Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Netanyahu yokmuş gibi davranın

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu yıllardır, anlaşmaya varılabilecek bir Filistinli ortak göremediğini söylüyor ve bu sözleri Batılı liderler, medya kurumları ve araştırma merkezleri düzeyinde etki ve yankı uyandırıyordu.

Bugün ise Suudi Arabistan’ın bölgedeki barış konusunda değişmez tutumundan doğan uluslararası  hareketliliğin ardından, ABD, İngiltere, Fransa ve Avrupa Birliği (AB) tarafından Filistin devletinin tanınmasının gerekliliği konusunda uluslararası konuşmalar duyuluyor. Yani denklem değişti.

Örneğin, bugün Netanyahu’nun “İsrail, Filistinlilerle kalıcı bir uzlaşmaya ilişkin net uluslararası dikteleri reddediyor. Böyle bir düzenlemeye yalnızca iki taraf arasında önkoşulsuz doğrudan müzakerelerle ulaşılabilir” açıklamasından sonra Kanada Dışişleri Bakanı Melanie Joly, Batılı ülkelerin İsrail tarafında ‘uyuşma sağlayabilecekleri bir ortakları olmadığı’ sonucuna vardıklarını söyledi. Peki, şimdi soru şu: Filistin devletinin uluslararası alanda tek taraflı olarak tanınması, hatta bunun Netanyahu tarafından kabul edilmesi faydalı mı yoksa zararlı mı olur? Tabi ki bu konuda farklı görüşler var.

Örneğin, Carnegie’den Aaron David Miller, X platformundan yaptığı bir paylaşımda şunları yazdı: “ABD, Netanyahu’yu Filistin devletini tanıma zorunluluğundan kurtararak Filistin devletine kucak açacak. Netanyahu ön koşulsuz müzakere yapmayı kabul edecek. Bu iki şey yolunda giderse ve yönetim bunları kabul ederse gerçekten elimizde boş bir odanın anahtarı olacak.” 

Buradaki soru şu: Bir kere bu ‘boş odanın’ binası ya da arsası nerede? Bugün İsmail Heniyye, Hamas’ın savaşın tamamen durdurulmasını ve İsrail’in Gazze’den tamamen çekilmesini içermeyen hiçbir ateşkesi ya da insani arayı kabul etmeyeceğini söylüyor.

Bu, haritaların değiştiği, Hamas’ın artık bir Filistin devleti arayışında olmadığı, daha ziyade kendi otoritesi ve yönetimi altında olanı, yani Gazze’yi yeniden kurmaya çalıştığı anlamına geliyor. Savaşın başından beri uyardığımız şey bu. Ancak bazıları bunu alabildiğine küçümsemişti.

Gerçek şu ki, bugün Habib Burgiba’nın “Al, müzakere et” sözünün ötesine geçtik. Zira Filistinliler artık “Hazırlan, müzakere et ve al” aşamasındalar. Bu, sözde ‘Tufan’dan sonra Hamas’ın Filistinlileri ve tüm Filistin davasını içine soktuğu bir çıkmazdır.

Dolayısıyla şu anda Filistinlilere tavsiyemiz Netanyahu yokmuş gibi davranmalarıdır. Çünkü onun siyasi camiadaki sonu kaçınılmazdır. Netanyahu’nun siyasi hayatı Gazze’deki savaş kadar eskidir. İsrail’in onun liderliği ve siyasi geleceği konusundaki bölünmüşlüğü bir hakikattir.

Bugün Filistinlilerin, Kanada Dışişleri Bakanı’nın Batılı ülkelerin İsrail tarafında ‘uyuşma sağlayabilecekleri bir ortakları olmadığı’ sonucuna vardıkları yönündeki açıklamasını güçlendirmek ve Netanyahu’nun siyasi hayatının süresini kısaltmak için akıllı ve soğukkanlı bir şekilde davranmaları gerekiyor.

Yaklaşan başkanlık seçimlerini ister Biden kazansın, ister Trump kazansın, ABD ve Batı sahnesi Filistin devletini tanımaya hazır. Ayrıca Filistin meselesinde her zamanki gibi bir garantör ve güçlü bir Arap ortak var; Suudi Arabistan.

Şimdi milyon kez sorulan bir soru var: Hamas’ı kurtarıp Gazze’yi feda etmek mi, Gazze’yi ve halkını kurtarmak mı, yoksa gerçek bir kararlı duruş sergilemeden öylece Netanyahu’nun siyasi olarak kurtulmasını ve Gazze ile Filistin devleti şansının kaybedilmesini izlemek mi?

Tavsiyemiz şu: Netanyahu yokmuş gibi davranın... Hazırlanın, pazarlık yapın ve alın.