İsrail'in Gazze savaşından bu yana ve Hamas ile Filistinli fraksiyonların düzenlediği 7 Ekim 2023 operasyonundan sonra ister Gazze’de ister İsrail’in orada Hizbullah'a karşı savaşının patlak vermesinin ardından şimdi Lübnan'da en sık kullanılan ifade “ertesi gün”dür.
Bu ifade bir yıl boyunca tekrarlanmasına rağmen gerçekte hiçbir şey olmadı. Biz ertesi gün hakkında değil, Gazze'de ya da Lübnan'da onunla ilgili düşünceleri öğrendik. Ancak şimdi bölgenin tamamı ABD başkanlık seçimlerinin sonuçlarına göre beklenen ertesi günün gözetiminde.
Bu makale yayınlandığında, Beyaz Saray'ın yeni sahibinin Donald Trump mı yoksa Kamala Harris mi olduğu artık tüm dünya tarafından biliniyor olabilir. Ama kim olduğunu birkaç gün veya bir ya da iki ay boyunca da bilemeyebiliriz. Nitekim 2000 yılında Demokrat Al Gore ile bilindiği gibi o seçimlerin kazananı eski başkan oğul Bush arasındaki yarışın sonucunun belirlenmesi bu kadar sürmüştü.
Ancak kesin olan, aleni olarak bilmediğimiz ve henüz bir plan olarak var olamayabilecek olan hususun, bölgemizdeki bu krizlerin akıbeti ve sonuçları olduğudur. Gazze veya Lübnan'daki savaşların ertesi günü var mı? İsrail'in İran ile tırmanan krizi konusunda herhangi bir vizyon var mı?
Hamas ya da Filistin Otoritesi'nin, kim olursa olsun, yeni Amerikan başkanıyla ilişkiler için net bir planı var mı? İsrail'in Hizbullah'a karşı yürüttüğü savaşın yarattığı felaketle ve bunun Lübnan devleti ve toplumsal bileşenleri üzerindeki yansımalarıyla baş etmeye yönelik bir Lübnan planı veya vizyonu var mı?
İran'ın bir sonraki Amerikan başkanıyla ilişkiler konusunda bir vizyonu var mı? Yoksa işler bütünüyle “bekle ve gör” ilkesine mi dayanıyor? Yahut Tahran'daki Amerikan rehineleri krizi sırasında yapılan ve o dönemde Reagan’ı Amerikan başkanlığına getiren seçim döneminde olduğu gibi Tahran'ın başkan adaylarıyla arka kanallardan gizli iletişimi mi var?
Kesin olan ve ne yazık ki özellikle Gazze ve Lübnan örneğinde “ertesi gün” ile ilgili bir vizyonu olanın İsrail, özellikle de iki farklı ama uyumlu senaryo üzerinde çalışacak olan Başbakan Binyamin Netanyahu olduğudur.
Beyaz Saray'ın yeni sahibi “şahsi müttefiki” olursa Netanyahu ne yapması gerektiğini tam anlamıyla biliyor; savaşa devam etmek ve önceden hazırlanmış planlarını uygulamak için zemini hazırlamak. Örneğin, kazanan Donald Trump olursa Netanyahu, açıklandığı gibi eski başkanla zaten temas halindeydi.
Seçimin galibi Harris olursa Netanyahu'nun o “ertesi gün” için planı kesinlikle, gerilimi tırmandırmak ve kazanması halinde yeni başkan olarak ocak ayında göreve başladığında Harris’in göz ardı edemeyeceği bir realiteyi empoze etmektir.
İran İsrail'in yanıtına gerçekten bir karşı yanıt verirse ve İsrail'e karşı ister İran'dan ister şimdilerde söylendiği gibi Irak topraklarından, askeri bir saldırı düzenlerse, Beyaz Saray'ı kim kazanırsa kazansın, Netanyahu daha şanslı olacaktır.
O zaman yeni Amerikan başkanı kim olursa olsun Netanyahu için ertesi gün garanti altında olacaktır. Dahası bu İran yanıtı, Netanyahu'ya bizzat İsrail içinde sağlam bir zemin sunacak ve bu da kim olursa olsun, bir sonraki Amerikan başkanının Netanyahu'yu desteklemesini zorunlu hale getirecektir.
Dolayısıyla bu hassas bir aşamadır ve yansımaları tüm bölge için tehlikelidir.