Nedim Kuteyş
Lübnanlı gazeteci
TT

Filistin'in dostları ve düşmanları!

İsrailliler ile Filistinliler arasındaki her şiddet dalgasında gündeme gelen bu soru, Gazze'de 7 Ekim 2023'ten bu yana devam eden en yıkıcı savaşın yansımalarıyla birlikte Filistinlilere ve Araplara yeniden kendisini dayatıyor.

İnsani yardım sunanlar, barışçıl çözümler arayanlar ve her iki taraftaki savaş kamplarını reddedenler, her türlü ihanet suçlamaları seli ile yüzleşiyorlar. Yaptıklarını ne eksik ne fazla İsrail'e hizmet etme bağlamına yerleştirecek kadar hedeflerinin gerçekliğini çarpıtan sert saldırılarla karşılaşıyorlar.

Öte yandan, ezici zorluklar karşısında geri adım atmayan kahramanlık sesleri gibi ‘amansız direnişi’ teşvik eden sesler övülüyor. Direniş ve mücadele; ölüm, yıkım ve yerinden edilme hiçbir şekilde hesaba katılmadan kutlanıyor. Bu cephenin partilerinin ve milislerinin genel sekreterlerinden eski bir genel sekreter, “Öldürün bizi, çünkü halkımız o zaman giderek daha da bilinçlenecek” dememiş miydi? Burada ölüm yalnızca bir bilinçlendirme mekanizması, bir seferberlik platformu ve genel bir iyilik olarak görülüyor.

Bu mantığa göre birinci gruptakiler, Filistinlilerin düşmanı ve yeni Siyonistlerdir, ikinciler ise Filistin'in dostu, Arap milletinin umudu, toprağının tuzu ve onurunun teminatıdır.

Bu ayrım, masum Filistinlilerin bedelini ödediği siyasetin, savaşın, güç dengelerinin ve jeopolitiğin karmaşıklığının ölümcül bir şekilde basitleştirilmesini içermiyor, aksine, bunun tüm Ortadoğu'da barış ve istikrar çabalarının temellerini baltalama tehdidi oluşturan bir ayrım olduğunu da kanıtlayor.

Gazze'de ve genel olarak Filistin'de devam eden direnişe değer verilmesinin Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme mücadelesinin tarihine ve kimliğine derinden kök saldığı doğru, ancak çatışmayı romantikleştirmek, orada ya da burada hayali bir zafer arayışı ile savaşı uzatmayı kolay görmek, Filistinlileri sonsuz bir şiddet ve yıkım döngüsüne hapsetme tehlikesi yaratıyor.

Ateşkes çağrısında bulunan ve başkalarına ihanet suçlaması yöneltmekte aşırıya kaçan Filistin’in dostlarının, ateşkesi reddedenin, savaşın devamının İsrail'e karşı giderek daha büyük ayaklanmalara yol açacağına bahis oynayanın Yahya Sinvar liderliğindeki Hamas olduğunu görmezden gelmeleri ilginç. Hamas'ı kınamak yerine aslında ateşkes isteyenleri kınıyorlar.

Filistin’in dostları, Arap grubunun BM Güvenlik Konseyi içinde ve dışında ateşkesi sağlamak için hiçbir çabadan kaçınmadığını, İsrail ve Hamas'ın karşıt koşullarıyla çatıştıklarını görmezden geliyorlar.

Karşı karşıya olduğumuz durum bir siyasi tercih meselesinin ötesindedir. Filistin halkının temel ihtiyaç ve haklarının tamamen göz ardı edildiği, barış arayışını ihanet veya zayıflıkla eşitleyen tehlikeli bir kültürel ve ahlaki çarpıklığın ortasında yaşıyoruz. Zaferi acıların büyüklüğüyle eşitleyen, yani acı ne kadar büyük olursa, yalnızca feragat ve fedakarlık kriterlerine dayanan zaferin büyüklüğünün de o kadar büyük olacağını düşünen kültürel bir çarpıklık ile yaşıyoruz.

Filistin sorununda dost ya da düşman etkin aktörlerin direniş denen şeye karşı duruşlarına dayalı olarak bu ikili sınıflandırmaya tabi tutulmaları, çeşitli tarafların karmaşık motivasyonlarını ve gerçek katkılarını gizliyor. Basitleştirmeye karşı-basitleştirme ile karşılık vermek gerekli olsa da Filistin'in gerçek müttefikleri, kötü durumu daha da kötüleştirmeyen araç ve yöntemlerle Filistin halkının özgürlük, adalet ve onurlu yaşam arzusunu destekleyenlerdir. Bunun aksine, direnişe destek kisvesi altında da olsa Filistin meselesini kendi siyasi veya ideolojik çıkarları için istismar edenler, Filistin ve halkının düşmanıdır.

Her türlü yolu deneyerek Gazze'ye yardım ulaştırmak isteyenlerle, insanların aç kalması kendilerine siyasi seferberlik için bir platform sağlayacaksa acıkmalarını tercih edenler eşit sayılamazlar. İdeal olmasa da siyasi çözüm arayışında olanlar ile mutlak adalet ve mutlak hak arayışıyla Filistinlileri kötüden daha kötüye sürükleyenler eşit olamazlar. Direniş ekseni yanlısı ve karşıtı tüm Arap medya kuruluşlarında, savaşın kendilerine yaşattığı acılarla karşılaştırıldığında, daha önce sahip oldukları ‘nimetlerin’ kıymetini bilmediklerini söyleyen Filistinlilerin yer aldığı yüzlerce video yayınlandı.

Bugün bizi etkileyen ve insanların Filistinlilere duyduğu sempatinin ağırlığı altında radikal, barış ve bir arada yaşamaya bakışı kusurlu yeni nesiller yaratan bu kültürel çarpıklığı ifşa etmekten daha önemli bir savaş yok. Bu, zafer ve yenilgi, dostlar ve düşmanlar hakkındaki hastalıklı anlatıları ortadan kaldırmak için kültür, siyaset ve medya alanında çaba göstermemizi gerektiriyor.

Sinvar, Filistin'in dostlarının 7 Ekim operasyonuna paralel cepheler açacağını düşünüyordu, ancak bu hayali yıkıldı.

İsrail'in Hamas'ın elindeki rehineler için duyduğu kaygıdan dolayı savaş için acele etmeyeceğine inandı. Daha sonra İsrail'in Refah'a ulaşması durumunda saldırının sınırlı ve gösterişsel olacağını zannetti. İşgalin Gazze'ye yerleşmesi durumunda, düşmanlarını tavşan gibi avlayacak bir direnişin avı olacağını varsaydı ve bütün yanılsama ve hayalleri çöktü.

Sinvar şimdi de tüm bu yıkım ve ölümden bir tür zafer koparabileceği yanılsaması içinde. Ramazan ayında savaşın devam etmesinin İsrail'e karşı yeni cepheleri ateşleyeceğini zannediyor.

Bütün bu anlatı çökmeden ve Filistinliler kimin dost, kimin düşman olduğunu bilmeden önce bunlar gibi daha kaç yanılsama çökecek?