Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Burhan’a suikast girişimi: Zamanlama ve yansımaları!

Ordu Komutanı ve Geçici Egemenlik Konseyi Başkanı Korgeneral Abdulfettah Burhan'a, dün ülkenin kuzeydoğusundaki Kızıldeniz Eyaleti'nin Jubayt kentinde katıldığı bir askeri akademinin mezuniyet töreni sırasında suikast girişiminde bulunulması, şu anda kartları karıştırmaya yönelik açık bir girişim. Korgeneral Burhan'a yönelik bu girişim ilk değil, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) savaşın patlak verdiği ilk anlardan itibaren onu tutuklamaya veya tasfiye etmeye çalışıyor. Ne var ki son girişim bu savaşın artan iç ve dış komplikasyonların, ülke liderliğinde boşluk gibi büyük bir sıkıntıyı kaldıramayacak kırılgan bir güvenlik durumunun gölgesinde ülkeyi çevreleyen risklerin, savaşın gidişatı ve ülke üzerinde yaratacağı tüm sonuçları ile ordunun bütünlüğünü zayıflatacak çatışmalara yol açabilecek değişikliklerin boyutunun yeni bir teyidi.

Sudan sahnesindeki yoğun kutuplaşma, hadise meydana gelir gelmez, duruma ışık tutacak herhangi bir açıklama ya da görgü tanıklarının ifadesi beklenmeden, yorum ve suçlamalarda bulunmaya hazır olunmasının zeminini hazırlıyor. Nisan ayında Atbara şehrinde el-Baraa Tugayı’nın törenini hedef alan saldırıda, bazıları hemen saldırıdan ordunun sorumlu olduğunu ve nedeninin de İslamcılar ve tugayları ile ordu arasındaki bir çekişme olduğunu öne sürmüşlerdi. Bugün aynı tarafların, savaşı sona erdirecek herhangi bir müzakere sürecini reddetmesi nedeniyle Burhan'a düzenlenen suikast girişiminin arkasında İslami Hareket'in olduğu teorisini öne sürdüklerini görüyoruz.

Garip olan şu ki, bu teorileri savunanlar, İHA’ları artık yoğun bir şekilde kullanmaya başlayan ve birçok eyaletteki ordu karargâhlarını ve şehirleri hedef alan, defalarca Burhan ile Korgeneral Yaser el-Atta başta olmak üzere ordu liderlerini hedef almakla tehdit eden HDK’den hiç bahsetmiyorlar. Oysa büyük bir baskı ve kırılgan bir durumla karşı karşıya olan, çöküşünü ancak ordunun bütünlüğünü korumasının ve mücadeleye devam etmesinin önleyebileceği ülkede, askeri liderliğin tasfiye edilmesinden, ordunun zayıflamasından, büyük bir sarsıntıdan en büyük fayda sağlayacak taraf şüphesiz odur.

Burhan'a yönelik suikast girişimini müzakere sürecine yönelik bir darbe olarak yorumlayanlar, bizzat Burhan'ın şu ana kadar müzakerelerin yeniden başlatılmasına ilişkin koşullar konusunda katı ve net bir çizgi benimsediği gerçeğinin üzerinden atlıyorlar. Nitekim Jubayt'taki konuşmasında, ordunun müzakere etmeyeceği yönündeki önceki tutumunu yineledi ve "düşman vatandaşların evlerinde mevcutken, Cezire’nin köylerini işgal ederken, Babanusa ve el-Faşir'i kuşatırken savaş duramaz" dedi. Sudan'a yönelik büyük bir komplodan, ordunun savaşı sürdürmekten başka seçeneği olmadığından bahsetti. Müzakerelerin yeniden başlatılması çağrısında bulunanların öncelikle müzakerelerin nasıl sürdürüleceği konusunda düşünmeleri ve hükümetle bir anlaşmaya varmaları gerektiğini söyledi.

Bu tutum, Sudan Dışişleri Bakanlığı'nın önceki gün ABD'nin bu ay ortasında yapılması için davette bulunduğu İsviçre müzakerelerine ilişkin açıklamasında belirttiği çerçevenin dışına çıkmadı. Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında müzakerelere katılmaya hazır olunduğu ifade edildi ancak müzakerelerin başlangıcını, Mayıs 2023'te yayınlanan Cidde Deklarasyonu'nda üzerinde anlaşılanların uygulanmasına bağladı. Sudan hükümetinin Cenevre görüşmelerinin müzakereleri sıfırdan başlatan, HDK’nin eyaletlerdeki genişlemesi ile elde ettiği kazanımları pekiştiren ve orduyu zayıf bir taraf konumunda bırakan yeni bir süreç olmasını istemediği açık.

Burhan'ın, ordunun savaşmaya devam etmekten başka seçeneği olmadığı ve orduya müzakereleri yeniden başlatma çağrısında bulunan tarafların, hükümetin açıklamasında belirtildiği gibi öncelikle HDK’yi genişlemesini, şehirlere ve köylere yönelik devam eden saldırganlığını durdurmaya, şehirlere yönelik ablukasını kaldırmaya ve yolları açmaya zorlamaları gerektiği yönündeki tekrarlanan açıklamalarının açıklaması budur.

Burhan ve hükümetinin bu tutumu, Jubayt'taki suikast girişimini, müzakereleri engellemek isteyen katı görüşlü bir grupla yaşanan anlaşmazlık nedeniyle gerçekleştiği şeklinde açıklayanların iddiasını zayıflatıyor. Ordu ve hükümetin genel duruşunun, Cenevre'ye gidişin şartları ve koşulları konusunda sert bir çizgi benimsediği aşikar. HDK son açıklamasındaki gibi orduyu kaçamak oynamak ve müzakerelerden kaçmakla suçlarken, daha önceki tüm turlarında müzakereleri manevra kartı olarak kullandığı, imzaladığı sözleşmeye bağlı kalmadığı, bunun yerine yayılmaya, operasyonlarının, vatandaşlara ve onların mülklerine karşı devam eden saldırganlığının kapsamını genişletmeye çalıştığı gerçeğini örtbas etmeye çalışıyor.

Benim tahminime göre, Burhan'ı hedef alma, durumu istikrarsızlaştırma, başkomutanını hedef alıp orduyu zayıflatma, ister iktidar isterse  savaş ve müzakere açısından izlenmesi gereken yol konusunda ordu içinde bölünmelere, çatışmalara yol açacağı umuduyla boşluk yaratma girişiminden en fazla fayda sağlayan taraf HDK’dir. Başarısızlıkla sonuçlanan suikast girişimi, orduyu ve Burhan'ı müzakerelere ilişkin pozisyon ve koşullar konusunda daha katı hale getireceği için planlayıcılarının istediğinin tam tersi bir sonuca yol açabilir.