Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sevsen'in hikayesi ve Sudan savaşının trajedileri

Sevsen, Batı Darfur eyaletinin başkenti el-Cenina'dan bir Sudan vatandaşı. Savaş nedeniyle zorla göç etmek zorunda kalan Sevsen, şu anda Sudan-Çad sınırındaki Adré'de yaklaşık çeyrek milyon mültecinin yaşadığı bir mülteci kampında yaşıyor.

Onun hikayesi, artık üçüncü yılına giren savaşın yol açtığı acıların ve trajedilerin birçok yönünü gözler önüne seriyor. Sevsen, Batı Darfur eyaletinin başkenti Cenina'daki evinde saklanırken, Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) ağır silahlı bir grubu evine baskın düzenledi. Tecavüz girişimine direndi ve ağır şekilde dövüldü, öyle ki 12 gün boyunca hareket edemedi. Daha sonra, birçokları gibi o da kaçmayı seçti ve korkunç etnik katliamlara sahne olan şehirden ayrıldı. Bu katliamlar arasında, HDK savaşçılarının alay ve hakaretleri ve çok sayıda Masalitlinin diri diri gömülmesi de yer alıyordu. Bu suçların birçoğu HDK mensuplarının övünme amacıyla kaydettikleri ve yayınladıkları videolarla belgelidir.

Kaçış yolculuğu Sevsen'i Adré Kampına ulaştırdı. Burada BBC muhabiri onunla karşılaştı ve hikayesini kaydetti; bu hikâye önceki gün savaşın ikinci yıl dönümü dolayısıyla yayınlanan bir program kapsamında yayınlandı.

Sevsen, daha sonra HDK mensuplarından birinin evini işgal ettiğini ve ailesini de beraberinde getirdiğini öğrendiğini söylüyor. Sesinde üzüntü ve öfke karışımı bir tonla “Bu insanların benim evimde olmaya hakkı yok,” diye ekliyor. Bütün sıkıntılarının ve acı dolu anıların ortasında, evini özlüyor ve ona döneceği günü bekliyor.

Savaşın yıldönümünde yapılan toplantılar, konuşulan konular ve anlatılan pek çok hikâye arasında Sevsen'in hikâyesi ilgimi çekti. Çünkü bu savaşın trajedilerinin birçok yönünü ve HDK'nin el-Cezire eyaletinden Sennar, Hartum, Kordofan ve Darfur'a kadar girdiği her yerde yaşanan yaygın acıları ve ihlalleri özetliyor. Her yerinden edilmiş kişinin veya mültecinin bir hikayesi var ve ayrılmayı reddeden ve kararlılığını sürdüren her vatandaşın da savaşın gölgesindeki yaşam ve acılara dair anlatacak bir şeyi var.

Ancak Darfur'da Masalitlerden olan ailesi ve diğer kabilelerin mensuplarına karşı işlenen soykırımın ardından adalet bekleyen Sevsen, yabancıların işgal ettiği evine dönebileceği bir günün hayalini de kuruyor. Aynı zamanda, HDK'nin el-Faşir'i ele geçirip Darfur üzerinde tam kontrol sağlamayı başarması durumunda, terk etmek zorunda kaldıkları evlerine bir daha asla geri dönemeyebileceklerini biliyor.

Vatandaşların evlerinin işgal edilmesi bu savaşın bir başka boyutuydu ve Sudan'ın gerçekten bir varoluş savaşıyla karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyordu. Demografik değişim planının, Afrika'daki Arap diasporasının bir devlet kurma hayaliyle bağlantılı ciddi bir konu olduğunu gösteriyordu. Hartum veya Cezire'de vatandaşların evlerini işgal eden HDK mensuplarının, ülkenin tamamında kontrolü sağlasalardı, bu evleri terk edeceklerini hayal etmek zor. Ellerinde silah olan onlar ve ülkenin hafızasını silmek için sistematik bir imha sürecinin parçası olarak çok sayıda mülkiyet, arazi belgeleri ile diğer tapu kayıtları imha edildi.

Bizzat HDK liderliği, savaşçılarını vatandaşların evlerinden çıkarma konusunda gerçek bir istek göstermedi ve Cidde Deklarasyonu'nun şartlarının uygulanmasını geciktirdi. Eğer ordunun ve onun saflarında çarpışan kuvvetlerin zaferleri olmasaydı, bu evler ya terk edilmiş birer harabe olarak kalacaktı ya da içlerinde yabancıların yaşadığı bir yer olacaktı. Sevsen'in aksine, Hartum ve Cezire'de yerinden edilen milyonlarca insan artık evlerine dönebilir ve birçoğu da geri dönüş yolculuğuna başladı. Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü, önceki gün yaptığı açıklamada, önümüzdeki altı ay içerisinde 2 milyondan fazla yerinden edilmiş kişinin Hartum'a geri dönmesinin beklendiğini duyurdu. Birçok bölgenin savaş kalıntılarından tamamen temizlendiğini, ancak tesislerin ve tedarik hatlarının yaygın ve sistematik bir şekilde tahrip edilmesinin ardından, özellikle elektrik ve su gibi temel hizmet ve ihtiyaçların karşılanmasında zorluklar yaşanmaya devam ettiğini kaydetti.

Bu geri dönüş savaşın bittiği ya da Sudan'a yönelik komploların durduğu anlamına gelmiyor. Savaş alanı zorunlu olarak kuşatma altındaki Faşir'e kayacaktır. Çünkü onun düşmesi Sudan’ın bölünmesi tehlikesinin kapısını aralayacaktır. HDK liderleri ve üyelerinin, eğer yapabilirlerse hedef almak istediklerini açıkça belirttikleri kuzey eyaletleri de dahil olmak üzere bu tehdit, Sudan'ın diğer bölgelerine de yayılarak devam edecektir.

Ordunun Hartum'u yeniden ele geçirmesinin ardından Faşir ve Darfur'dan vazgeçeceği yönünde söylemler yayarak şüphe yaratmaya çalışan sesler de var. Bu söylemler gerçekten çok uzaktır. Ordu komutanlığı, son sınır noktasına kadar olan toprakları kurtarıncaya kadar savaşa devam edeceğini defalarca dile getirdi. Zaten, kendisiyle birlikte savaşan güçlerle Darfur ve Kordofan'da önemli ve belirleyici savaşlar için hazırlıklarını ve planlarını tamamlamak üzere olduğuna dair işaretler vardır. Sudan'ı hedef alan komployla mücadele, ülkenin bitmeyen bir savaş döngüsünde kalmaması, Sevsen gibi yerinden edilmiş insanların, Hartum, Cezire, Sennar ve diğer yerlerdeki insanlar gibi evlerine dönebilmeleri için bu savaşları kaçınılmaz kılmaktadır.