Mustafa Fahs
TT

Gazze-Lübnan: Bağlantıyı koparma ve çatışmayı ayırma arasında

Umman’ın başkenti Maskat’ta yürütülen doğrudan İran-ABD müzakerelerinin, 1945'teki savaştan sonra iki taraf arasında yarı sabit bölgesel düzenlemeler oluşturacak ilk anlaşmalara varılmadan Gazze savaşının ardından geçen yılın sonundan önce durdurulduğu neredeyse kesinleşti. Maskat’ta iki taraf sahaların birliğini ayırmayı başardı. Çatışma, Tahran’ın kaçındığı, Washington’un önlediği ve Tel Aviv'in BM’nin 1701 sayılı kararının uygulanması kisvesi altında kuzey sınırlarındaki güvenlik tehditlerini sona erdirmek için tekrar ele geçmeyecek bir fırsat olarak ittiği bölgesel bir savaşa dönüşmedi.

Maskat üzerinden Tahran’dan Washington’a, İran müzakere tarafı, hedeflerine ulaşmak veya kazanımlarını pekiştirmek için ABD ve İsrail açısından zaman faktörüne güveniyor. Ancak Tahran, çatışmaları azaltmak için ABD’den daha fazla rüşvet koparmayı başaramadı. Büyük olasılıkla mevcut ABD yönetiminin kendisine veremeyeceği ve Tel Aviv’in bu yönetimin Tahran’a vermesini kabul etmeyeceği bir şeyler talep etti. Tahran, Başkan Biden yönetiminin yaptığı herhangi bir uzlaşmaya veya yabancı anlaşmalara kendisini dayatan ABD seçim faktörüyle bir kez daha çarpıştı. Bu faktör, müzakere ekiplerinin Umman’ın başkentine dönüşünün gecikmesinin ana nedenlerinden biri olabilir.

Gazze üzerinden Tahran’dan Tel Aviv’e, Tahran, Tel Aviv’in uzun savaşlardan veya birden fazla cephe açmaktan kaçınacağına güvenmişti. Ancak Gazze’deki savaş 100 günü aştı ve Washington’un Batı korumasının devam etmesi için İsrail savaş hükümetine şart koştuğu yaklaşım çerçevesinde farklı bir tempoda da olsa birkaç ay daha devam edebilir. Bu, önümüzdeki haftalarda Gazze’deki çatışmalarda Han Yunus bölgesinin odak noktasında olacağı üçüncü aşamaya geçileceği anlamına geliyor. Bundan sonra Tel Aviv’in daha az saldırgan, daha fazla güvenlik ve niteliğe sahip yeni bir stratejiyi uygulamaya koyması muhtemel. Bu İsrail’i, savaş çabalarını şu anda iki olasılıkla karşı karşıya olan kuzey sınırına kaydırmaya itecek; ya Gazze’deki gerilimin azalması Lübnan sınırına yansıyacak ya da açık bir savaş olmasa da gerilim tırmanacak.

Tahran ve Washington üzerinden Beyrut’tan Tel Aviv’e, ABD Başkanı’nın özel temsilcisi Amos Hochstein birçok karmaşık teklif taşıyor. Bu teklifler Gazze ile Beyrut arasındaki siyasi çözüm bağlantısının olmamasına odaklanıyor ve Gazze ile Güney Lübnan’daki askeri çatışmayı birbirinden ayırmaya çalışıyor. Washington’un buna yakın bir şeyi arzularken Tahran ve Tel Aviv bu konuda geri duruyor. Nitekim Tahran, Gazze’den sonra Filistin meselesinde yerini koruyacak bir tür bölgesel çözüm paketinde ısrar ediyor ve bu yüzden Washington üzerinde baskı oluşturmak amacıyla birden fazla cephede gerilimi tırmandırmaya yöneliyor. Tel Aviv ise Güney Lübnan’da askeri ve güvenlik çözümlerinde ısrar ediyor ve ABD yönetimi içinde baskı yapıyor.

Hochstein’in cebinde pek çok teklif var. Devlet erkanından birinin daha önce, iktidarda kalma karşılığında Birleşmiş Milletler’in (BM) 1701 sayılı kararını uygulamaya hazır olduklarını belirttiği Lübnan hükümet sistemi için bunlar cazip olsa da İsrail doğumlu bir ABD’li olarak Hochstein’in önceliği ‘kendi’ ülkesinin çıkarlarını korumak. Hochstein deniz yoluyla verdiğinin fazlasını kara yoluyla Lübnan’a vermeyecektir. Konumlarını koruyan ve kazanımlarını artıran uzun vadeli bir çözüm isteyen Lübnanlı dostlarına karşı oynadığı rolde Tel Aviv’e güvence veren şey de bu.

Beyrut’ta Hochstein müzakere yapıyor ya da manevra yapıyor ancak eylemlerini yönlendiren şey, İsrail’in Gazze ve Güney Lübnan’daki çatışmaları birbirinden ayırma hedefiyle Lübnan’a karşı ciddi tehditleridir. Gazze sonrasıyla bağlantıyı koparma kışkırtmaları, ikincil kazanımlarını korusa da Tahran’daki ilgili tarafları sıkıntıya sokuyor. Ayrıca Tahran’ın Maskat’tan farklı bir yolu kabul etmesi zor olduğundan taraflardan birinin şartların bazılarını reddetmesi ve diğer tarafın kendi şartlarını zorla da olsa dayatmaya karar vermesi durumunda çözüm diplomatik yollardan olmayabilir.