Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Hazal dakkası

Ölümsüz bir Irak şarkısında şöyle denir:

Beni neden düşmanlarımın alay konusu yaptın ey sevgili?

Sevgilinin dakkası, Hazal dakkası!

Bu, Iraklı en büyük erkek ve kadın sanatçılar tarafından seslendirilen ve bugüne kadar Arap sınırlarını aşan bir Irak mirası haline gelen bir şarkıdır.

Dakka, Irak lehçesinde iki anlam taşıyan bir ifadedir. Şarkıdaki anlamı, geçmişte Iraklı ve Iraklı olmayan bazı kadınların kullandığı ünlü bir tür süslemeye gönderme yapıyor. Söz konusu süsleme farklı türleri olan mavi bir “dövme” ve şarkıda bu dövmenin belirli bir türüne, Hazal türüne atıf yapılıyor.

Güzel... Ama dakka kelimesinin Irak lehçesinde başka bir anlamı daha var, o da bir tarafın diğerine karşı saldırgan, zararlı ve beklenmedik bir eylemi. Bu, "Falanca falancayı arkadan vurdu” veya "Bu yaptığın arkadan vurmadır" şeklinde ifade edilir.

Bu son anlam, seyyah Naci Cevad'ın Beyrut'taki "Arap Araştırma ve Yayıncılık Vakfı" tarafından 1940’larda yayınlanan "Bağdat, Bir Biyografi ve Bir Şehir" adlı kitabından alıntı bir bölüm olan edebi bir metin tarafından teyit edilir. Kuveyt merkezli el-Kabs gazetesi, 14 Nisan 2005'te geçmişte Muhammara (Hürremşehr) ve Arabistan Emiri Abdullah bin Şeyh Hazal ile bazı sevdiklerini bir araya getiren bir geziden bahseden bölüm hakkında bir haber yayınlamıştı. Söz konusu bölümde 1925 yılının bir gecesinde bu emir ve emirliğinin başına gelen ve sonunu getiren, arkasında İran şahının olduğu büyük felaketin öyküsü anlatılıyordu.

Bu büyük felaket, bir atasözü ve ihanetin, arkadan vurmanın üzücü bir simgesi haline geldi. Kendisine Hazal dakkası denildi ve daha sonra kendisi hakkında 1930’lu yıllarda şarkıcı Bedriye Enver tarafından söylenen trajik bir şarkı bestelendi.

Bu büyük ihaneti neden hatırlatıyoruz?

Geçtiğimiz günlerde Irak'a hâkim olan ve köktendinci İran rejimine bağlı tanınmış oluşumlardan biri olan Asaib Ehlil Hak milislerinin Irak'taki lideri Kays Hazali bir televizyon programına katıldı.

Bu programda Şeyh Kays Hazali, ilginç bir şey söyledi. ABD’yi, Irak Hizbullahı ve benzeri grupların kamplarını hedef alırken İran'ın angajman kurallarına uymamakla suçladı. Dediğine göre bu angajman kuralları unsurları öldürmemeyi ve insanların olmadığı mevzileri vurmayı esas alıyor.

Kays diyor ki: Amerikalılar İran kamplarını vurduklarında bunlara bağlı kalırken, bizi vururken bunlara bağlı kalmadılar. Bazı üye ve unsurlarımızı öldürdüler. Ama bunu İranlılara yapmadılar. Iraklıların (yani bu milis üyelerinin) kanı ucuz mu!?

Bu büyük bir ihanet, bir Hazal dakkası!

Gerçek şu ki, sır açığa çıktı ve işaretleri de ortada, Amerikalılarla İranlılar arasında örtülü bir güvenlik anlaşması ve bilinen bir angajman kültürü var. İranlılar kırmızı çizgiyi geçmeden propaganda için yakıtı sağlıyor ve karşılığında ABD de aynı amaçla bazı boş kampları bombalıyor.

ABD, özellikle Trump döneminde zaman zaman bu çıtanın ötesine geçti ve bunlardan en dikkate değer olanı Kasım Süleymani ve Iraklı takipçisi el-Mühendis'in öldürülmesiydi. Angajman kurallarıyla ilgili bu anlaşmayı Trump’ın kendisi, birkaç gün önce kamuoyuna duyurdu!

İran'a bağlı milislerin Irak, Suriye ve Yemen'de Amerikan ve İsrail hedeflerine yönelik saldırılarının artması ve hem İranlıların hem de Amerikalıların işlerin ters gitmesinden korkması üzerine, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, İran'a bağlı grupların İsrail ve müttefiklerine yönelik operasyonlarını kontrol ettiğini vurguladı. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, Binyamin Netanyahu'nun Galaxy Leader gemisinin "kaçırılmasının" arkasında Tahran'ın olduğu yönündeki suçlamasının "asılsız" olduğunu söyledi.

Şeyh Kays ve "vekilleri" ABD’nin yaptığı bu ayıptan dolayı son derece kızgınlar, ancak kızgınlıkları hâkim İran stratejisi tarafından bastırılıyor.