13-14 Nisan gecesi bölgenin hafızasında kendisine özel bir yer ayırdı. Uzun zamandır gazeteler, platformlar ve televizyonların haber merkezleri bu derece sıcak olmamıştı. Belki de en son, Saddam Hüseyin rejimini devirme yolculuğunu başlatan Amerikan füzelerinin Bağdat'a yağdığı 19-20 Mart 2003 gecesinde bunu yaşamışlardı. Ama yeni gecenin daha heyecanlı ve daha tehlikeli olduğunu söylemek abartı olmaz. Eski gece açık ve belirleyiciydi. Muazzam Amerikan askeri makinesi, savaşı kaybetmek için başlatmamıştı.
Yeni gece ise dikkat çekiciydi, tehlikeliydi ve korkunç sonuçlara açıktı. Ortadoğu'nun kırılganlığını ve savaşa kayma kapasitesini ortaya çıkardı. Hava sahaları kapatıldı, havaalanları karanlığa gömüldü ve uçaklar uçtu. Korkunç Ortadoğu'nun sakinleri, haritaların semalarında yavaş ya da hızlı ateş kuşu sürülerinin geçtiğini gördüler. Öte yandan, oradan buradan uçaklar ve füzeler havalanarak sefere çıkan kuşları yakalayıp, vurmayı umdukları hedeflere ulaşmalarını engellediler. Devlet liderlerinin, ordu komutanlarının, örgüt ve milis “generallerinin” uyumadan geçirdiği uzun bir gece oldu.
Yıllardır direniş odalarında fısıldanan “büyük darbe” gecesi değildi bu. Büyük darbenin özü, İran topraklarından ve onunla birlikte artık anahtarlarını elinde bulundurduğu haritaların topraklarından İsrail'e karşı bir füze yağmuru başlatmaktı. Ama son saldırıdan sonra savaşın kapıları ardına kadar açılmadı ve büyük çöküş başlamadı. Bu, savaş projesinden daha az bir karşılıktı. Bu, can kayıpları verdirme anlamında değil, meydana gelmesi ve İran'ın doğrudan müdahalesi anlamında bir saldırıydı. Bu, İran'ın İsrail topraklarına doğrudan saldırısı için emsal oluşturma gücünün bir hatırlatıcısı gibiydi.
Büyük yangın ya da yıkıcı saldırı gecesi değildi ama önceki oyunun kurallarında önemli değişiklik yaşandığını doğrulayan ve yeni “angajman kuralları”na dair sorgulamalara kapıyı aralayan bir geceydi. Aslında gece hava kararmadan başlamıştı. Beyaz Saray'ın sahibi tatilini yarıda kesip kurmayları ile buluşmak için geri döndüğünde, dünyanın uyanık kalması gerekiyordu ve öyle de oldu.
Bu ay, yeni gecenin kendisine değinilmeden anlaşılamayacağı patlayıcı yüklü bir mesajla başladı. Birinci gününde Binyamin Netanyahu isimli maceracı oyuncu, son derece tehlikeli bir karar verdi. Devrim Muhafızları'nın en önde gelen yedi subayının Şam'daki buluşmasını kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak değerlendirdi. Buluştukları İran konsolosluğunun dokunulmazlığını umursamadı. Konsolosluğu ve içinde bulunanları, İran toprağı olduğu gerçeğini göz ardı ederek yerle bir etti. Bu, Donald Trump'ın Bağdat Havaalanı yakınlarında Kasım Süleymani'nin öldürülmesi kararını anımsatan zor bir karardı. Netanyahu'nun kararı birçok soruyu gündeme getirdi; Neyanyahu, vekil boksörlerle dövüşmekten bıkıp onları yönlendiren büyük boksörü ringe çağırmaya mı karar verdi? İran'ı gölge savaşlardan uzak, yüz yüze bir çatışmaya çekmeyi mi seçti? Batı'ya İsrail'e yönelik en büyük varoluşsal tehdidin Yahya Sinvar ve tünellerinden değil, Dini Lideri çevreleyen Muhafız subaylarından geldiğini hatırlatmak mı istedi? Yemen'den füze, Irak'tan insansız hava aracı, Lübnan'dan oyalayıcı bir savaş ile oyalanmak yerine, büyük bir yangını göze almayı mı tercih etti? İran'a kaçması ve kaçınması zor olacak bir tuzak mı kurdu?
