Ürdün'deki Müslüman Kardeşler öfkeden yararlandı. Ürdünlüler tarihsel, coğrafi ve demografik olarak Filistin'e en yakın olanlardır. İsrail'in Gazze Şeridi ve Batı Şeria'ya yönelik saldırılarından bu yana neredeyse bir yıl boyunca, Ürdün diplomasisinin bir yandan Netanyahu hükümetinin savlarının gerçek yüzünü göstermek, diğer yandan da insani yardımlar ulaştırmak ve sahra hastaneleri kurmak için Arap ve küresel ilişkilerini kullandığı bir dönemde, Ürdünlü Müslüman Kardeşler her hafta sonu düzenlenen gösterileri yönlendirmek, resmi ve popüler öfkeden yararlanmakla meşguldü.
Müslüman Kardeşler'in megafonları kardeşlerimiz ile dayanışma çağrısı yaptılar, İsrail ve Amerikalılara hakaret ettiler ama bununla yetinmediler. Aksine, insanların duygularını coşturmak ve aşiretleri kışkırtmak, devletin resmi pozisyonunu suçlamak amacıyla söylemlerini içeriye yönelttiler. Her gösteri ve protestoda, barış anlaşmasının iptal edilmesi ve (uzun süredir Amman'da bulunmayan) İsrail büyükelçisinin sınır dışı edilmesi yönünde sürekli bir talep vardı.
Ürdün'de kurulan sandıklar Müslüman Kardeşler’e bunun karşılığını verdi ve onlara mecliste 138 sandalyeden 31'ini, yani toplam milletvekili sayısının yüzde 23'ünü sundu.
Ürdün'de ve belki de Maşrık’ın (Levant) bazı ülkelerinde şöyle denir: “Köylerde konuşulan ile sarayda konuşulan bir değildir.” Yani her yerde aynı üslupla konuşulmaz. Düzenli ve klimalı meclisin kubbesi altında oturmak ile sıcağı ve soğuğu ile sokakta durmak aynı şey değil. Bu sadece ses tonu düzeyinde değil, sözcükler düzeyinde de farklı bir söylem gerektiriyor.
Müslüman Kardeşler bloğu meclisteki en büyük blok olabilir ve merkezi partilerle ittifak kurarak bir veya iki büyük blok da oluşturabilir. Ancak en bariz gerçek, Müslüman Kardeşler bloğunun en sağlam ve birbirine kenetlenmiş blok olacağıdır.
Ancak Müslüman Kardeşler'in kenetlenmesi, meclisteki üyelerinin aynı görüşte olduğu anlamına gelmiyor. Geçmiş deneyimler, Müslüman Kardeşlerin bazı üyelerinin yanı sıra diğer milletvekillerinin de meclis kubbesi altında gerginliğe ve infiallere yol açan eylemler gerçekleştirdiği ve bunların canlı olarak nakledildiği pek çok örneğe işaret ediyor. Mikrofon ve kamera, kubbenin dışındaki halkı bir sihir gibi etkileyebilir.
Filistin'de yaşananlar, zor ekonomik koşullar, dışarıdan ve sınır ötesinden gelen tehditler ortasındaki seçimler, suyu ve kıt kaynakları paylaşan üç milyon Ürdünlü olmayan kişinin varlığı, Ürdün'de seçmenlerin yüzde 32'sinin oyladığı bir meclis ortaya çıkardı.
Yeni mecliste Müslüman Kardeşler milletvekillerinin oranı 1989'a göre daha düşük, o dönemde bu oran yüzde 28 civarındaydı. Solcular, bağımsız İslamcılar ve milliyetçilerle yapılan ittifaklarla birlikte bu oran yaklaşık yüzde 40'a ulaşmıştı. Mevcut meclise gelince, ittifak imkanları sınırlı.
Eminim ki, meclis toplandığında, bir yandan başbakan ve yeni hükümet üyeleri belirlendiğinde, diğer yandan da meclis kubbesi altında Müslüman Kardeşler’in konuşmaları rasyonelleştiğinde, başta İsrail'deki aşırı sağın kibri ve hırsları olmak üzere tehditler karşısında Ürdün ve iç cephesi için bir güç kaynağı olacaktır.
Son seçimler, Ürdün'deki yaklaşık 80 yıllık varlığının ardından bugün Ürdünlü Müslüman Kardeşler’i bir yol ayrımında bırakan yükümlülükler getirdi. Yani ya devlet otoritelerinin birliğinin bir parçası olacaklar ya da devleti ne bu şartlarda ne de hiçbir koşulda istemediği tercihlere itecekler. Hareketin objektif liderleri, “onları hedef alma ve onlarla mücadele tavsiyesine rağmen” Ürdün'ün istikrarlı bir şekilde yaşadıkları tek yer haline gelmiş olabileceğinin farkındalar.