Sam Mensa
TT

Bir savaş ve birbiriyle bağlantılı üç çatışma

Yaklaşık üç aydır devam eden ve geride bıraktığımız yıla kan ve yıkımla damgasını vuran 2023 Gazze Savaşı, 2024 yılında da manşetlerde kalmaya devam edecek gibi görünüyor. İsrail nihai hedeflerinden bazılarına ulaşsa da ulaşamasa da; ya da Hamas tamamen ortadan kaldırılmadan kendisine yönelik bu cezalandırıcı saldırıyı karşılayabilse de karşılayamasa da, bu savaşın, ilgili ana taraflar üzerinde yansımaları olacaktır.

Bu yansımaların ilk kapsamı Filistinliler ve iç birliklerini düzenlemeleri ve ulusal karar merkezini yenilemeleri; ikincisi İsrail’in iç kısmı ve süregelen çatışmanın siyasi ufku; üçüncüsü ise Beyaz Saray yarışı ile ABD’nin küresel düzendeki liderliğinin geleceği. Bu yansımalar bölgeyi çalkantılı bir geçiş aşamasına sokacaktır. Bu sırada İran’ın Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen cephelerindeki provokasyonları ve aynı zamanda yoğun diplomatik girişimleri de eksik kalmayacaktır.

Hamas içinde, Filistin Yönetimi ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) içinde, onların muhalifleri ve hatta muhaliflerin kendileri arasında dallı budaklı anlaşmazlıkları var. Hamas ile İsrail arasındaki savaşın ilerleme kaydetmesiyle Gazze’deki askeri liderlerle dışarıdakiler arasında yeni ve eski gerilimler ortaya çıktı. Hareketin tartışmasız lideri Yahya es-Sinvar, etrafındaki askeri komutanların kendisine sadakatini hala koruyor ve mücadeleyi sürdürmeye tüm gücüyle odaklanmış durumda. Katar, Lübnan ve Türkiye’deki Hamas liderleri ise daha çok gelecekte Gazze’yi yönetecek siyasi yapıya dahil olmalarının ve Filistin Yönetimi ve FKÖ ile diyalog kurmalarının önünü açacak ‘ertesi günü’ sabırsızlıkla bekliyorlar. 7 Ekim operasyonu sonrasında, saldırının yapısı ve vahşetinin dış liderlerin eleştirilerine yol açtığı söyleniyor. Buna göre Sinvar, İran ve Hizbullah’tan gelen savaş öncesindeki mesajları, İsrail’e karşı ek cepheler açma ve Hamas’ı yok olmaktan kurtarma yönünde kararlılıkları olduğu şeklinde yanlış okumakla suçlanıyor. Ramallah’taki Filistin Yönetimi’ne gelince, aralarındaki anlaşmazlıklar yeni değil. Bunlar, yolsuzluk, siyasi iktidarsızlık ve iktidarın tekelleştirilmesi suçlamalarından tutun seçimlerin ertelenmesine devam edilmesi ve Mahmud Abbas’ın otoritesinin yerine yeni bir otoritenin talep edilmesi meselesine kadar uzanıyor.

Bütün bunlara ek olarak, Batı Şeria’da Filistin Yönetimi ve FKÖ grubunun dışında sesi çıkan yeni bir nesil yetişti. Bunların arasında eski Fetihçiler ve hareketin muhalifleri var ve bunların bir kısmı Hamas’a yakın. Hepsi birbiriyle çatışıyor. Muhtemelen bu taraflar, İran ve Suriye’nin direniş rollerinden çok da uzak olmayan çeşitli Arap ve yabancı taraflar tarafından motive ediliyor.

Sahnede, Filistin Yönetimi eski Dışişleri Bakanı Nasır el-Kudva, Muhammed Dahlan ve yardımcısı Semir el-Meşheravi gibi Reformist Demokratik Akım grubundaki bir dizi ismin yer aldığı dördüncü bir cephe de beliriyor. Bu cephe, Gazze’deki ‘ertesi gün’ düzenlemelerine ilişkin diğer fikirlerin arasında, Hamas’ın savaştan sonra FKÖ’ye entegre edilmesi olasılığını tartışıyor.

