Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Hizbullah çekilecek

İsrail'in Lübnan'daki savaşla ilgili artan açıklamaları karşısında Hizbullah propaganda kampanyalarının arkasına gizleniyor. İsrail'in Gazze'deki 9 aylık savaşı boyunca sürekli tasfiyeler ile karşı karşıya kalan liderliğinden ise açıklamalar gelmiyor.

Bu propaganda gürültüsü ile meşgul olmak isteyenler varsa kendileri bilir, ancak İran'dan ABD’ye, Lübnan'dan İsrail'e ve ayrıca Gazze'deki duruma kadar siyasi ve askerî açıdan sahadaki gerçekler açık ve net.

Başkan Biden ile eski Başkan Trump arasında düzenlenen, Biden'ın fena halde başarısız olduğu ve Demokrat Parti’nin artık bizzat ABD içinde bir ikilem içinde kaldığı seçim münazarasından bu yana, bölgemizde olup bitenleri temkinli bir şekilde okuyanlar var.

Bunlar arasında İran ve İsrail de var. Kendi adına İran olup bitenleri, İsrail ile gerilimin daha da yükselmesi korkusuyla okuyor. Tahran şu anda bir savaş istemiyor ve esasen savaşmaya da gücü yok. Devrim Muhafızları liderlerinin “ellerinin bağlı olduğu” yönündeki açıklamaları bunun kanıtı.

Netanyahu’ya gelince, münazaranın sonucunu ve Yüksek Mahkeme'nin eski başkan olduğu için Trump’a kısmi dokunulmazlık sağlayan kararını, kendisinin yani Netanyahu'nun Beyaz Saray'a ulaşacak potansiyel bir ortağı olduğu, halihazırda olayların Biden yönetiminin üzerindeki baskısının geçici de olsa kalkmasını sağlayacağı şeklinde okuyor.

Amerikan yönetimi, Akdeniz'e savaş gemileri göndermek dahil olmak üzere çeşitli şekillerde İsrail’e desteğini defalarca açıklasa da İran gibi, şu anda Lübnan'da bir savaş istemiyor. Çünkü Biden yönetimi Gazze'deki savaş nedeniyle İsrail'e gönderdiği bazı silahların teslimatını askıya aldığında kendisine karşı başlatılan kampanyaya benzer yeni bir kampanyayla karşılaşmak istemiyor.

Dolayısıyla tüm bunlar olurken, Hizbullah hile ve propagandaya başvuruyor, İsrail ise ondan Litani Nehri'nin arkasına çekilmesini, böylece sınırda yaşayan (yaklaşık 60 bin) vatandaşının, kış gelmeden ve okullar açılmadan önce bölgelerine dönüşünü garantilemek istiyor.

Netanyahu'ya göre mesele ne vatandaşlar meselesi ne de insani bir mesele değil; 7 Ekim'den sonra caydırıcılığın yeniden sağlanması ve siyasi kariyerinin devam edebilmesi için savaşın uzatılmasıdır. Bu, Time dergisine verdiği röportajında ​​bunu söyleyen ve sonra geri adım atan Biden'ın bile bildiği bir şey. Netanyahu ayrıca kendisine siyasi ve askeri olarak yardım edecek, aynı zamanda İran’ın nükleer projesine karşı destekleyecek bir ortak bulmak için Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesini beklerken, içerideki liderliğini de pekiştirmek istiyor. Tablo bu şekilde ve şimdi daha net.

Soru şu: Hizbullah, “medya” zaferleri mi elde etmek istiyor, yoksa İsrail'in Lübnan'a yönelik savaşının, gerçekleşmesi durumunda korkunç olacak sonuçlarını öngörerek gerçeklerle yüzleşmek mi istiyor? Nitekim Gazze'de yaşananlar ve yaşanmaya devam edenler, bahsi geçen korkunç sonuçları öngörmek için yeterli.

Gerçek şu ki, Hizbullah sınırdan çekilecek ve halihazırda ne kadar çekileceğinin bir önemi yok. Müzakere ya da zorla taviz verecek. Bunun dışında yapılan propagandanın hiçbir değeri yok. İster Washington ister Tahran olsun kimsenin savaş istemediği doğru ama gerçek şu ki, kimse Hizbullah'a tavizde bulunmayı da kabul etmiyor.

Arap dünyası açısından önemli olan, bazılarının bununla ilgili manipülasyonlarda bulunup, hepimizin terör örgütü olduğunu bildiğimiz Hizbullah’ın özü hakkında kafa karıştırıcı açıklamalar yapması gibi, hiçbir tarafın Lübnan devletini umursamayan Hizbullah’ın itibarını kurtarmaya çalışmamasıdır.

Top artık Hizbullah’ın sahasında ve uzlaşma ya da güç yoluyla taviz verecek. Bunun dışındaki her şey, daha önce kullandığı “ilahi zafer” ve “temiz para” iddiası ile Hizbullah’ın diğer sahte sloganları gibi bir medya zaferi elde etmeye yönelik propaganda girişimlerinden başka bir şey değil.