Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

El-Kaide Moskova'ya mı ulaştı?

El-Kaide terör örgütünün adı bir anda küresel suçlu olarak yeniden ön plana çıktı; Türkiye,12 kişinin ölümüyle sonuçlanan iki saldırının arkasında onun olduğunu söyledi. Önceki gün Moskova'da 100'den fazla kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısını gerçekleştirenin el-Kaide olduğunu iddia eden bir açıklama yayınlandı. Somali, Yemen ve Irak'ta el-Kaide'ye atfedilen saldırılara ilişkin haberler yapıldı.

Geçmişte el-Kaide gerçekten bir örgüttü ve adresi Kabil'di. Gazeteciler ve aktivistlerle buluşup videolu açıklamalar yapan Bin Ladin adında bir lideri vardı. Bugün el-Kaide sadece kaynağı meçhul bir isim.

El-Kaide neden Moskova'ya saldırsın? İkna edici bir gerekçe yok, Suriye'deki çatışmalar bile azaldı.

Bugün Rusların birinci düşmanı, daha önce Moskova'yı hedef alan eylemler gerçekleştiren Ukraynalılar ve müttefikleridir. Unutmayalım ki Ukrayna savaşı, askeri operasyonları ve savaşa katılan ordular açısından Gazze savaşından kat kat daha büyük. Üstelik Gazze bölgesel bir çatışma olarak kalırken, Ukrayna savaşının tehlikeli stratejik boyutları var.

Bölgedeki hiçbir ülke, Rusya'ya insansız hava araçları temin ederek önemli rol oynayan ve tehlikeli bir silah ihracatçısı olduğunu ilk kez gösteren İran dışında, Ukrayna ihtilafına karışmaya cesaret edemedi. Dolayısıyla Tahran'ın kontrolündeki veya etkisi altındaki herhangi bir örgütün Rusya'ya saldırabilmesi hayal bile edilemez.

Bölgenin geri kalan ülkeleri Ukrayna savaşında taraf olmamayı tercih ettiler. Rusya ile ilişkiler, Amerikan baskısına ve Moskova'nın Tahran'a verdiği destek ya da özel kuvvetlerinin Afro-Arap bölgesinde çatışmalardaki faaliyetleri nedeniyle ortaya çıkan zorluklara rağmen iyi olmaya devam ediyor.

Tamamen masum olmasa da el-Kaide'yi suçlamak artık inandırıcı gelmiyor. Bu da bizi, ister ana örgüt el-Kaide'den ayrılmış olsun, ister örgütten ilham alıp bağımsız olarak kurulmuş olsun, silahlı örgütlerle bu örgüt hakkındaki gerçeği incelemeye yönlendiriyor. ABD’nin takibi ve kovalamaları el-Kaide liderlerini tasfiye edince, Irak savaşı farklı bir aşamayı ve terör ticareti için daha büyük bir pazarı temsil eder hale geldi. Saddam rejiminin devrilmesinden sonra bir dizi öfkeli Baasçı da terör örgütlerinin lider kadrolarında yer aldılar. Suriye bağlantılı Arap cihatçılar Irak savaşına katıldılar. Ardından Irak'taki savaş sona erdi ve sınırın diğer tarafına geçti. Suriye’deki iç savaş Orta Asya'dan Rusya'ya düşman olan örgütleri kendisine çekti.

El-Kaide'ye gelince, liderlerinin çoğu öldürüldüğünden ve tutuklandığından beri artık el-Nusra Cephesi, DEAŞ, Heyet Tahrir eş-Şam, Somali’deki eş-Şebab ve bölgeye bir çıban gibi yayılan diğer örgütlerle karşılaştırıldığında, artık en büyük örgütlerden değil.

Afgan Cihadı döneminden hayatta kalan son el-Kaide lideri Seyf el-Adl ve kendisi hâlâ ABD'nin Afganistan işgalinden kaçan örgütün bazı liderleri ile birlikte İran’da bulunuyor. Kırk yıl önce çekilmiş tek bir fotoğrafı var. ABD'nin tutuklulara yönelik sorgulamaları, Bin Ladin'in 11 Eylül saldırılarını düzenlemeyi önerdiğinde, saldırıların örgüt için yaratacağı sonuçların ciddiyetini öngörerek kendisine karşı çıkan tek kişinin Seyf el-Adl olduğunu göstermişti. Kendisi hakkında pek bir şey bilinmiyor ve ortak çıkarlar nedeniyle Ruslara karşı savaşamayacak el-Kaide'nin İran versiyonunu yönetiyor.