Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Yeni bir Birleşmiş Milletler

Dr. Abdullah el-Muallimi, 12 yıl boyunca Suudi Arabistan'ın Birleşmiş Milletler'deki daimî temsilcisi olarak görev yaptı. BM’nin sorunlarını yaşadı ve sırlarına ortak oldu, sürekli çalkantılı ve savaş halinde olan bir dünyada örgütün mümkün olanla olmayan arasında nasıl bir mücadele yürüttüğünü yakından gördü. Muallimi, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'in uluslararası organizasyonda bugüne kadar göreve gelmiş en iyi sekreter olduğunu düşünüyor. Gazze savaşındaki performansı, açıklamaları ve tutumlarıyla, savaşla ilgili meseleleri savunmada büyük bir insanlık duygusu ve büyük bir cesaret gösterdiğini söylüyor. ABD'nin İsrail'e verdiği desteğin doruğa ulaştığı bir dönemde Portekizli diplomat, zalim ile kurban arasındaki çizgiyi belirlemek için Refah Sınır Kapısına geldi.

Ancak BM’nin ne kadar başarılı olduğu ile ne kadar kusurlu olduğu bir yana, dünya başka bir formül ya da yepyeni bir organizasyon arayışında gibi görünüyor. Nasıl ki mevcut organizasyon Milletler Cemiyeti'nden doğmuşsa, mevcut organizasyondan da kargaşa alanlarını yönetme, çatışmaları kontrol etme ve bugün olduğu gibi yayılmasını önlemek için çatışmaları sınırlandırma konusunda daha güçlü bir kurum doğabilir. Dünya Sağlık Örgütü'nün korona salgını sırasındaki deneyiminde bunun bir örneğini görüyoruz. Etiyopyalı Tedros Adhanom Ghebreyesus, kendisine verilen yetki ve bütçelerle sadece kırsal bölgelerde hatırlanan bir kurumu, felaketin rüzgarlarına etkili ve hızlı şekilde göğüs geren bir organizasyona dönüştürmeyi başarmıştı.

Dünyanın büyük krizlerle, eski politika ve imkanlarla yüzleşmesi artık mümkün değil. Bu nedenle Kore'den Vietnam'a, Afganistan'dan Irak'a ve 1967'den günümüze devam eden Filistin savaşlarına kadar birbiri ardınca gelen bölgesel savaşlarla barışı ve kalkınması yerle bir oldu..

Elbette bu askeri kararlılığın arkasında duracak siyasi bir güce ve büyük mali bütçelere ihtiyaç var. Her ikisi de yeni organizasyonun yapısında ve yetkilerinde köklü bir değişiklik gerektiriyor. Aynı zamanda, her şeyden önce eşitlik ilkesini ve küçük devletlerin haklarını otomatik olarak ortadan kaldıran “sınıflılığın” veya “veto barbarlığının” ortadan kalkması gerekiyor.

Şu anda Gazze için önerilen çözümlerden biri, Gazze Şeridi’nin Avrupalı bir organının yönetimi altında olmasını öngörüyor. Özellikle Rusya veya Çin'in bunu veto etme ihtimali varken, önerinin pek şansı olduğunu düşünmüyorum. Bu nedenle böyle bir yapının uluslararası nitelikte olması daha iyi olacaktır, özellikle de Hindistan gibi bir ülkenin ona gerekli askeri gücü sağlayabileceği göz önüne alındığında. Bu deneyim, BM barış güçlerini ve Mavi Berelileri kalıcı biçimde canlandıracak yeni çalışmalara bir giriş olabilir. Bu barış gücü Hindistan, Çin, Nijerya’dan ve organize ordulara ve neredeyse tarafsız politikalara sahip diğer “büyük” ülkelerden gelen kuvvetlerden oluşabilir. Böylece ABD temsilcisi veya Rusya temsilcisi artık Güvenlik Konseyi oturumlarına tek bir kelime söylemek, yani “Hayır” demek için katılmaz.