Muhammed Nugaymiş
Kuveytli yazar
TT

‘Islık çalan’ sokak ölümleri!

Doğu ve Batı, ilerleme istediklerinde İskandinav ülkelerinin izini sürerler. Rekabet alanlarında, İsveç, Danimarka, Norveç ve Finlandiya uluslararası başarı listelerinde yer alır. Ancak bu sefer, İsveç Batı'yı 1990'da "Sıfır Vizyon" (Vision Zero) planını başlatarak yıllar önce geride bıraktı, ki bu plan başlangıçta pek dikkate alınmadı. Bu vizyon, trafik kazalarını sıfıra indirme hedefine odaklanır. İsveç, yol kalitesini, ihlalleri ve araç güvenliğini gözden geçirmeye başladı ve o zamanlar dünya genelinde eşi benzeri görülmemiş bir başarıya ulaşarak, her 100 bin kişi başına 7 ölüm oranını başardı; oysa dünya genelindeki ortalama o zamanlar 18 ölümdü.

Batı heyecanlandı ve ABD de 2050 yılına kadar trafik ölümlerini sona erdirecek bir stratejiye katıldı. İngilizler, 2040 planıyla sürücü davranışlarını, altyapıyı ve araç güvenliğini iyileştirerek bu hareketin bir parçası oldular. ‘2025 Yılına Kadar Trafik Kazalarından Arındırılmış Şehirler’ girişimi de dahil olmak üzere pek çok ülke onlara katıldı. Suudi Arabistan'da ölüm sayısı 5 yıl içinde yaklaşık yarı yarıya (yüzde 55) azaldı.

Problemimiz, insanları yetiştirdikten sonra gençliğinin baharını sokak savaşlarının kurbanı vermemizdir. Artık trafik kazaları, askeri çatışmaların şehitlerinden daha fazla insan kaybına neden oluyor. Dünya çapında yılda yaklaşık 1 milyon 400 bin kişi hayatını kaybediyor. Ölüm, insanlık için bir kayıp ve aileler için bir felaket olmanın yanı sıra sigorta şirketleri ile hastanelerin üzerindeki yükü artırıyor ve işleri engelliyor. Kaç yetenekli insan, bilim insanı veya önemli bir kişi, doldurulmamış bir çukura kurban gitti, ki bu çukuru doldurmak için kimse çaba göstermedi. Bu nedenle, ‘yoldaki eziyet veren bir şeyi kaldırma’ inisiyatifi, imanın bir parçasıdır.

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre trafik kazası ölümlerinin yaklaşık yüzde 92'si düşük ve orta gelirli ülkelerde meydana geliyor. Bunların yarısı korunmasız yayalar, motosikletçiler ve bisikletçilerdir. Bu nedenle Birleşmiş Milletler, trafik kazalarını ve ölümlerini 2030 yılına kadar yarı yarıya azaltmak gibi asil bir hedef belirledi ki bu da ‘imanın en zayıf halidir.’

İngiliz Sürücü Kılavuzu'nda okuduğum bir bilgiye göre, saatte 30 kilometre ve daha düşük hızla sürüş, yaya geçidinden geçenlerin kaza anında yüzde 90'ının hayatta kalmasını sağlıyor. Bu nedenle, bu hız limitleri okullar, konutlar ve kamu tesisleri etrafında uygulanıyor. Ancak, bir aracın saatte 45 kilometre hızla çarpması durumunda sadece yüzde 50'lik bir hayatta kalma olasılığı var! Bu bilgi, Avrupa Birliği'nin araştırmaları tarafından da doğrulanmıştır. Muhtemelen bu, İsveçlilerin diğerlerinden daha erken bu problemi fark etmelerine neden oldu.

Yazar David Brooks, New York Times gazetesindeki bir makalesinde, ‘İskandinav ülkelerinin refah ve kalkınma sırrının, bilinçli, vatansever ve sosyal sorumluluk duygusuyla donanmış nesiller yetiştiren eğitim sistemlerine verdikleri farklı ve parlak bakış açısında yattığını’ düşünüyor. Ve ironik olan şu ki, Batı'da trafik kuralımızın pratik bir uygulamasını buluyoruz: "Araba kullanmak... bir sanattır, zevktir ve ahlaktır."

Gelişmiş ülkeler, gelecekteki sorunları öngörme konusunda düşündüklerinde, İskandinavya'ya dönüp bakarlar; çünkü onlar rekabetin ön saflarında yer alırlar. Bazı sektörleri, arzu ettiğimiz geleceği yaşıyor gibi. Fin telefon markası Nokia'nın sadece olağanüstü bir başarı hikayesidir, aynı zamanda dünya çapında mobil telefon endüstrisine geniş bir ufuk açmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, ölümleri sıfırlamak imkansız değil, emniyet kemeri takmamanın cezalarını artırmak bile bir yolcunun ölme olasılığını yüzde 50 oranında azaltabilir. Peki ya diğer sürdürülebilir önlemler?