Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Birlik putu

İdeoloji davetçileri bir noktada benzerdirler; çalışmalarının odak noktası, insanları tek bir görüş ve ortak hedefler etrafında bir araya getirme arzusudur. Gençliğimde merhum Ali Şeriati'nin (1933-1977) şu görüşüne derinden inanmıştım; tevhid inancına sahip bir toplum, yani Allah'a inanan bir toplum, mutlaka birleşmiş bir toplumdur. Bu kesin kanaat, düşünme ve bu görüş ile karşıtının kıyaslanmasıyla doğmamış, bilakis tevhidin her türlü iyiliğin temeli olduğu ve zorunlu olarak birliğe eşit olduğu şeklindeki bir ön inancın uzantısıdır. Birçok kişinin bu yaklaşımı benimsediğini ve belki de benim gibi, karşıt görüşleri dikkate almadıklarını veya kanıtlarını incelemediklerini biliyorum.

Her ne kadar Marksizmi eleştirenler yüzünü karaya boyamış olsalar da burada ideolojinin kötü bir şey olduğunu kastetmediğimi söylemeliyim. Bunu söylüyorum çünkü ideolojinin kendi başına kötü olduğu izlenimini uyandırabilecek bir şekilde yazıya başladım. Asla bunu kastetmiyordum, ancak çağdaş filozof Karl Popper'ın (1902-1994) “ideolojinin gerçeğin perdesi” olduğunu her zaman vurgulayan görüşüne inanıyorum. Şeriati’nin görüşünü aktararak tam da bunu açıklamak istiyordum. Bu arada bu söz Slovenyalı bir filozof olan Slavoj Žižek'e atfedilir, ancak Popper'ın Marksizm, idealizm ve genel olarak ideolojik katılığa yönelik eleştirisi çağdaş felsefede benzersizdir.

Şimdi ikisine de hayranlık duyduğum bir ideologdan ve ateşli bir anti-ideologdan bahsettiğimin farkına vardım. Bu durum biraz çelişkili görünebilir ama bu başka bir hikâye ve burası da yeri değil.

Yakın zamanların büyük ideoloğu Karl Marx'a dönelim. Marx, karmaşıklığın ve çıkar çatışmasının ekonomik veya bilimsel olarak gelişmiş bir toplumun doğal özelliği olduğunu savunur. Basit tarım toplumları birleşik ve uyumludur; çünkü hayatları, zamanla çok az değişen birkaç eksen etrafında döner. Gelişmiş toplumlara gelince, düşünce yapılarında, iç ilişkilerinde ve çalışma biçimlerinde karmaşıklık barındırırlar. Bu durum, bir tarafın diğerleri üzerinde üstünlük sağlaması dışında hiçbir zaman çözülemeyecek çatışmalara yol açar.

Gelişmiş bir toplumda fikir birliğine varmanın tek şansı komünist gelecektedir. Marx, bu geleceğin gelmekte olduğuna ve bunun İngiltere gibi sanayileşmiş ülkelerde çok yakın olduğuna inanıyordu. Komünist toplum kurulmadan, devlet tek bir görüş dayatmayı başarsa bile, fikir birliğinin sağlanması imkânsızdır. Bu bağlamda fikir birliği, toplum üyelerinin toplumsal sistemin ulaşmayı amaçladığı hedefler kümesi, toplum üyeleri arasındaki ilişkiler sistemi, ayrıca aralarında doğabilecek anlaşmazlıkların çözümünde uyulacak kurallar üzerinde anlaşması anlamına gelir. Komünist toplum doğası gereği birleşiktir; çünkü komünist ideoloji, üyelerinin ortak paydasıdır. Ama asıl etken doktrin birliği değil, bireysel mülkiyetin ortadan kalkması, toplumun tamamının üretime ve ilerlemeye yönelmesi, para ve mal sahibi olma kaygısının ortadan kalkmasıdır. Özel mülkiyet, özellikle mutluluğun kaynağı olarak görüldüğü kapitalist ekonomilerde, insanlar arasındaki çatışmaların önemli bir nedenidir. Her bireyin mutluluk istediği apaçıktır ve bunun kişisel mal varlığının genişlemesine bağlı olduğu varsayıldığında, toplum servet mücadelesinin arenası haline gelecektir. Komünist toplumda bunun sona ereceği, geleneksel anlamdaki mülkiyet kavramından tamamen kurtulacağımız varsayılmaktadır.

Bu noktada bazı okuyucuların, Marx gibi, dünyada inancın galip geleceği tarihi bir kaçınılmazlıktan, bütün insanların tek bir bayrak ve tek bir fikir altında birleşeceğinden, ortak bir hedefe doğru yürüdükleri günün, yeryüzünün daha önce zulüm ve haksızlıkla dolu olduğu gibi, adalet ve eşitlikle dolacağından söz eden Müslüman veya Hristiyan davetçilerin yazılarını veya konuşmalarını hatırlamış olması mümkün.

Tıpkı bugünümüzün geçmişten daha iyi olduğu gibi, geleceğin de bugünden daha iyi olacağına inanıyorum. Ama ideologların aradığı birlik sağlandığı takdirde ilerlemenin mümkün olduğunu düşünmüyorum. İlerleme farklılığa bağlıdır. Din, görüş, ilgi, meslek ve bilgi farklılığı ilerlemenin ön koşuludur. Farklılık ilerlemek için bir fırsat ve ilerleme de insanlığın mükemmelliğe ulaşma yoludur.