Patlak vermesinin üzerinden yaklaşık iki yıl geçtikten sonra Sudan'daki savaş, son günlerde bir anda Batı medyasında gündeme geldi. İngiltere'de The Times gazetesi bu savaşı “unutulmuş savaş” olarak niteledi. Aman Allah’ım!
Şimdi, olan olduktan sonra ve uluslararası yardım kuruluşlarının istatistiklerine göre 150 binden fazla ölü, milyonlarca yerinden edilmiş, mülteci ve göçmen insan, Etiyopya'da geçen yüzyılın seksenli yıllarının ilk yarısında meydana gelen kıtlığa benzer bir kıtlık tehdidinin ardından, Batı medyası Sudan'daki kanlı savaşı hatırladı. Henüz öldürülmemiş, yerinden edilmemiş veya birçok ülkede mülteci durumuna düşmemiş kalan Sudanlıları beklediğini vurguladığı açlıktan ölme kaderine karşı uyarmaya başladı.
Sudan'daki savaşı bazı yorumcuların yaptığı gibi bir iç savaş olarak nitelemek haksızlıktır. En doğru tanımıyla, bunun generallerin güç ve nüfuz savaşı olduğu söylenebilir. Bunlar, anlaşmazlıklarından birkaç ay önce demokratik deneyimi bitirmek ve askeri darbe planlayarak sivil yönetimi ortadan kaldırmak için ittifak eden aynı generallerdir. Bunlar, ordunun kışlalara dönmesini ve sivil yönetimin geri gelmesini talep ederek Hartum ve diğer Sudan şehirlerinin sokaklarını dolaşan genç kız ve erkek Sudanlı göstericilere ateş açmaları emrini askerlerine veren aynı generallerdir. Sudan'a yabancı güçlerin girmesine kapıları sonuna kadar açan, savaşı birçok ülke adına vekalet savaşına dönüştüren aynı generallerdir. Sudan'ı bölünme ve parçalanma uçurumuna sürükleyecek olan aynı generallerdir.
Uluslararası yardım kuruluşlarının Sudan'daki kötü koşullar ve benzeri görülmemiş bir kıtlık göstergeleri hakkındaki açıklamalarına yanıt olarak, Biden yönetimi, son olarak Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) halka karşı acımasız eylemlerde bulunduklarını doğrulamasının ardından, HDK komutanı ve yakın aile üyelerinin ABD'ye girmesini engelleme kararı aldı. ABD yönetimi her hafta Ukrayna ve İsrail'e milyonlarca dolar yardım gönderirken, Sudan'a yardım etmek ve aç kadınlara, yaşlılara ve çocuklara yardım ulaştırmak için General Hamideti ve ailesinin ABD'ye girişini engellemek ile yetindi! Sanki Sudan halkına eşi benzeri görülmemiş bir insani hizmette bulundu ve onları yaklaşan kıtlık felaketinden kurtardı. Oysa bu dönemde, uluslararası yardım kuruluşları, Sudanlılara insani yardım sağlamak için uluslararası toplumdan yaklaşık 2,7 milyar dolarlık yardım çağrısında bulundu ve verilerine göre talep edilen miktarın ancak yarısından azı kendisine sunuldu.
Komşu ülkelerdeki mülteci merkezleri artık daha fazla Sudanlı mülteciyi barındıramıyor. İki savaşan kamptaki generaller, müzakere yapmamak, Sudan ve Sudanlıları kıtlık ve bölünme felaketinden kurtaracak, mültecilerin, yerinden edilmiş kişilerin ve evsizlerin evlerine dönmesini sağlayacak bir çözüm bulmamak konusunda ısrar ediyorlar. Birçok ülkenin savaşta oynadığı rol artık kimse için gizli değil; her iki tarafa da silah ve mühimmat göndermeye devam ediyorlar.
Sudan'dan her gün gelen haberler hiç de iç açıcı değil. Uluslararası kuruluşlar, sulama sistemindeki hasar ve bunun tarımsal ürünlere etkisi sonucu 26 milyon Sudanlının kıtlık riski altında olduğunu vurguluyor. Kolera salgınları yayılıyor, tecavüz, etnik temizlik ve işkence artıyor. Buna ek olarak, Avrupa ülkelerine göç edenler listesinde ölümden kaçan Sudanlıların sayısı yükseliyor.
Sudan ve Sudan halkının kötü şansına, generalleri savaşa tutuşacakları zamanı bile doğru seçemediler. Savaş ateşini yanlış bir zamanda; yani uluslararası toplumun Ukrayna-Rusya savaşının patlak vermesi endişesi ve kaygısı içinde olduğu bir dönemde yakmayı seçtiler. Daha da kötüsü, Gazze Şeridi'nde de yeni bir imha savaşı patlak verdi ve iki savaşın ortasında uluslararası toplum Sudan'daki felakete sırtını döndü.
Afrika Birliği, durumu yatıştırmak ve iki tarafı müzakereye teşvik etmek için bazı girişimlerde bulundu ancak çağrıları ve çabaları karşılık bulmayınca o da yüz çevirdi. Arap Birliği'nin iki tarafı müzakereye çağırma yönünde bir çabası olduğunu ise duymadık. Haberlerde duyup okuduklarımız, çeşitli uluslararası kurum ve kuruluşların yayınladığı raporlarla sınırlı.