Yasir Abdulaziz
TT

Sosyal medyada yeni bir Arap şovenizmi yeşeriyor

Şovenizm siyaset dünyasına ait bir terim ama sosyoloji ile de hızla birleşti. Şovenizmi takip edebileceğimiz ve etkisini araştırabileceğimiz pek çok alan olmasına rağmen, sosyal medya etkileşimleri artık küresel düzeyde tercih ettiği yer ve seçtiği mekân haline gelmiş görünüyor.

Çeşitli nedenlerden dolayı sosyal medya, yeni Arap ‘şovenizminin’ istikrarlı şekilde yeşerdiği bir alana dönüştü. Bu medya kendine özgü enerjisi ve dinamikleri sayesinde, ‘şovenist’ eğilimleri olağanüstü bir ustalıkla körükleyecek uygun koşullar yaratıyor.

Şovenizm terimi tarihsel olarak 18. yüzyılda Napolyon Bonapart'ın ordusunda savaşan Fransız askeri Nicolas Chauvin'e kadar uzanıyor. Pek çok ağır yara aldığı, savaş sırasında büyük bir sadakat gösterdiği, fedakarlığın, bağlılığın ve liderliğe mutlak güvenin parlak bir örneğini sunduğu için

 

bazı sanat yapıtları onu bir ‘vatanseverlik modeli’ olarak ölümsüzleştirdiler.

Vatanseverlik, sadakat, millete ve liderliğine mutlak güven, güçlü milli gurur, milli yükseklik ve üstünlük duygusu, şovenist duyguları körükleyen ve onları gelişme etmenleri ile destekleyen faktörlerdir. Dolayısıyla olumlu bir yönü var gibi görünüyor çünkü bağlılık ve sadakati teşvik etme kapsamına giriyor. Ancak bu ‘olumlu’ duygular kibre, ötekine karşı nefrete ve onu küçümsemeye dönüştüğünde, kaba taraflılığı, argümanlarının ikna edici olmaya devam etmesi için gerçekleri gizleyip çarpıtmayı gerektirdiğinde, ‘şovenizmin’ utanç verici bir yönü de olduğu görülür.

Batı ve Doğu toplumlarında şovenist eğilimleri körüklemede ‘sosyal medyanın’ belirleyici bir role sahip olduğunun kanıtlarına gelince, bunu anlamak oldukça kolaydır. Batı ve Doğu ülkelerinde siyasette yoğunlaşan, seçim sandıklarıyla ilerleyişini sürdüren aşırı sağcı partilerin birçoğunun sosyal medya araçlarına güvendiğini, bu partilerin çoğunun iletişim yetkililerinin doğruladığı üzere sosyal medyayı stratejik eylem alanı olarak kabul ettiğini bilmek yeterli olacaktır.

Doğuda Hindistan'dan, Avrupa'nın kalbindeki Almanya'ya kadar, siyasi ve toplumsal temellerini güçlendirmek, seçmenlerin oylarını kazanmak ve belki Hollanda'da olduğu gibi iktidara ulaşmak için sosyal medyayı yaygın ve ustalıkla kullanan aşırı sağcı pek çok sosyal parti ve hareket bulabiliriz.

Bu gerçekten yaşandı ve bunun sivil barış ve sosyal güvenlik açısından maliyeti de büyük oldu. Bu ‘sosyal’ uygulamalar aynı zamanda mültecilere, göçmenlere ve çoğu zaman da komşulara karşı büyük bir öfke yarattı.

Pek çok nedenden dolayı bu olumsuz uygulama Arap sosyal medya alanına da taşındı, yerleşti ve gelişmeye devam etti. Bu nedenler arasında elbette son 20 yılda Arap ülkelerini etkileyen çatışmalar, iç savaşlar ve ekonomik krizler sonucu mülteci ve göçmen sayılarının sürekli artması da var.

Mülteciler ve göçmenler meselesine paralel olarak, Araplar arasında rol, mevki ve ekonomik kazanımlar alanındaki bölgesel rekabet, sosyal medya aracılığıyla şovenist eğilimlerin yeşermesinin en önemli faktörlerinden biri olarak öne çıktı. Yeni Arap şovenist çatışmaların planlı ya da yapay olduğuna dair kesin bir kanıt bulunmuyor. Ancak bu medya aracılığıyla gerçekleşen etkileşimlerin dikkatli bir şekilde gözlemlenmesi, özellikle rakip ülkeler arasında veya mülteci ve göçmen sorunu ile demografik yapıdaki dengesizliklerin sonuçlarını yaşayanlar arasında bu eğilimin belirginleştiğini açıkça gösterecektir.