Bölgedeki iki kutup olan İran ve İsrail arasında geçtiğimiz ekim ayından bu yana devam eden çatışmanın bir sonucu olarak büyük değişikliklere tanık oluyoruz. Her iki tarafın da kendi pozisyonlarını savunduğu ve diğerini zayıflatmak için krizden faydalanmaya çalıştığı çatışmanın ileri bir aşamasındayız.
Bu çatışmalarda İsrail, potansiyel riskleri umursamadan her cephede daha güçlü ve daha agresif bir şekilde ortaya çıktı. Hamas'ın baş müzakerecisi İsmail Heniyye'nin savaşan düşmanlar arasında bile normlara aykırı bir şekilde öldürülmesi, bunun bir örneğidir. Bu suikastın, yeni cumhurbaşkanının ilk gününde İran topraklarında işlenmiş olması da ayrı bir konu. İsrail ayrıca, Şam'daki İran konsolosluğunu tahrip etti ve yurtdışındaki Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanını öldürdü... İsrail binanın diplomatik dokunulmazlık altında olmadığı konusunda ısrar etse de bu aynı zamanda uluslararası yasaların ihlali. Gazze Şeridi'ndeki savaş ise eşi benzeri görülmemiş bir ölüm ve yıkımla devam ediyor.
İsrail neden kendisini daha güçlü, daha cesur ve daha acımasız gösteriyor? Netanyahu Time dergisine verdiği mülakatta şunu söylüyor: “Bunun en büyük ve en önemli nedeni, İsrail'in caydırıcılığını yeniden tesis etmektir.” İsrail, Tahran'ın bölgesel vekil güçleriyle çatışmakla sınırlı olan onlarca yıllık bölgesel savaş politikasını terk ederek, İran'ın kalbine doğrudan saldırılar başlattı. Aynı zamanda vekil güçlerine yönelik saldırıları da daha şiddetli oldu. Husilerin neredeyse tek limanı olan Hudeyde'yi felç etti, onlarca petrol tankını ateşe verdi ve kargo vinçlerini tahrip etti. Hizbullah'a karşı ise teknik ve istihbarat üstünlüğünü ortaya koyan operasyonlarla en üst düzey liderleri ortadan kaldırdı. Bunun yanı sıra Beyrut, Tahran ve Gazze'deki bir dizi Hamas liderini öldürdü. Son nokta ise Netanyahu'nun ağır kayıplara rağmen liderliğini sürdürebilmesidir. Gazze Şeridi'ndeki güçlerinin ölü sayısı İsrail'in 1967 savaşındaki, yıpratma yıllarındaki ve 1973 savaşındaki kayıplarının toplamından fazla. Ancak Netanyahu halen İsrail'de ezici bir halk desteğine sahip.
İsrail'in yeni politikası şu: aşırı güç, sınırsız misilleme ve bölgesel savaşın fitilini ateşleyebilecek pervasız cesaret…
Bu değişikliklerin ve davranışların mantıklı açıklaması, İsrail'in varoluşsal bir tehdit olarak gördüğü 7 Ekim saldırısıdır. İsrail'in şu anki savaşları, nüfuzunu ve imajını yeniden tesis etmeyi amaçlıyor. Gerçek şu ki, varoluşsal korku aslında o anın bir ürünü değil; daha ziyade onu doğudan Irak, kuzeyden Suriye ve Lübnan, içeriden Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın bir kısmında Hamas ve güneyde Husiler ile kuşatan İran'ın yıllarca süren başarılı ilerlemelerinin bir birikimi. Ekim ayındaki büyük saldırı da Hamas'ın İran'ın artan gücüne duyduğu güvenin doğal bir sonucu olarak görülebilir.
Mevcut savaş birkaç yıllığına geçici olarak durdurulacak, ancak İran'ın kuşatması sıkışmaya devam ettikçe İsrail'in seçenekleri daha da zorlaşacak. Söz konusu seçenekler şunlar: Ya Tahran'daki efendiyle doğrudan savaş yahut nükleer silahın sadece topyekûn bir yıkım savaşında kullanılabilecek bir silah olduğunu bilerek ona büyük bölgesel tavizler vermek ya da İran güçlerinin Kudüs'ün kapılarına ulaşması… Bunların hepsi gerçekçi olmayan ihtimaller.
Washington, Netanyahu'ya Gazze savaşını sona erdirmeyi kabul etmesi için baskı yapıyor ve Netanyahu, savaş bir yılını tamamlayana kadar oyalamaya devam ediyor. İran ve Hizbullah'ın İsrail'e karşı misillemede bulunması halinde, ki bunun her an gerçekleşmesi bekleniyor, kriz siyasi çözümü hızlandırabilir. Hem İsrail hem de İran, yavaş bir tenis oyunu gibi başlayan ve karşılıklı saldırılarla daha da büyüyen gerilim tehlikesinin farkında.
Savaş bölgeselleşti ve şimdi Rusya da mücadeleye dahil oldu. Bu hafta İran'ı İsrail'in üstün hava gücüne karşı ‘koruyacak’ savunma silahları tedarik eden Rusya, Putin'in İsrail'e ‘sivil kayıplardan kaçınarak disiplinli bir karşılık’ verilmesi tavsiyesiyle, savaşa girdiğini fiilen ilan etmiş oldu.
Rusya'nın farklı hedefleri var; ne İran'ın yanında ne de İsrail'e karşı… Doğu Asya, Ortadoğu ve Afrika'daki kriz çemberlerini genişletmek ve Washington'a Ukrayna'daki savaşı durdurması için baskı yapmak istiyor. Bu yeni gelişmelerle (ABD'nin İsrail'deki Demir Kubbe'si ve Rusya'nın İran'daki füzeleriyle) güç dengesi ve barışçıl çözüm ihtiyacı, gerilim risklerinden ve askeri operasyonlarda tam ölçekli bir bölgesel savaşa yol açabilecek ölümcül hatalardan kaçınmak için geri dönüyor.