Amr el-Şobaki
TT

Şam ve beklenenin aksine gitmek

Dünyanın en çirkin, en cani ve en kanlı diktatörlük rejimlerinden birinin yıkılmasının ardından Suriye halkının yaşadığı büyük mutluluğa rağmen, pek çok kişinin dile getirdiği korkular var. Amaç, büyük Suriye halkının “canını sıkmak” ve zafer gününde sevincini bozmak değil. Aksine, bu korkuların nedeni, Suriye'deki değişimin, sivil ya da silahlı değişim girişimlerinin başarısız olduğu ya da sekteye uğradığı bir bölgede gerçekleşmiş olması. Dolayısıyla Suriye'ye yönelik korku, yalnızca silahlı grupların büyük bir kısmının ideolojik geçmişi nedeniyle değil, aynı zamanda bu yolun tehlikelerle dolu olması nedeniyle de meşrudur. Ama bu onun başarı şansının olmadığı anlamına gelmez.

Gerçek şu ki, Suriye'deki değişim deneyiminin korunması halinde “beklenenin aksine” gitmeyi muhtemel kılan, lehine iki faktör var; birincisi, rejim ve eski sistemi ele alma yöntemidir. Burada Ahmed el-Şara başta olmak üzere grup ve örgüt liderlerinin can güvenliğine saygıyı vurguladıklarını, birçok kişinin zihninde Suriye yönetiminin “kara kutusunun” belirli bir mezheple bağlantılı olduğunun farkında olunduğundan, rastgele intikam ve hesaplaşmayı reddettiklerini görüyoruz. Zira Suriye’de güvenlik kurumlarının ve istihbarat teşkilatlarının başında Alevi mezhebinden birçok lider bulunuyordu ve halkın geri kalanına karşı en korkunç işkence biçimlerini ve suçları uyguladılar. Dolayısıyla mezhebe dayalı intikam riski teorik olarak mümkün ama yaşanmadı ve yaşanmayacağını umuyoruz çünkü bu, geçiş sürecinin başarısızlığının başlangıcı olur.  Suriye'de intikam ve kökünü kazıma etmenlerinin diğer ülkelerden daha fazla olmasına rağmen, Irak, Libya ve Sudan'da kullanılan ve dillendirilen “kökünü kazıma” kelimesi ve benzerleri de şimdiye kadar kullanılmadı.

Suriye halkına karşı suç işleyenlerin adilce yargılanması başarıya giden yoldur, onların kuluçka merkezi olan çevreden intikam almak ise başarısızlığa giden yoldur. Suriyelilerin, diğer Arap deneyimleri gibi sonuçlanmayan, geleceğe bakan yeni bir rejim inşa edebilmeleri için rejimin “emir kulları” ve adamları ve katilleri ile suçluları arasında ayrım yapmak gerekiyor.

Arap dünyasındaki sivil ve barışçıl değişim deneyimlerini bile etkileyen, dışlayıcı siyasi ve dini “fetvaları” kontrol eden, duyguları yöneten bu söylemin sürmesi umuluyor. Zira diğer deneyimlerde her akımın muhaliflerini dışlamak için kullandığı bu devrimci söylem ile birlikte bir kopuş yaşandı. Mısır'da “devrimci güçler”, Müslüman Kardeşler’in desteğiyle Ocak 2011 devriminden sonra eski rejimin çeşitli liderlerini dışlamak ve uzaklaştırmak için rejimin “kalıntılarını yakalayın” sloganını yükselttiler. Bunun üzerine daha organize güçlerin doldurduğu bir boşluk oluştu. Sudan, devrimin ardından bir yıldan fazla bir süre boyunca eski rejimin dağıtılmasını talep eden gösterilere tanık oldu. Hatta eski rejimin kurumlarının yerini alacak alternatif kurumlar inşa etmeden aracı liderlerin bile peşine düştüler. Böylece yalnızca ordunun ve Hızlı Destek Kuvvetlerinin doldurabileceği bir boşluk oluştu ve sonuç iç savaş oldu.

Suriye'deki değişimin “devrimci” niteliği, eğer dini bir projeyi benimserse, intikam ve misilleme için diğerlerine göre daha fazla gerekçeye sahip olacaktır, ancak tam tersini yapması arzu ediliyor. Birden fazla Arap ülkesinde yaygın olan ve meydana gelen başarısızlığın nedenlerinden biri olan dışlayıcı devrimci söylemin cazibesine rağmen, projesinin mükemmel bir şekilde “reformist” olması isteniyor.

Suriyelilerin kanını dökmemiş, suç işlememiş herkesi içine alacak bir geçiş projesinin olması gerekiyor. Bu, şu ana kadar söylem düzeyinde görülen ve mevcut bir eğilim, ancak dışarıya bağlı gözlerin ve kolların varlığı ve silahlı örgütlerin çokluğu nedeniyle, bu sürecin temellerini güçlendirmede büyük zorluklar olacaktır.

İkinci faktör ise devam etmesi için üzerinde çalışılmaması halinde aldatıcıdır ve en laik güçlerin bile silahlı değişim güçlerine aşırı İslamcı örgütlerin liderlik etmesine itiraz etmemesini sağlayan eski rejimin reddedilmesi konusundaki neredeyse tam olan fikir birliğiyle ilgilidir. Beşşar'ın kendisine en yakın kişileri dahi satması ve hiçbirine haber vermeden gizlice ülkeden kaçması da bu durumu pekiştirdi.

Beşşar rejimini reddetme yönündeki ulusal fikir birliği, iktidarın devri ve kurumsal yapılanma anında tehdit altında olacaktır. Zira siyasi güçler ve silahlı örgütler arasında kotaya tabi olmayan milli bir ordu, güvenlik teşkilatları ve bağımsız veya yarı bağımsız bir yargı nasıl inşa edilebilir? Tarafsız, profesyonel bir milli ordunun üzerine inşa edileceği yeni ideolojik temel nedir? Ayrıca Suriye, zararlı olarak nitelendirdiği İran modelinden farklı, yani İran Devrim Muhafızları, Irak Haşdi Şabi Güçleri ve Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri gibi ordunun yanında silahlı milislerin olmadığı yeni modelini pratikte nasıl inşa edebilir? Bu konu, Arap dünyasında çeşitli yönelimleriyle değişim deneyimlerinde görülmeyen “kamu yararı” konusunda bir dereceye kadar farkındalık gerektiriyor.

Sağlam ve üzerinde mutabık kalınmış bir geçiş sürecine ulaşmak için aynı zamanda Arap ve Türklerin İsrail'e saldırganlığını durdurması için baskı yapma çabalarına, bu süreç ile olumlu etkileşim kurmalarına, Suriye’nin kendi halkının iradesiyle Arap dünyasına dönmesi için ona vesayette değil de tavsiyelerde bulunulmasına ihtiyaç var.