Deneyimli okuyucu satır aralarını okumaya çalışır. Libya kriziyle ilgili haberler bu günlerde yavaş yavaş iç haber sayfalarına yeniden dönmeye başladı ki, bu da itiraz edilecek bir durum değil. Bir Libya atasözünün dediği gibi "Görmek, görmemekten iyidir." Krizin çözümüne yönelik haberler de seferberlik ve çatışma haberlerinden kesinlikle daha iyidir. Bununla ilgili haberlerin en sonuncusu Şarkul Avsat gazetesinin geçen pazartesi günü yayınladığı haberdi. Bahsi geçen haber, Arap Birliği Genel Sekreteri Sayın Ahmed Ebu Gayt’ın daveti ile önceki gün Kahire'de yapılan ve Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Temsilciler Meclisi Başkanı Müsteşar Akila Salih ile Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Dr. Muhammed Takala’nın katıldığı bir toplantı etrafında dönüyordu.
Habere göre sonuç bildirgesinde şöyle denildi: Katılımcılar, "görevi, seçim sürecini denetlemenin ve vatandaşlara gerekli hizmetleri sağlamanın yanı sıra Libya devleti düzeyinde kendilerine verilen rolün etkinleştirilmesini sağlamak için egemen pozisyonları birleştirmek olacak birleşik bir hükümet kurmanın gerekliliği konusunda" anlaştılar.
Bildiride şunlar da kaydedildi: "Katılımcılar, Temsilciler Meclisi ile Devlet arasındaki ortak (6+6) komite tarafından tamamlanan çalışmaların, uzlaşma ve kabul tabanını genişletmek için uygun değişiklikleri değerlendirmek, tartışmalı noktalara ilişkin çözülmemiş konuları yürürlükteki mevzuata göre çözmek için belirli bir süre görev yapacak bir teknik komite oluşturmaya karar verdiler.”
Burada iyi bir gözlemcinin gözünden kaçmayacak ilk şey, açıklanmayan ama bilinen çıkarlara ulaşmak için değil, Libya krizine gerçekten çözüm bulma niyeti ile çabalayan herhangi bir tarafın barış girişiminin övülmesi ve memnuniyetle karşılanması gerektiğidir. Ama gözlemci aynı zamanda sanki Libya Arap Birliği üyesi bir Arap ülkesi değil de yabancı bir ülkeymiş gibi, yıllarca süren ihmalkarlıktan ya da uzak, çekingen yaklaşımlardan sonra Arap Birliği'ni, Libya krizine birden dikkat ve ilgi göstermeye iten nedenler karşısında da şaşkınlığını gizleyemeyecektir. Ancak ünlü bir İngiliz atasözünün dediği gibi: "Geç olması hiç olmamasından iyidir."
İyi bir gözlemciyi alaylı ve acı dolu şekilde gülümsetebilecek ikinci gözlem, bildirinin işaret ettiği gibi uzlaşma tabanını genişletmek için uygun değişiklikleri değerlendirmek üzere bir teknik komite oluşturulmasına yönelik katılımcıların ne kadar istekli olduğu konusu ile ilgili. Bu ekleme bana göre konunun püf noktası, çünkü arabayı atın önüne koymaya devam edildiğinin teyidi. Eski bir bürokratik kural vardır; eğer herhangi bir projeyi, planı veya öneriyi iptal etmek istiyorsanız bunun için bir komite oluşturun. Burada sorun, değişikliklerle ilgili anlaşmazlıklardır ve nedeni de her tarafın bunların kendi çıkarlarına uygun hale getirilmesini istemesidir.
Üçüncü gözlem, toplantının sonuç bildirgesinin Trablus'taki “Ulusal Birlik” hükümeti ile Bingazi'deki muadili tarafından sessizlikle karşılanmış olması. Her iki hükümet de herhangi bir ret ya da memnuniyet beyanında bulunmadı. Ayrıca Libya krizi ile ilgili Arap, bölgesel ve Batılı tarafların tüm başkentlerinde de şüpheli bir sessizlikle karşılandı. Sanki herkes toplantının sonuçlarına yanıt vermek için birinin önce davranmasını bekliyor gibi.
Dördüncü gözlem, toplantı masası etrafında toplananlar, toplantı yapmanın ve bildiri yayınlamanın önemli olmadığının, asıl sınavın kararları uygulamak olduğunun bilincindeler. Libya'nın her yerinde sahada dizginleri elinde bulunduran hiç kimsenin ayrıcalıklarından, nüfuzundan ve çıkarlarından vazgeçmeyeceğini, Kahire'deki toplantıda üzerinde mutabakata varılanları hemen kabul etmeyeceğini de çok iyi biliyorlar.
Beşinci gözlem, Libya göz göre göre resmi olarak bölünme uçurumuna doğru ilerliyor ki, şu anda zaten ikiye bölünmüş durumda. Kahire toplantısı, diğer Arap ve Avrupa başkentlerinde yapılan benzer toplantılar gibi, düşmanlık ve husumet halinin yoğunlaşması nedeniyle Libya'da yapılması imkânsız olduğu için orada yapıldı. Nitekim Müsteşar Akila Salih, mevcut duruma göre Trablus'ta dizginleri elinde bulunduranların onayını almadan Trablus'a ayak basamaz. Aynı şekilde Sayın Takala, mevcut kötüleşen koşullar altında Bingazi'ye gitmeyi düşünemez bile!
Birçok yerde yapılan ve tamamlanan toplantılar ile sonunda yayınlanan bildiriler bence kâğıt israfı. Bunların neredeyse tamamı son olarak Kahire'de yayınlanan bildiriye çok benziyorlar. Yüzleşmesi ve defalarca teyit edilmesi gereken gerçek ise krizin asıl anahtarlarının Trablus, Bingazi veya Fizan'da değil, yurt dışında olduğudur. Yerel vekillerin görevi talimatları yerine getirmektir. Anahtarları elinde bulunduranlar ise başka meselelerle meşguller ve Libya krizi onların öncelik listelerinde yer almıyor. Mevcut durumun devam etmesinin veya Libyalıların yaşam koşullarının kötüleşmesinin, sağlık hizmetlerinin yetersizliğinin, eğitim hizmetinin kötüleşmesinin ve Libya dinarının dolar ve diğer para birimleri karşısında değer kaybetmesinin onlara bir zararı yok.
Altıncı ve son gözlem, yukarıdaki beş gözlemin kişisel olduğunun ve yazarının buna inanan tek kişinin kendisi olmadığına, birçok Libyalı vatanseverin onun fikrini paylaştığına ve onunla aynı fikirde olduğuna inandığının teyididir. Yazar ve onun gibiler ayrıca, Libya krizinin çözümünün Arap Birliği, BM ve Afrika Birliği koridorlarında ya da Brüksel'de olmadığına, ülkenin istikrarını, birliğini ve halkının mutluluğunu sağlayacak olan arzu edilen barışın, ancak niyetlerin samimi olması ve kişisel hırsların boyutunun küçülmesi durumunda imkânsız olmadığına da inanıyorlar.