Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Sudan: Savaşı kim bitirebilir?

Hiç şüphe yok ki Sudan'da öncelik, Sudan BM Daimî Temsilcisinin Güvenlik Konseyi'nde yaptığı gibi suçlamalara ve sözlü atışmalara başvurmak yerine, askerlerin savaşını durdurmaktır. Sudan krizinin çözümü, her şeyden önce dış tarafları suçlayarak Sudan krizinden kaçmakta değil, askerler arasındaki çatışmaları durdurmakta gizlidir. Başkalarını suçlamanın Sudan krizinin siyasi çözümüne hizmet edeceğini düşünmüyorum. Sudan'da askerlerin safları arasındaki bu çatışma, ülkeyi yok eden, toplumsal barışı da bozmak üzere olan büyük bir felaket ve sorun şu ki, bedelini ödeyenler yerli halkın masum ve zayıf üyeleridir.

Belki de Sudan Daimî Temsilcisinin acele ederek Arap ülkelerini Sudan'daki savaşı desteklemekle suçlaması, özellikle de suçladığı tarafların Sudan'daki savaşa karışmaktan son derece uzak olması nedeniyle, herhangi bir çözüme hizmet etmiyor. Dahası, söz konusu taraflar savaş başlamadan önce yaşanan siyasi krizin de tarafı değildi, aksine Sudan'daki savaştan dolayı yerlerinden edilenler ve sığınmacılar için güvenli bir sığınaktı. Libya’nın güneyi yakın zamana kadar aralarından su sızmayan iki generalin inatçılığı sebebiyle devam eden bu savaştan kaçan binlerce sığınmacıyı ağırlıyor.

Sudan'da herhangi bir siyasi çözümün, çatışmayı körükleyecek bu tür suçlamalara ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Çözümün, ülkelerini, içine düştüğü ve bu yıkıma, ölümlere ve parçalanmaya yol açan anlamsız savaştan kurtarmak için Burhan ve Hamideti'nin iradesine ihtiyacı var.

Bu suçlamalar karşısında Libya Ordu Komutanı Mareşal Halife Hafter, şunları söyledi: "Sudan'daki kardeşlerimizi sağduyulu davranmaya ve çatışmaları durdurmaya çağırıyoruz." Bu da Libya ordusunun Sudan'daki kardeşlerin mücadelesinde taraf olmadığını teyit ediyor. Libya Ordusu, Libya'nın ihlal edilen topraklarını korumakla yetiniyor. Çünkü sınır tanımayan milis gruplar, Sahra Çölü'nden ve geniş alanlardan, Libya'nın siyasi koşullarından ve krizinden, birleşik bir hükümetin yokluğundan yararlanmaya çalışıyorlar. Ülkedeki bölünme göz önüne alındığında, ordunun ülke topraklarını koruması zaten büyük çaba gerektiren bir iş iken, ordunun bir cephe daha açması halinde durum nasıl olurdu?

Gerçek şu ki, Sudan'daki çatışma, liderliğe talip olan ve her biri diğerinin kökünü kazımaya çalışan iki general arasında dönüyor. Sudan'ın ve onun toprak bütünlüğünün kesinlikle çıkarına olmasa da kimse savaşın kimin lehine sonuçlanacağını bilmiyor.

Burhan ve beraberindekiler, sanki Burhan'ın temsil ettiği ordu savaşta galip gelmiş veya Hızlı Destek Kuvvetlerinin (HDK) varlığına neredeyse son veriyormuş gibi HDK ile uzlaşmaya imkân olmadığını düşünüyorlar. Çatışmaların gerçekliği ise tam tersini söylüyor; ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri birbirini yok ediyorlar ve sonunda bir kazanan yok.

Savaşın çıkmasının nedenlerinden biri, belki de Sudan'ı sonsuz bir iç savaşla tehdit eden savaşın ve çatışmaların devam etmesini isteyen, Ömer el-Beşir döneminin kalıntısı İhvancı (Müslüman Kardeşler) komutanların Sudan ordusundaki varlığıdır. En iyi seçenek, güneyin ayrılmasının ardından zaten bölünmüş olan Sudan'dan geriye kalanların içine düştüğü savaşı durdurmaktır. Krizin aslında ekonomik kökleri de var; ekmek ununun ve nakit akışının kıt olması nedeniyle bir ekmeğin fiyatı üç katına çıktı.

Derin devletten geriye kalanların varlığını sürdürmesi, ordu liderleri arasında İhvancı komutanların varlığı ve Hızlı Destek Kuvvetlerini şeytanlaştırma çabalarını sürdürmeleri, ülkeleri Hızlı Destek Kuvvetlerine destek vermekle suçlamaları, bunların hiçbiri barışı ve istikrarı sağlayamaz.

Suçlama savaşı, savaş başlamadan önce başlamış olan Sudan krizini çözmeyecek. Krizin nedeni savaş değil, aksine savaş, Beşir rejimine karşı devrimin temsilcisi Egemenlik Konseyi’nde askeri ve sivil bileşenler arasında iktidarı paylaştırmaya yönelik çözümün başarısızlığının sonucudur. Dahası savaş, Hartum hapishanesindeki Beşir rejimi unsurlarının serbest bırakılmasını sağladı. Bu ise Sudan “ordusuna” liderlik eden İhvancı Beşir döneminden generallerin varlığına dair ifadeler gölgesinde, savaşın ve patlak vermesinin nedenleri konusunda şüpheler uyandırıyor. Burhan'ın ordusunu, bu İhvancıların devlete mi yoksa İhvan-ı Müslimin mürşidine bağlılık, dinleme ve itaat sözü veren herkes gibi mürşide mi sadık oldukları konusunda soru işaretleri ile karşı karşıya bırakıyor.

General Burhan ve Hamideti'nin Afrika himayesinde “Cidde Deklarasyonu” ilkeleri üzerine görüşmesi, Sudan krizinin çözümünün anahtarı olabilir. Çözümün başlangıcı kardeşler arasındaki kavganın durdurulmasıdır. Bu, dışarıya suçlamalar yöneltmek ve dağıtmaktan daha önceliklidir.

Ülkenin yaşadığı bu kapsamlı yıkımı bitirebilecek olanlar, başkaları değil iki generaldir ve isterlerse hemen bitirebilirler.