Faysal Muhammed Salih
Sudan eski Enformasyon Bakanı
TT

Sahte sloganların savaşı

El-Ukdetul Mağariba ismi çok dikkat çekmeyebilir ve Aralık 2018’de başlayıp 2019 yılının Nisan ayında el-Beşir hükümetini deviren halk devrimine katılan aktivistler dışında, Sudanlılar dahil, birçok kişi için de bir anlam ifade etmeyebilir. Ukdetul Mağariba köyü, uzun ismine rağmen, Sudan'ın merkezindeki el-Cezire eyaletinde bulunan, yüzlerce basit çiftçinin yaşadığı küçük bir köy, ancak devrim olayları sırasında milyonlarca kişi tarafından bilinen popüler bir simgeye dönüştü.

Devrim başkentin dışındaki şehirlerde protesto gösterileriyle başladı, ardından Sudan Meslek Odaları Birliği’nin sosyal medya sayfası üzerinden çağrı yaptığı organize protestolar aşamasına geçiş yaptı ve protestolar tüm Sudan'a yayıldı. Çağrılara artan bir şekilde yanıt verildi, başkentte ve diğer şehirlerde yürüyüşler düzenlendi. Bir iletişim biçimi olarak başkent ve diğer şehirlerde aktivistler, meslek odaları ve sendikalar, gösterileri ve protesto etkinliklerini belgelemeye ve bunları mevcut medya araçlarında yayınlamaya devam ettiler.

Şehirlerdeki kalabalık gösteriler ve Meslek Odaları Birliği’nin büyük protestoları arasında bu küçük köy, Ukdetul Mağariba öne çıktı. Burada protesto gösterileri düzenli ve zamanında yapılıyor, rejimin devrilmesi ve devrimin ‘özgürlük, barış ve adaletin’ hayata geçirilmesi çağrısında bulunan sloganlar atılıyordu. Küçük köyün protesto yürüyüşleri, kitlesel hareketin aktif geçen ilk dört ayı boyunca hiçbir zaman eksik olmadı ve bir gün bile gecikmedi. Öyle ki Şubat 2019'da belki de sürekli yorgunluk nedeniyle halk hareketi zayıfladığında bile düzenlemeye devam ettiği yürüyüşleri ile bir iyimserlik kaynağı haline geldi. Halk eylemlerinin devam etmesi ve ivmesinin artırılması konusunda iyimser olanların sloganı şuydu: Önemli olan Ukdetul Mağariba’nın var olmasıydı.

Rejimin devrilmesinden sonra küçük köyün adı duyulmaz, kimse adını anmaz oldu. Ta ki geçen hafta Hızlı Destek Kuvvetleri’nin köye baskın yaptığı, bazı sakinlerini öldürdüğü, yaraladığı ve sonrasında da evleri yağmalayıp, talan ettiğine dair acı haber gelene kadar. Kimsenin inanmadığı Hızlı Destek propagandası, ‘eski rejimin destekçilerinin’ kalıntılarıyla mücadele ettiklerini ve demokrasiyi yeniden tesis etmeye çalıştıklarını söylüyor. Bunu yapmak için de Sudanlıların zihninde yalnızca eski rejime karşı düşmanlığı ve ülkeyi demokratik geçiş yoluna sokma çabasıyla ilişkilendirilen bir köyü basmaktan başka bir yol bulamamışlar gibi! Köy Aralık Devrimi'ndeki tutumu nedeniyle mi cezalandırıldı? Büyük olasılıkla neden buydu ve kimse şaşırmasın çünkü bu savaşın, defalarca söylediğimiz gibi, savaşma arzusundan başka hiçbir mantığı ve nedeni yok. Burada veya orada yapılan her türlü propaganda ise göz boyama çabasından başka bir şey değil.

Diğer yandan eski Omdurman'ın Vad el-Benna bölgesinde bir tarikat şeyhi olan Şeyh el-Emin'e yönelik hedef almalar ve tahrikler sürüyor. Kendisi Sudanlılar arasında tanınmış bir adam ve destekçilerinin çoğu varlıklı ailelerden gelen gençler ile kız ve erkek üniversite öğrencileri olması nedeniyle konuşulan ve dikkatleri kendisine çeken bir kişi. Şeyh Emin ‘mesid’ olarak adlandırılan evinde ikamet ediyor. ‘Mesid” kelimesi büyük olasılıkla mescit kelimesinin halk dilindeki bir yorumu. Burası, müritlerin namaz kılmak, derslere katılmak, zikir yapmak için buluştuğu Sufi tarikatının mekanı. Burada genel olarak dini konuları, inançları, bunların doğru olup olmadığını tartışmıyoruz, sadece Şeyh Emini tanıtmaya çalışıyoruz. Savaşın başlamasından sonra Şeyh Emin ve birçok müridi, ‘mesid’de kalmaya devam ettiler ve burası halk için güvenli bir mekana, daha sonra da ücretsiz ilaç ve tedavi sunan bir kliniğe dönüştü. Bulunduğu mahalle ile civar mahallelerde yaşayan binlerce kişiye günlük olarak ücretsiz yemek vermeye başladı. Burada sadece meside gelenlere değil, evlere de yemek dağıtılıyor.

Bu durum orduya destek veren medyacıların hoşuna gitmedi çünkü Şeyhin bulunduğu bölge Hızlı Destek Kuvvetleri’nin kontrolü altında ve bu güçler kendisini defalarca ziyaret ederek kendisine bir miktar gıda malzemesi sundular. Bunun üzerine ordu yanlısı medya, Hızlı Destek ile iş birliği yaptığını varsayarak ona karşı güçlü bir kampanya başlattı ve orduyu ona karşı kışkırttı. Hatta bazıları, kendisini hain ve ajan olarak nitelendirerek hava kuvvetlerinden mesid ve içindekileri bombalamasını talep eden videolar bile yayınladılar. Mevcut savaşı ‘onur savaşı’ olarak adlandırmalarına rağmen bunu yaptılar.

Savaş koşullarında binlerce insana yiyecek, barınak, tedavi ve ilaç sunmayı onurlu bir davranış olarak görmediler. İnsanların ölülerine hürmet eden, kefenleyen, yüzlerce kişiden oluşan cemaatlerle onların namazını kılan, sonra onları insanlıklarını ve onurlarını koruyacak şekilde defneden birisini onurlu olarak görmediler. Onlar yani savaşın devamı çağrısında bulunan medyacılar için, Hızlı Destek bölgelerinde yaşayan halkın acılarının devam etmesi, fotoğraflarının çekilmesi ve onur savaşının kurbanları olarak kullanılmaları daha iyidir. İşte bu, savaşın diğer yüzüdür; bir tarafta demokrasi sloganını yükseltenler, onun uğruna savaşanları öldürüyor ve yağmalıyorlar. Onurdan bahsedenler ise, insanların aç ve açıkta kalmasını, sokaklarda ölmesini istiyorlar.

Herhangi bir nedenle savaş başlatabileceğinizi, ama onun sonunu belirleyemeyeceğinizi, gidişatını kontrol edemeyeceğinizi söyleyen söz ne kadar doğru. Savaş kendi mekanizmalarını geliştirir, savaşta düşmanlar ve dostlar değişir, terminoloji ve sloganlar önemsizleşir. Demokrasi çağrısında bulunanlar, demokrasi sloganları atan gücün kurbanı olurken, masum insanlar da onur sloganları altında ölüm, yerinden edilme, sığınmanın kurbanları oluyorlar.