Nasif Hitti
TT

Küresel köyümüzde meydan okumalarla nasıl yüzleşilir?

Din, renk, ırk, ulusal kimlik veya diğer kimlikler bakımından farklı olan “öteki”ne yönelik “fobi” ya da korku ve korkutma temelli söylemin yeniden canlandırılması, çağın en önemli ve tehlikeli özelliklerinden biri olarak ortaya çıkıyor. Bu, dünyadaki tüm toplumlar ve bölgeler üzerinde, farklı derecelerde de olsa, birden fazla yansımaya sahip, büyüyen ve birbiriyle bağlantılı olan meydan okumalara ilişkin korkuyu yansıtan bir söylem. Bu meydan okumalara teorik olarak mevcut ve gelecek krizlerin üstesinden gelmek için gerçekçi bir bağlam olarak bir tür içe kapanmaya, izolasyona dayalı basit veya basitleştiren bir yanıt sunan bir söylem. Bu söylemi bilhassa Avrupa aşırı sağının vatandaşların yaşadığı çeşitli meydan okumaların ve krizlerin üstesinden gelmek için benimsediği sloganlarda ve önerilerde görüyoruz ama elbette kendisi bu konuda tek değil. Çeşitli biçimlerde izolasyon, içe kapanma ve çeşitli bölgesel ve uluslararası düzeylerde mevcut iş birliği ve entegrasyonu kısıtlama olmasa bile, mümkün olan en düşük seviyeye indirme çağrısında bulunan bir söylem. Dünyanın birçok bölgesinin yaşadığı çeşitli krizlere, nedenleri ve özellikleriyle, başarılı ve etkili bir şekilde baş edebilmek için çözümler sunduğunu iddia eden bir söylem. Birbirini besleyen ve birbirinden beslenen bu krizler, siyaset, ekonomi, iklim ve güvenlik gibi çeşitli nedenlerle insanları göçe itiyor ve göçe önemli katkı sağlıyorlar.

Geçmişte daha iyi bir yaşam elde etme amacını taşıyan göç, günümüzde yaşanan gelişmeler ve değişimler nedeniyle tamamen yaşamak, hızlı ya da yavaş ölümden kaçmak amacına yönelik hale geldi. Yasadışı göçün baskılarının, ekonomik ve diğer krizlerden muzdarip ülkelerin yükünün artmasına katkıda bulunduğuna şüphe yok. Ancak bu krizler izolasyon ve ister uzak ve farklı toplumlardan, isterse bu korkulardan muzdarip olan toplum ile pek çok ortak bağlılığı ve çıkarları olan, ötekini reddetme politikasını paylaşan toplumlardan olsun, ötekinden korku ve onu sindirme yoluyla çözülemez. Nitekim Avrupa'da, Avrupa Evi'nin (Avrupa Birliği) diğer ortaklarından gelen ötekine karşı bir tür siyasi içe kapanma politikasının yaygınlaştığını görüyoruz.

Pek çok bölgesel ve uluslararası politikanın yanı sıra iç ekonomik ve sosyal politikaların yeniden değerlendirilmesi, bu kaygıların gerçek nedenlerini ele alma konusunda gerçekçi bir yaklaşım olmayı sürdürüyor. Birçok örnekten birini verecek olursak, bir yanda güçlü ülkeler, diğer yanda yoksul ülkeler arasında fiili ve etkili ortaklık mantığını hakem tayin etmek, ekonomik ve diğer krizleri çözme konusunda karşılaştığı zorluklara rağmen, gerçekçi, pratik ve etkili bir yaklaşımdır. Bunlar, göçün kaynağı olan ya da içinde yaşadığı koşullar nedeniyle halkını göçe zorlayan ülkelerde göçün temel nedenlerini oluşturan çok yönlü ve boyutlu krizlerdir. İhtiyaç duyulan çözümler anlık veya kolay değil, aksine birden fazla nedeni, yönü ve yansımaları olan bu krizleri kapsamlı ve kademeli olarak ele almak, böylece taşıdığı, farklı derecelerde ve zamanlarda da olsa bedelini herkesin ödediği patlama ve gerilim unsurlarından kurtulmak mümkün ve oldukça da gerekli.

İç içe geçmiş meydan okumalarla dolu ve siyaset, güvenlik ve diğerleri de dahil olmak üzere tüm olasılıklara açık bir dünyada, ötekini şeytanlaştırmak veya tüm sorunlarımızın sebebi saymak yerine diyalog ve öteki hakkında bilgi sahibi olmak ve ötekinden korkmayı teşvik etme mantığı pahasına iş birliği ile ortaklık mantığını güçlendirmeye yönelik gerçekçi ve pratik bir yaklaşımdır. Keza ortak zorluklarla yüzleşmek için gerekli uluslararası, bölgesel ve ulusal yaklaşımları benimsemeden yabancılaşma ve ileriye kaçma mantığının güçlendirilmesine karşı da benimsenecek gerçekçi ve pratik bir yaklaşımdır.

Kolay olmayan ama herkes için gerekli olan bu uluslararası iş birliği mantığını kolaylaştıran hatta teşvik eden husus, kısaca kültürler arası diyalog olarak bilinen şeyin teşvik edilmesidir. Düşmanı veya muhalifi değil, farklı olanı tanımayı amaçlayan diyaloğun desteklenmesidir. Bu, kavga yerine iş birliğini kolaylaştırır. İçe kapanmayı ve aşırıcılığı değil, açık olmayı ve farklılıkları kabullenmeyi kolaylaştırır. Farklı isimler altında birbiri ile mücadele eden ve herkese pahalıya mal olan, daha fazla krize, gerilime ve savaşa yol açan ölümcül köktendinciliklerin aşılması, küresel bir köye dönüşen, iş birliği ve anlayışın, çok gerekli ve farklı şekillerde de olsa, herkesin yararına olduğu bir dünyada diyalog mantığına bağlı kalınarak gerçekleştirilebilir. Krizlerin, her düzeyde ve her bölgede yaygın anlaşmazlıkların olduğu bir dönemde, kuralları ve dolayısıyla yapısı henüz istikrara kavuşmamış yeni bir dünya düzenine geçiş sürecinde bu, başarılması kolay bir iş değil. Ancak iş birliği kültürü, dengeli ortaklık ve kimliği farklı olan ötekini tanıma, saygıya dayalı farklılığın anlaşmazlık kaynağı değil, çeşitlilik ve zenginlik kaynağı olması, kısacası tüm bu unsurların yokluğu birçok engel ve zorluğu beraberinde getiriyor. Ancak bunların üstesinden gelmek "küresel köyümüzün" tüm insanlarının çıkarınadır.