Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Yeniden Fetih Savaşları

Irak ve Maşrık’ta (Levant) Şii mezhepçi duyguların tırmandırılmasında gizli bir boyut var. Bu boyut yüzyıllar öncesine giderek, bu coğrafyada “asıl olanın” Şii hegemonyası olduğunu söylüyor. İspanyolların karanlık çağlarındaki Yeniden Fetih Savaşları (Reconquista) tarzındaki bu tarihi ve seçici “yeniden fetih” okumasına göre Şii dönemleri olarak bilinen bu dönemler yeniden canlandırılmalı.

Bu gizli yeniden fetih teorisyenlerinin argümanlarına dönecek olursak, Hicri üçüncü yüzyılın sonu ile dördüncü, beşinci yüzyıllar ve altıncı yüzyılın bir kısmı Horasan, Irak, Maşrık, Mısır, Arap Yarımadası'nın bir kısmı ile Kuzey Afrika'nın bir kısmında Şii hegemonyasının olduğu dönemlerdi.

Zeydiler, Yemen ve kuzey İran'daki Taberistan'ı yönetiyorlardı. Hamdaniler, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'yi yönetiyorlardı. Karmatiler, Arap Yarımadası'nın doğusunu ve merkezinin bir kısmını, ayrıca güney Irak'ın ve Maşrık’ın bir kısmını yönetiyorlardı. Ubeydiler olarak da bilinen Fatımiler; Maşrık, Mısır, Kuzey Afrika ve Hicaz'ı yönetiyordu. Büveyhi devleti Irak'ı yönetiyordu. Yemen'deki Sulayhid-Fatımi devletinden ise bahsetmiyoruz bile.

Bütün bu devletler elbette Selçuklu Türklerinin Büveyhilere, Zengi ve ardından Eyyubi hanedanlarının Fatımilere, el-Uyuni ailesinin Hecr Devletini kuran Karmatilere karşı kazandığı zaferden sonra yıkıldılar. Bunların hepsi, Abbasi Halifeliğine dini ve sembolik olarak bağlı Sünni devletlerdi.

Konuyu tarihi olarak tasvir etmek ve yakınlaştırmak için; Irak'taki Fars Buveyhi hanedanı, Hicri 334-447 / Miladi 945-1055 yıllarında hüküm sürdü.

Fatımi devleti, aşağı Mağrip'te Hicri üçüncü yüzyılın sonlarında Miladi dokuzuncu yüzyılda (H 297/M 909) kuruldu ve resmi olarak Mısır'da yıkıldı. Son halifesi el-Adid idi.

Karmati Devleti, Hicri 470 yılında Arap Yarımadası'nın doğusundaki el-Ahsa’nın kuzeyinde, Sünni el-Uyuni (Vailiyye el-Abdekisiye) hanedanı ile arasındaki şiddetli Hendek Savaşı'ndan sonra yıkıldı.

Bütün bunlardan dolayı, kayıp tarihi “geri getirme” yönündeki ikna ve meşruiyet yaratma söylemi içerisindeki bu mezhepçi yaklaşımın, Arap tarihine etkisi küçümsenmemeli.

Esasında tarihi sadece dini veya mezhepsel gözlüklerle okumak, yarım yamalak ve çarpık bir okumadır. Bu arada Şii dönemi olarak adlandırılan bu dönemlerde, kelimenin tam anlamı ile Şii-Şii savaşları da yaşandı. İmamiler ile Zeydiler arasında, bunlarla Fatımiler ve Karmatiler tarafından temsil edilen İsmaililer arasında, Karmatiler ile Fatımiler arasında savaşlar oldu.

Mısır, Arap Yarımadası, Maşrık ve Yemen'deki nüfusun çoğunluğunun Sünni olduğunu söylememize gerek bile yok. Fatımiler tarafından planlanan el-Basasiri'nin tehlikeli girişimine rağmen, Şii Büveyhi Devleti, Sünni Abbasi Halifeliğini ortadan kaldırmaya cesaret bile edememişti. Her halükarda, diğerini onun düşündüğü ve kendisini gördüğü gibi anlamalısınız ki, onun gerçek yüzünü görüp, ona nasıl davranmanız gerektiğini bilesiniz.

Bütün bu söylediklerimiz ile burada kastettiklerimizin siyasallaşmış Şii köktendinci ve hizipçi düşüncenin liderleri ve ideologları olduğunu, sosyal olarak Şii mezhebine mensup olan her Arap veya Müslüman’ı kapsayan bir genelleme yapmadığımızı söylemeye elbette gerek yok. Çünkü böyle bir genelleme bilgisizlik ve haksızlıktır.