Mustafa Özcan
TT

Şarklı ile şarkiyatçı

Bizdeki şeyhülmuharririn ifadesine tekabül eden araştırmacıların şeyhi lakabıyla anılan Şamlı allamelerden Muhammed Kürt Ali’nin kaleme almış olduğu Ahmet Teymur Paşa’ya dair risalesini okurken onun ruh ikizlerinden Ahmet Zeki Paşa ile de karşılaştım.  Ahmet Teymur Paşa’nın ceddi ve ailesi Musul taraflarından Kahire’ye gelmiş ve Hidiv ailesinin hizmetine girmiştir.  Kürt kökenli Teymur ailesi Arap dilini ve edebiyatını sevmiş ve hayatını Arapça ve İslama hizmete adamıştır.   Yüce ahlak sahibi birisidir. Hatta İslam anane ve adabının ve ahlakının Garba üstünlüğüne dair canlı misal addedilmiştir. Şöhretten köşe bucak kaçınmış, genç yaşta ölen eşinin yerine çocuklarının bakımını üstlenmiş ve ahir ömrüne kadar bekar yaşamıştır. Vefakar ve cefakar birisidir. Çocuklarının üzerine titremiş ve başka bir hanımla evlenerek onları başka birisinin sinesine emanet etmek istememiştir. Yufka yürekli birisidir ve oğullarından Muhammed’in ölümü üzerine kalp sektesiyle bu dünyadan göçmüştür. Bu onun ne kadar yufka yürekli, evlat ve insan sevgisiyle dolu biri olduğunu gösterir.

Sadece insan sever değil aynı zamanda iyiliksever birisidir.  İyilikte de sınır tanımaz. Kütüphanesini herkesin hizmetine sunduğu gibi topraklarının gelirini de fakir fukara ile paylaşmayı şiar edinmiştir.  Kimi değerlendirmelere göre 13 bin kitaplık kütüphanesi diğer bazlarına göre ise 20 bin kitabı ihtiva etmektedir. Aynısı kitap aşıklarından Ahmet Zeki için de geçerlidir. 18.700 ciltlik yazma ve matbu eserden müteşekkil kütüphanesini (el-Hizânetü’z-Zekiyye) ayrım gözetmeden şarklı veya garplı demeden herkesin hizmetine sunmuştur.  O dönemde aynı çevreden olan Şamlı Tahir el Cezairi, Ahmet Zeki Paşa ile Ahmet Teymur Paşa kitap edinmekte birbiriyle yarışan ilim, fikir ve kültür adamları arasındadırlar. 

Kitapseverliğin dışında meşrep noktasında Ahmet Teymur Paşa ile Ahmet Zeki Paşa birbirlerinden ayrışırlar. Bunu da Muhammed Kürt Ali’nin biyografik risalesinden öğreniyoruz.  Muhammed Kürt Ali, Ahmet Teymur Paşa’yı bir şark beyefendisi ve şarklı olarak tanıtıyor.  Buna mukabil Ahmet Zeki Paşa’yı yeniliğe açık Frenk meşrep birisi olarak sayıyor.  Ahmet Teymur Paşa ömrü buyunca şarklılığından hiç taviz vermemiştir.  Muhammed Abduh, Elmalı Hamdi Yazır emsali alimleri gibi Fransızcayı iyi bilmesine rağmen Arapçada yabancı kelimelerin yer bulmasına ya da devşirme kelimelere karşı çıkmıştır. Muhammed Kürt Ali’den öğrendiğimize göre Ahmet Zeki Paşa tam tersi bir mizacı temsil etmektedir. Rahat yaşamaya ve Batı tarzına düşkündür.  Dostlardan birisi olan Ahmet Teymur Paşa köklerine kadar şarklı bir tipi ve kimliği temsil ederken Ahmet Zeki Paşa bir garpzade veya garpzede modeli çizmektedir. Muhammed Kürt Ali’ye göre Ahmet Zeki Paşa bir şarkiyatçı portresi çizmektedir.  Yani son sıralarda kayda giren deyimlerden birisi olan yerel oryantalizmi temsil etmektedir. Musakafa (akkulturasyon) yani hecin kültürle birlikte başka kültürlerin etkisi altına ve çekim alanına girmiş zümredendir. Bu çerçevede seyreden ilim adamlarına yerel oryantalistler veya yerel şarkiyatçılar diyoruz.    

Son sıralarda ilmi mahfillerde yerel oryantalizm deyimi yankı bulmuş ve iştihar etmiştir. Bunu birçok ilim ehli kişi kullanmıştır. Bunlardan birisi de Diyobend ekolüne bağlı olan hadis alimlerinden Muhammed Mastafa A’zami’dir. Bu deyim veya ıstılah işin ehli arasında iştihar etmeden evvel ilk kullananlardan birisinin Muhammed Kürt Ali olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz (Hayat el Allame Ahmet Teymur Paşa, Muhammed Kürt Ali, Daru’l Beşair el-İslamiye, s:51, 52). 

Muhammed Abduh, Reşid Rıza ve Muhibbidddin Hatip ile dostlukları bulunan Ahmet Teymur Paşa dilde ve dinde gelenekçi kişiliğiyle ‘yenilikçi züppelerden’ ayrılır.  Bundan dolayı son demlerinde ortamın namüsait olmasından ve kafa dengi insan bulamamaktan ötürü kuşe-i uzletine ve evine çekilmiştir. Hatta modernizmi İslami yükümlülüklerden azat olmak şeklinde yorumlayanların gazete ve dergilerini boykot eder.  Dini mıncıklayanlara ve sulandıranlara daima mesafeli durmuştur.  ‘Din Tamir Davasında Din Tahripçileri’ kitabını yazan Ahmet Davudoğlu ile bazı farklılıklara rağmen benzeri bir anlayışa sahiptirler.  Sanki sadece çevreleri farklıdır. Belki karşılaşsalardı birbirlerine yakın olurlar ve dururlardı. Birbirlerine ve fikirlerine yabancılık çekmezlerdi.  Bununla birlikte Ahmet Teymur Paşa fikren Muhammed Abduh ekolüyle barışık mıdır, bilinmez ama onlarla iç içe yaşamıştır. Bu yönüyle Ahmet Davudoğlu çizgisinden ayrılır.  Ahmet Davudoğlu ise Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin ekolüne yakın durmaktadır.

Ahmet Davudoğlu gelenekçi akım arasında gösterilebilir buna mukabil Ahmet Teymur Paşa dostu Şeyh Tahir el Cezairi gibi keskin olmayan ılımlı selefiler arasında gösterilmektedir.  Dostlarından Muhibbiddin Hatip onun her alanda mutedil ve ılımlı birisi olduğuna kalıbını basarken akide bahsinde ise selef meşrebini takip ettiğini söylemektedir.  Bununla birlikte kitaplarından birisi dört mezhebin tarihi süreçte oluşumuna dairdir.

Son olarak akılda yer eden sosyolojik bir tespitini aktarmakta yarar var:  En kötü zenginler, Mısırlı zenginlerdir.