Ortadoğu’nun fiziki değil siyasi bir coğrafya olduğu bilinen bir gerçek, Arap-İslam coğrafyası olarak kabul edilen coğrafyanın zengin bir tarihi var ve değişen bir haritaya sahip. Bölgede Birinci Dünya Savaşı ile başlayan “bağımsızlık” süreçleri, İkinci Dünya Savaşı sonrası sömürgecilerin bölgeden kendi çıkarları gereği çekilmesiyle kısmen şekillendi. Ancak İsrail’i, İngiltere’nin girişimiyle bölgenin tam kalbine bir “çete devleti” olarak kurdular ve öyle çekildiler. (Belirtmekte fayda var, sömürgecilik bağımsızlık ilanları ile sona ermedi, neo-kolonyalizm olarak varlığını devam ettirdi ve ABD’nin “yayılmacı politikaları” bölgeye etki etmeye devam etti ancak bölge ülkelerinin sınırlarının masa başında kalemle çizilmesi klasik sömürgeciliğin icraatıydı.)
İsrail’in bir çete devleti olduğu gerçeği sadece Filistin topraklarını işgal etmesiyle alakalı değil. Henüz İsrail, Filistin topraklarında kurulmadan önce, 1940’larda Avraham Stern tarafından kurulan, Lehi (İsrail Özgürlük Savaşçıları) olarak da anılan Stren terör örgütü, Siyonist bir terör örgütüdür ve İngilizler de dahil olmak üzere İsrail’in kurulmasından önce birçok terör faaliyeti, suikastlar gerçekleştirmiştir. Hatta İngiltere’ye karşı Almanya ve İtalya ile birtakım ilişkiler geliştirmeye çalışmışlardır. (Stern, tek Siyonist terör örgütü değil diğer örgütlerle ilgili daha fazla bilgi edinmek için bkz. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3268374 )
Stern çetesi, 1944’te Kahire’de Birleşik Krallığın Orta Doğu sorumlusu olan Bakanı Lord Moyne’i Filistin’e yönelen Yahudi göçüne sınır getirdiği gerekçesiyle suikastla öldürmüştür. Stern’in bir diğer terör faaliyeti Deir Yassin Katliamı’dır. Stern, 1948 yılında İsrail’in kuruluş sürecinde Filistinlilerin yaşadığı Deir Yassin köyünde, bir diğer terör örgütü Irgun militanları ile baskın düzenlemiş, evleri ateşe vermiş, annelerinin gözleri önünde çocuklarını kurşuna dizmiştir. Katliamın bir diğer örgütü, Irgun terör çetesinin liderliğini de yapmış olan Manahem Begin ise daha sonra İsrail başbakanı olmuştur. Yani Netanyahu katliamları ilk değil ve çok şaşırtıcıymış gibi davranmaya gerek yok, bırakın Filistinlileri, İngilizler dahi siyonizmin şiddet ve terörle yakınlığını bizzat tecrübe etmiştir.
Stren çetesinin şiddet eylemleri bahsedilenlerle sınırlı değil.
1948 yılının ilk aylarında, İsrail bölgede peyderpey kurulurken Arap askerleri ile İsrail arasındaki çatışmalar şiddetlenmiştir. Ve bu şiddetin artmaması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), İsveç kraliyet ailesinin bir üyesi olan asker kökenli Kont Folke Bernadotte’i Filistin’deki ara bulucu olarak atadı. Bernadotte’in ara bulucu olarak atanmasındaki en önemli nedenlerden biri, Bernadotte’in Nazilerin tutukladığı çok sayıda insanın serbest bırakılması konusunda başarılı olmasıydı yani Yahudilerin bir kısmını Nazilerin ölüm kamplarından kurtarmıştı. Bernadotte, Nazilerle bile arabuluculuk faaliyeti yürütmüş, başarılı olmuş ancak Siyonistlerle bu konuda başarılı olamamıştı. Çünkü Stern terör örgütü tarafından suikastla öldürüldü. Bu nedenle bugün İsrail’in Nazi Almanya’sının kendilerine uyguladığı soykırımdan daha beterini Filistinlilere yaptığının söylenmesi herhangi bir anti-semitist güdüye değil tarihi gerçeklere dayanıyor.
Bernadotte, öldürülmeden önce bir “barış planı” üzerine çalışıyordu. Bu plana göre Celile bölgesi Yahudiler; Necef bölgesi Filistinliler tarafından yönetilecekti. Ayrıca Kudüs, BM tarafından kontrol edilen uluslararası özel bir bölge olacaktı. Ancak Filistinliler haksızlığa uğradıkları; Siyonistler yeterince haksızlık edemediklerini düşündükleri için bu ön barış çalışmasına karşı çıktılar. Sonuçta bugün Siyonist devletin bir terör devleti olduğu iddiaları yine Filistinlilere “terörist” diyen İsrail’e misillemeye değil İsrail’in kurulmasında etkili olan terör faaliyetlerine dayanıyor. Zira Filistinliler, “barış planı” adı altında toprakları işgal edilirken Bernadotte’i öldürmedi. Siyonistler, kendilerine “vaat edilmiş bir yurt” tahsis edecek olan ara bulucuyu suikastla öldürdü.
Özetle Folke Bernadotte, Siyonist teröristlerce öldürülmemiş olsaydı bugün belki de İsrail devleti kurulmayacaktı ya da en azından bu kadar kan dökülmeyecekti. Yani İsrail’i açıktan savunamayan mahcupların iddia ettiği gibi İsrail, 7 Ekim 2023’te Hamas, İsrail’e saldırdığı için Filistin’de terör estirip, Gazze’de soykırım yapmıyor, İsrail bunu on yıllardır yapıyor ve Filistinli, İngiliz, kadın, çocuk ayırt etmiyor.