Filistin bağlamında, ABD’nin Mahmud Abbas’ın otoritesini desteklemedeki rolü göz ardı edilmemelidir. Bu sırada Arap dünyasında, Hamas’ın FKÖ’ye dahil edilmesinden söz edenler var. Hamas ve Mahmud Abbas’sız yeni bir ulusal otorite çağrısında da bulunuyorlar. Tartışılan bir diğer seçenek ise Gazze’yi yönetecek ve Hamas’a yakın İslamcıları da içerecek yeni bir ulusal otoritenin kurulması. Bütün bunlar, Filistin arenasının bu taraflar arasında siyasi ve belki de askeri çatışmalara sahne olmaya aday olduğunu gösteriyor. İsrail’e gelince, burada Gazze savaşından önce, aşırı sağın Yüksek Mahkeme’nin yetkilerinin kısıtlanmasına yönelik talebine karşı sıra dışı bir protesto dalgası ile kendini gösteren ve geri kalanının herkesçe malum olduğu siyasi bir karmaşa vardı. İsraillilerin çoğunluğunun 7 Ekim’de yaşananlardan Binyamin Netanyahu’yu sorumlu tuttuğu ve onun gitmesini istediği biliniyor. İsrail’deki sorun Netanyahu’nun ne zaman ve nasıl gideceği. Netanyahu, ister mümkün olduğu kadar uzun süre iktidarda kalmak ister hükümetten ayrıldıktan sonra karşılaşacağı durumdan kendisini kurtarmak olsun, her türlü yeni gelişmeyi kendi avantajına kullanmasına yardımcı olacak beceri ve manevralara sahip. Savaş hemen duracak mı? Yoksa hükümet istifa edecek ve sağ koalisyonu dağılıp yeni gerçekleri anlayan ılımlı bir hükümet kurularak erken yasama seçimlerine mi gidilecek? Tüm bunlar İsrail’deki yoğun siyasi gerilimi körükleyen sorular. Bu yüzden çatışmalar sona erdiğinde protesto hareketinin eski hızına dönmesi muhtemel. Netanyahu’nun ne zaman ve nasıl görevden ayrılacağının yanı sıra, başbakan olarak onun yerine kimin geçeceği ve aşırı sağın iktidardan vazgeçmeyi nasıl karşılayacağı sorunları da var. İki devletli çözüme, Filistinlilerin haklarının bir kısmını geri vermeye ve iki komşu olarak birlikte yaşamaya ikna olmuş bir ortak çıkacak mı?

Başımıza gelen her şeyle ilgilenen ABD ise, Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler arasındaki keskin gerginlikler ve Donald Trump’ın adaylığı ve yeniden başa geçme niyetinin arka planında Cumhuriyetçi Parti içindeki çatışmaların ortasında hummalı başkanlık seçim kampanyalarıyla meşgul olacak.

Biden’ın, özellikle iki devletli çözüme desteğini açık açık söylemesine ve aşırı sağ kanatla alenen anlaşamadığı görülmesine karşın, İsrail’e tam destek verdiği ve İran ile müttefiki Husilerin Kızıldeniz’deki kışkırtmaları ile mücadele etmedeki isteksizliğine rağmen Akdeniz ve Körfez’de konuşlandırılan filolarla gösterdiği sert güç ve yumuşak güç-diplomasi karışımı bir tutum benimsediği göz önüne alındığında, bölgeye yönelik performansının değerlendirilmesindeki zıtlıklara rağmen bir dört sene daha iktidarda kalması yüksek bir olasılık. 

Şiddetli seçim kampanyası ve iki büyük eyaletteki (New York ve Florida) ABD’li Yahudilerin oylarının önemi düşünüldüğünde, Biden bu yıl özelde İsrail-Filistin çatışmasında, genelde de bölge çatışmalarında atılımlar veya sürprizler yapamayacak. ABD’li Yahudilerin çoğunluğunun Netanyahu’nun politika ve uygulamalarına karşı çıktığı ve aşırı sağa düşman olduğu doğru. Ancak Washington’daki etkili ve nüfuzlu Yahudi örgütleri sıradan ABD’li Yahudilerin, akademik ve entelektüel elitlerin ve solcuların düşüncesinde değil. Onlar İsrail’de benimsenen mevcut politikaya daha yakınlar. Biden’ın yapabileceği her türlü atılım, bir dönem daha iktidarda kalması bekleniyorsa, seçim sonrasına kalacaktır.

Ciddi olasılıklar arasında Donald Trump’ın başkanlığa gelmesi de öne çıkıyor. Bu, İran’la ilişkilerden başlayarak Filistin’e, İsrail’e ve genel olarak Arap-ABD ilişkilerine kadar tüm bölgemizdeki denklemleri değiştirecek ve her şeyi ters yüz edecektir. Zira bunların hepsi nesnel siyasi standartlardan ziyade Trump’ın beklenmedik ölçütlerine göre değerlendirilecek. Cumhuriyetçi Parti’deki sert geleneksel akımı temsil eden Cumhuriyetçi aday Nikki Haley’nin iktidara gelme olasılığına gelince, bu İsrail’e mutlak destek verilecek ve İran’a karşı azami katılık gösterilecek demektir. Üç çatışma ve değişken, bölgeyi sıcak bir yüzeyde sallandırarak bölge için olumlu ve olumsuz yönleri bilinmeyen gerçeklerin ortaya çıkmasını bekleyecek. Sonuç olarak 2023 Gazze Savaşı, az kalsın barışa gidecek olan umut verici bir yolu tıkadı ve direniş güçlerinin yaşadığı ve beslendiği havayı yani istikrarsızlığı, kargaşayı ve çatışmaları hâkim kıldı.