Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Uçurumun kenarında bir savaş: Gazze

Gazze Savaşı’nda yaşanan tüm trajedilere rağmen halen ufukta bir çözüm yok gibi görünüyor. Bu durumun ana sebebi, şimdiye kadar Hamas ve İsrail’in bu savaşı durdurmak için gerçekçi çözümler sunamamasıdır.

Hamas, 7 Ekim'de ‘sonrasını’ düşünmeden bir operasyon gerçekleştirdi. Hamas, bu operasyonun her zamanki gibi tekrarlanan bir savaş, ardından gelen ateşkes süreci ve sonrasında esir değişimi şeklinde olacağını düşündü. Ancak Hamas’ın bu düşünceleri gerçekleşmedi. İsrail, Hamas’a çok sert karşılık verdi. Şu an bu savaşı yürütenlerin aklında tek bir soru var: “Yarın nasıl olacak?”

Mevcut İsrail hükümeti, şu ana kadarki en aşırı sağcı hükümet olarak gözüküyor. Bu hükümet İsrail'i içten böldü. Şu anda Başbakan Binyamin Netanyahu, yolsuzluk suçlamalarından kaçmaya çalışan, İsrail'in içindeki ve dışındaki demokratik süreci yozlaştırmakla suçlanan bir adam konumunda bulunuyor.

Bugün Netanyahu başka bir ikilem içinde. Söz konusu ikilem, İsrail'in kendi içinde savaştan sonra bir soruyu cevaplamak için yapacağı soruşturmaların ikilemi. Hamas, 7 Ekim’de Aksa Tufanı adını verdiği sızma operasyonunu nasıl gerçekleştirdi? Kuşkusuz bu soru, birçok kişinin başını döndürecek.

Dolayısıyla şu anda Gazze'de yaşanan savaş, (burada Gazze’nin masum halkından bahsetmiyorum) daha ziyade Hamas ile İsrail arasındadır. Bizler bu savaşın en aşırı ve radikal iki taraf arasında gerçekleştiğini görebiliyoruz. Tüm bu yaşananlar her iki tarafın da sonuçlarından korktukları için geri dönüşü olmayan bir ikilem içinde olduklarını gösteriyor.

Hamas, sonuçları öngörülemeyen bir operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyon Hamas’ın ne birinci ne de ikinci operasyonuydu. Hamas’ın gerçekleştirdiği bu operasyon, Filistinlilere sunulan fırsatları iyileştirmek ve barış sürecini ilerletmek için düzenlenecek olan Suudi Arabistan – ABD iş birliğine odaklanılan bir anda geldi. Hamas, bu iş birliği hareketi gerçekleşmeden Gazze’nin yıkılmasına yol açtı.

Bu nedenle Hamas, bu hesaplanmamış macera yüzünden Gazze halkının kendisini affetmeyeceğinin farkında. Ayrıca ‘direniş ekseninin’ kendisini yüzüstü bıraktığının idrakinde. Hamas, kendi kaderinin 2006 Lübnan Savaşı’nda hesapsız maceraya giren Hizbullah’ın kaderi gibi olacağını gayet iyi biliyor.

Hamas, uluslararası düzeyde Batı'nın İsrail'e yönelik bu eşi benzeri görülmemiş desteğinin ortasında, uluslararası kurumların İsrail'e göz yumma sürecinin sona erdiğinin farkında.

İsrail ve aşırı sağcı Netanyahu hükümeti, sahadaki sonuçlar ne olursa olsun İsraillilerin yaşananları affetmeyeceğinin bilincinde. Ayrıca İsraillilerin aşırı sağı reddedeceğinin, Netanyahu ve onun gibiler için korkunç bir son oluşturacak soruşturmalar olacağının farkında.

Bu nedenle Hamas ve aşırı sağcı İsrail hükümeti, bu savaşın kendileri için bir son anlamına geldiğini gayet iyi biliyor. Hamas ve İsrail, geri çekilen tarafın siyasi ve tarihsel bir mağlubiyet alacağının da farkında. Her iki taraf da kendisini bekleyen gerçek sonuçların bilincinde. Taraflar, uluslararası reddiyenin kesin olarak geleceğini ve iki devletli bir çözüm için adım atılmasının talep edileceğinin biliyor.

Bu nedenle Hizbullah direniyor ve savaşa girmekten kaçınıyor. Çünkü Hizbullah, savaşın maliyetinin yüksek olduğunun farkında. İran da bunun geri dönüşü olmayan bir savaş olduğunun, daha ziyade uçurumun kenarında bir savaş olduğunun idrakinde. Dolayısıyla Hamas, Gazze halkının güvenliğini umursamıyor. Aynı şekilde Netanyahu da esirlerin ve rehinelerin güvenliğine aldırış etmiyor.

Bu, ileriye doğru bir kaçış savaşıdır. Tüm bunlar bize, başta İran olmak üzere tüm taraflar için çirkin, acı ve utanç verici bir savaşla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Savaş bittikten sonra kaçınılmaz olarak yeni bir aşamaya girilecek. Filistin dosyasında kimsenin kurtulmayacağı dönüşümler dayatılacak. Bunların ilki de şüphesiz Filistin Yönetimi’nin kendisine olacak.