ABD Başkanı Donald Trump, planını çatışmanın her iki tarafına da dayatmayı başardı. Arabulucular, planın uygulanmasının ayrıntıları konusundaki anlaşmazlıkları çözmeyi başardı ve hepsi savaşı durdurma ve Filistin halkına yıkımdan, kandan ve savaştan uzak, daha iyi bir gelecek için umut verme konusunda anlaşmaya vardı.
Trump'ın “yirmi madde” üzerinde uzlaşarak her iki tarafça da benimsenen savaşı sonlandırma planının, ilk aşamasının Amerikan ve Mısır devlet başkanlarının yanı sıra Arap ve uluslararası liderlerin himayesinde Şarm el-Şeyh Konferansında başlatıldığı kesin. İkinci aşamanın zorlukları ise devam ediyor ve bu aşamanın başarısı, ABD yönetiminin İsrail'e Gazze Şeridi'nden çekilmesini ve savaşa yeniden başlamasını engellemesi için sürekli baskı yapmasını gerektiriyor. Ancak Filistin tarafının durumu daha zor; çünkü Hamas'ın ilk aşamada verdiği taahhütler, rehine ve tutuklu takasının tamamlanması ve Gazze Şeridi'nin yönetimine katılmaması ile hayata geçirilecek. Bazı liderlerinin hâlâ kaçınmaya çalıştığı silahlarını teslim etmesi meselesi bile, Hamas'ın silahları İsrail'in istediğinden farklı bir şekilde teslim etmesi ile sonuçlanacaktır. Örneğin, Filistinli örgütlerin Lübnan'da silahlarını Lübnan ordusuna teslim etmeleri gibi, Hamas da elinde kalan silahları Mısırlı veya Filistinli bir tarafa “teslim” edebilir ki, Filistinli aşiretlerin ve örgütlerin elinde kalanlar hafif silahlardır.
Aslında Trump’ın planı bu sorunların üstesinden gelecektir, ancak ikinci aşamasının başarısının önündeki asıl engel, Filistin yönetiminin güvenliği sağlayarak, insanların günlük sorunlarını çözerek, Filistinlilerin bölünmüşlüğünü sona erdirerek yönetim olarak yetkinliğini ispat etme ve böylece bir Filistin devletinin kurulmasının önünü açma becerisinde yatıyor.
Trump’ın planının sorunu, İsrail'den siyasi ve yasal yönetim sistemiyle ilgili olmayan yükümlülükler talep etmesidir. Halkını yönetme becerisini veya siyasi sisteminin biçimini tartışmaması, bunun yerine yalnızca işgalci devletin Amerikan planına bağlılığını sağlamaya çalışmasıdır. Toprak üzerinde ve bağımsız devletini kurma konusunda tarihi ve manevi hakka sahip olan Filistin tarafı için ise Filistinlilerin bölünmesi, Hamas'ın Gazze Şeridi'ni yönetememesi ve 7 Ekim operasyonu sonrasında yaşanan ölüm ve yıkımlar sebebiyle Trump’ın planı, yalnızca Hamas'ın siyasi ve askeri sahneden dışlanması değil, aynı zamanda “Filistinlilerin yönetim ve idaredeki yetkinliği” için de bir sınav olacaktır.
Gerçek şu ki, Trump’ın planında siyasi ve barışçıl bir çözüm olasılıklarıyla ilgili ve bunları gerekli şartlarla ilişkilendiren son iki madde tesadüfi değil, bunlar Filistin tarafı için bir sınav niteliğinde. Bu maddelerde şöyle deniliyor: “Gazze'nin yeniden inşasında ilerleme kaydedilmesi ve Filistin Ulusal Otoritesi’nin reform programını sadakatle uygulamasıyla, nihayet kendi kaderini tayin ve bir Filistin devletinin kurulması yolunda güvenilir bir süreç için koşullar olgunlaşabilir. Filistin halkının bunu arzuladığının farkındayız. ABD, barışçıl ve müreffeh bir birlikte yaşamaya yönelik siyasi ufukta anlaşmaya varılması için İsrail ile Filistinliler arasında bir diyalog kuracaktır.”
Filistin tarafını sınamak Trump’ın planının merkezinde yer alıyor ve İsrail'in iki devletli çözümü kabul etmek zorunda kalacağı noktaya gelmemek için Filistin tarafının başarısız olmasını istediği kesin. Zira Filistin bölünmüşlüğünün devam etmesi, “kendi kaderini tayin yolunun açılması ve bir Filistin devleti kurulması” için gerekli koşulların oluşmasını engelleyecektir. Gazze'de aşiretler ile Hamas arasındaki çatışmalar ise İsrail'in Filistinlilerin kendilerini yönetemeyeceklerini iddia etmesi için bir başka bahanedir. Nitekim Hamas daha önce 2007'de Gazze'de Filistin Otoritesi’ne karşı darbe yapmışken, Filistin Otoritesi de yenilenme, şeffaflık veya idari verimlilik olmadan, “cerrahi bir reformu” bekleyerek varlığını sürdürüyor.
Trump'ın planı, bölgedeki siyasi uzlaşı planları tarihindeki en pratik plandır. Bu nedenle, Filistinlilerin toprakları üzerindeki tarihsel haklarını teyit eden “olmazsa olmazlar” ve ideolojik sloganlarla kendisini tartışmak anlamsız olacaktır, çünkü bunlar düşünce olarak ona çok uzaktır. O, uluslararası ilişkilerini, her ülkenin büyüklüğünü ve gerçek etkisini, sloganlardan bağımsız olarak değerlendiren bir “iş”, anlaşmalar, güç ilişkileri ve kozlar adamıdır.
ABD Başkanı’nın sınavı, bir kez daha Filistinliler ile Arapların yetkinliği ve gerçeklerle başa çıkma becerisine yönelik bir sınavdır. Gazze ile ilgili zorla göç ettirme planları ve gayrimenkul projesi şu anda uykuda, henüz tamamen gömülmedi. Gazze’yi uzaktan yönetecek ve geçiş aşamasını idare edecek bağımsız Filistinli uzmanların çalışmalarını izleyecek “üst düzey” seçkinlerin ithalatı yıllarca sürebileceği gibi, Filistin liderliği “yetkinlik” sınavını geçerse aylar içinde de bitebilir. Aynı şekilde Hamas silahlı eylemlere geri dönerse, ateşkesi gözlemleyecek 200 ABD askerinin sayısı da binlere çıkabilir.
Trump’ın planının en önemli yönü, İsrail'i vesayete ihtiyaç duymayan ve işgalci bir devlet olmayan, tam yetkili bir devlet olarak görmesidir. Mağdur ve ezilenleri ise yetersiz görmekte, elitlerinin kötü performansı ve bu vesayet ve müdahalelere gerekçe oluşturan bölünmüşlüğü nedeniyle küçük büyük tüm eylemlerinin izlenip takip edilmesi gerektiğini düşünmektedir. Filistin davası, yeni bir siyasi ve sivil Hamas ortaya çıkmadıkça ve Filistin Otoritesi ağrı kesicilerle değil, ameliyatla kendini yeniden yapılandırmadıkça ilerleyemeyecektir.