İran'ın konsolosluk saldırısına yanıt vermemesi zordu. Netanyahu, İran’ın dahili ve bölgesel düzeydeki imajına ve prestijine meydan okumuştu. İran ise İsrail ile ABD'nin dışında kalamayacağı açık bir savaşa girmek istemiyordu. İranlı yetkililer yaklaşık iki hafta boyunca meseleyi evirip çevirdiler, ardından İran'ın savaş başlatmayı haklı çıkaracak hiçbir şeye neden olmadan, doğrudan İsrail'e saldırabilme gücünü denklemin içine sokan yanıtları geldi.
Birden fazla yerde siyasetçiler ve askerler, mesaj gecesinin manalarını yorumlamakla meşgul olacaklar. İran İsrail'e bir mesaj gönderdi, ancak ardından ABD'ye de savaşı genişletme niyetinde olmadığını belirten bir mesaj gönderdi. Füzeler ve İHA’lar gecesinde ABD de İsrail'e açık bir mesaj verdi; Netanyahu'nun Gazze’ye yönelik davranışlarını eleştirmek, Washington’un onunla boşandığı ya da İsrail'in güvenliğini etkileyecek şeylere hoşgörü göstereceği anlamına gelmiyor. ABD, İran'ın füzelerini ve insansız hava araçlarını engelleyen tek Batılı taraf değildi, İngiltere ve Fransa da kendisine katıldı.
ABD'nin mesajı Batı'nın mesajı haline geldi. Bu mesaj, İran'ın İsrail'e acı verici bir doğrudan saldırı tasarlama girişimine sınır koydu. Ayrıca füzeler ve İHA’lar gecesi, Batı ve İsrail teknolojisinin İran askeri teknolojisine kıyasla üstünlüğünü doğrulayan bir askeri mesaj da verdi. Bu tür bir mesajın Lübnan Hizbullah'ını da durdurması gerekir.
Siyasi ve diplomatik düzeyde, füzeler ve İHA’lar gecesi ister Gazze'den ister Tahran'dan kaynaklansın, İsrail'i hedef alan meydan okumalar karşısında Batı'nın İsrail'in güvenliği üzerinde tavizsiz bir şemsiyesinin olduğunu gösterdi. Ayrıca Netanyahu'nun Gazze, barış ve iki devletli çözüm konusundaki yaklaşımına ilişkin çekincelere ve hayal kırıklıklarına rağmen, İsrail'in güvenliğinin sağlanması konusunun Batılı çevrelerde gözden geçirmeye açık olmadığını da doğruladı.
Konsolosluk saldırısının ertesi günü sorulan soru netti. İran karşılık verecek mi ve İsrail topraklarını hedef alacak mı? Alırsa nasıl ve ne ölçüde hedef alacak? Son İran gecesinin ertesi günü de benzer bir soru gündeme geldi: İsrail, İran topraklarına nasıl ve ne ölçüde karşılık verecek?
Washington, İran'ın saldırısı karşısında Netanyahu'yu tereddütsüz destekledi. Ancak İsrail'in vereceği karşılığı desteklemediğini ve gerçekleşmesi halinde buna katılmayacağını duyurmakta da acele etti. Bekleyiş sorularla mı dolu olacak? Netanyahu karşılık vermeden yapabilecek mi, peki ya hükümetindeki şahinler yapabilecek mi? ABD'nin tavsiyesini kabul ederse istediği bedel ne olur? Askeri ve ekonomik desteğin yanı sıra, Refah'a harekât düzenlemesine izin verilmesini mi talep ediyor, yoksa iki devletli çözümün gelecek için zorunlu bir geçiş olarak pekiştirilmesi yönünde hızla ilerlenmemesini mi talep ediyor? Bölgesel düzeyde dengelerin ve ilişkilerin yeniden şekillendirilmesini mi talep ediyor? Aynı zamanda İsrail'e yaklaşık 1 milyar dolara mal olduğu için İHA’lar ve füzeler gecesinden bilhassa “1 milyar gecesi” diye de bahsedilirken, yedinci ayında maliyetli bir yıpratma savaşına dönüşen çatışmayı durdurmak için bir formül mü talep ediyor?
Korkunç Ortadoğu atmosferinde, sorular ve ateşli mesajlar gecesinden, savaşanların ne sonuç çıkardığını öğrenmek için beklemek zorundayız.