Bekir Uveyda
TT

Gazze dünya savaşlarını ateşliyor

Başlangıç olarak, “dünya savaşları”ndan kastedilen, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi halkına karşı barbarca savaşı ile ilgili dünyanın çeşitli yerlerinde ortaya çıkan farklı görüşlerin savaşları ve siyasi duruşların çatışmalarıdır. Savaşın iki ana tarafı olan İsrail ve Filistin kurumları içindeki siyasi tartışma alanları da bunlara dahil. Örneğin, İngiltere’de çatışmalar erken bir dönemde yani savaşın başladığı ilk günlerde; silahların susması, savaş uçaklarının bomba yağmurunun durmasının ardından Gazze'de “ertesi günün” dünya çapında medya alanında onlarca çalışkan makale yazarı, araştırmacı ve sıcak olay analistlerinin konusu haline gelmesinden önce başladı. Ancak geçtiğimiz hafta Londralı siyasetçiler arasında Filistin meselesine ilişkin yaşanan kavga, İngiltere'nin alışılagelmiş siyasi çekişmelerine kıyasla daha keskin bir hal aldı. Siyasi çekişmelerde taraflardan her biri, içeriğini bir bütün olarak partisinin amacına veya aynı parti içindeki belirli bir bloğun yararına yahut elbette kişinin kendi çıkarlarını güvence altına alacak şekilde uyarlamaya gayret eder.

Bu ayrıma rağmen yukarıdakiler, İngiltere’de siyasi hareketin iyi bilinen özellikleri arasında yer alır ve İngiltere içini takip eden herkesin bildiği gibi, her durumda beklenen bir tavırdır. Ayrıca tartışmalar sadece Filistin-İsrail çatışmasıyla sınırlı değil, birkaç gün önce ikinci yıl dönümü olan Rusya-Ukrayna savaşı da dahil olmak üzere çeşitli çatışmalara karşı izlenen politikalar konusunda da yaşanıyor. Bu bağlamda İngiltere’de, İsrail'in Gazzeli sivillere yönelik devam eden saldırganlığının kurbanlarının acılarına yönelik tutumlarda çarpıcı bir farklılık ortaya çıktı. İnsani bir yanı yansıtan rasyonaliteyi ifade eden tutumların yanı sıra, ifade özgürlüğü iddialarının arkasına gizlenen ve birçok İngiliz çevre ve partisinin koridorlarında gömülü nefretleri açığa çıkaran aşırı ırkçı eğilimleri yansıtan tutumlar da oldu.

Özellikle insani bağlamda Prens William'ın tutumu, olayın dört boyutu ele alınarak açıkça ortaya konuldu. Birinci boyut “Ortadoğu'daki çatışmanın korkunç insani maliyeti”, ikincisi “savaşın bir an önce bitmesi arzusu”, üçüncüsü "Gazze'ye insani yardım desteği artırılmasının acil gerekliliği" konusunu ele alırken, dördüncüsü ise "rehinelerin serbest bırakılması"nın gerekliliği üzerinde yoğunlaştı. Babası Kral Üçüncü Charles'ın Veliaht Prensi'nin açıklaması, İngiltere Dışişleri Bakanlığı ile koordineli olarak yapılmış olsa da İsrail tarafının yanında yer alan aşırı sağcı hareket, elbette siyasi işlere müdahalesinin sonuçlarına ilişkin uyarı bahanesi altında Prens William'ın sözlerinin üzerini örtmek amacıyla uyarı sirenlerini çalmaya başladı. Örneğin, Daily Telegraph'taki bir manşet şöyle feryat ediyordu: "Prens'in müdahalesi İsrail ile husumet tehlikesi yaratıyor." İsrail'e verdiği destek konusunda daha katı olan Daily Mail ise bundan çok daha ileri gitti. Yazarlarından biri, "kendisini taraf tutmakla suçlanma riski ile karşı karşıya bıraktığı için Prens William'ın yorumlarının monarşiyi zayıflattığını" iddia etti. Prens William'ın sözlerini başka yerlere çekmekte ne kadar abartıya kaçıldığı çok açık.

Prens William'ın insani tutumunun aksine, Muhafazakâr Parti Milletvekili Sayın Lee Anderson'ın görünürde Londra Belediye Başkanı Sadik Khan'a yönelik bir eleştiri gibi görünen tutumu dikkatleri çekti. Anderson, acil ve kalıcı ateşkes talebiyle düzenlenen Filistinlilere destek yürüyüşlerinin sürdürülmesinden Khan’ın sorumlu olduğunu iddia etti. Milletvekili Anderson, "İslamofobi" olgusundan etkilenmiş, İngiliz Müslümanların en önemli karar alma merkezlerinden bazılarını kontrol edebilecekleri yanılsamasına ilişkin endişeleri körükleyen akıma hizmet ederek, genel olarak Müslümanlara yönelik nefret duygularını körüklemekle suçlanmasına rağmen özür dilememekte ısrar etti. Büyük savaşların bu tür siyasi savaşlara yol açması ve pek çok kişinin aynı fikirde olmadığı birçok tartışmayı gündeme getirmesi doğal. Buna ilave olarak, yalnızca Londra’daki Heathrow Havalimanı’nın alanına eşdeğer olan küçük trajedi alanına rağmen Gazze savaşının, muhtemelen birkaç nesil ve uzun bir süre boyunca bölgesinin gerçekliğini ve haritalarını kökten değiştiren savaşlardan biri olacağı aşikar.