Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Refah üzerinde pazarlık mı yapılıyor?

Savaşın üzerinden yarım yıl geçti ve İsrail ile Hamas bir yarım yıl daha savaşmaya devam edebilir. Gerçek kaybedenlerse Hamas ya da İsrail değil, Gazze halkıdır. En ağır bedeli ödeyenler onlar oldu; 35 bin civarında ölü, 70 bin kadar yaralı. Hayatta kalanların çoğu kamplarda ve sokaklarda yaşıyor.

İsrail'in Gazze'deki son yer olan Refah şehrini işgal etme tehdidi, hareketin liderlerinin savaşı durdurma, Gazze Şeridi'nin yönetiminden vazgeçip ayrılma koşullarını kabul etmesi yönündeki baskıyı artırmaya yönelik bir pazarlık gibi görünebilir. Aslında bu gerçekten baskıya benzer bir tehdit ancak Hamas, İsrail'in Refah'a saldırma ve 2 milyon insanla birlikte savaşçılarını da oradan çıkarma niyetinin ve gücünün farkında. Daha önce de Gazze Şeridi'nin kuzeyi, Gazze Şehri, Deyr el-Balah ve Han Yunus'a saldırmış ve bu şehirlerin sakinlerini yerinden etmişti. Yıkım ve yerinden etme senaryosu tekrarlanabilir ve İsrail'in bunu yapmasını engelleyen hiçbir şey yok.

Bu savaş, daha büyük gücü savaşmaktan alıkoyacak hiçbir faktörün bulunmaması açısından, Lübnan ve bizzat Gazze'de daha önce yaşanan savaşlardan farklı. Örneğin, İsrail'in geçen ekim ayından bu yana yaşadığı büyük mali kayıplar ve devam eden çatışmalardan kaynaklanan kayıpları müttefikleri tarafından telafi edilecek. Güvenlik Konseyi üç güç, ABD, Rusya ve Çin arasındaki mücadelenin yapıldığı bir alan olduğundan, ateşkes emri veren veya ülkelerin savaşan taraflara silah sağlamasını engelleyen bir Güvenlik Konseyi kararı bulunmuyor. Savaşan taraflardan biri lehine, veto eden birileri her zaman var. Hamas'a silah konusunda yardımcı olacak bir güç yok ve İsrail siyasi çözümü kabul etmek zorunda kalıyor. İran sadece bir kere Şam'daki diplomatik misyonunun bombalanmasına karşılık olarak İsrail’e bir saldırıda bulundu. Hamas savaşta yalnız. Hatta müttefikleri İran ve Hizbullah bile 7 Ekim'deki saldırısını bildiklerini inkâr ederek, kendilerini temize çıkardılar.

Her nasıl olursa olsun bir anlaşmaya varılırsa bu sevindirici bir haber olacaktır. Gazze halkı savaşın durdurulması için yılın başlangıcını sabırsızlıkla bekledi ve savaş durmadı, Ramazan ayı başlayıp bitti, bayram geldi geçti ve artık savaşın birinci yılının ikinci yarısına girdik!

Umut edilen, anlaşmanın savaşı durdurması değil sona erdirmesidir. Gazze şehirleri harabeye döndüğünden, savaş sonrasında da acıların dinmeyeceğini biliyoruz. Daha sonra duyacağımız ve kendisi için konferanslar düzenlenecek finansman vaatlerinin çoğu nadiren gerçekleşiyor. Suriye'de, Libya'da, Sudan'da, Yemen'de yıllardır bekleyen milyonlarca yerinden edilmiş insan var ve bunların savaşlarla yerle bir olan bölgelerinde yeniden imar başlamadı.

Bu nedenle, Hamas'ın İsraillileri test etmemesini ve Batı'daki gösterilere güvenmemesini, Refah'tan geriye kalanları korumasını, siyasi çözüme şans vermesini ve Filistin Otoritesi ile aralarındaki görüş ayrılıklarına bakmaksızın iş birliği yapmasını umuyoruz.

Gazze krizinde iki savaş var. Sahadaki çatışmalar ile diğer her şey, yani üniversite protestoları, Uluslararası Adalet Divanı’na başvurular ve Güvenlik Konseyi tartışmaları gibi çatışmalara eşlik eden gürültü var. Ama bunlar çatışmayı durdurmadı ve Amerikan hükümetinin kararlarını değiştirmeyecek. Sonucu yalnızca sahadaki savaş belirleyecek ve İsrail güçleri Refah'a girerse, Hamas'a ve bölgeye yönelik taleplerinin çıtasını yükseltecek. Aylar boyunca Arap arabulucular Hamas'ı trajediye son verecek bir çözümü kabul etmeye ikna etmeye çalıştı. Görünen o ki sorun, Hamas’ın daha önce ilk olarak yıkımı ve ölümleri durduracak, ardından her iki taraftan rehinelerin ve mahkumların serbest bırakılmasını sağlayacak bir siyasi çözüme hazır olduğunu, Gazze’nin İsrail askeri bölgesine dönüşmesini önlemek için onu yönetecek bir Filistin idaresini kabul ettiğini ifade eden dış siyasi liderliğinde değil, Gazze'deki liderliğinde yatıyor.

Peki, bu çabalar Refah'a saldırıyı ve yıkımı önleyebilir mi?