Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Arap gençliği: Güçlü bir lider istiyoruz

Bazı kamuoyu yoklamaları ikna edicidir ve onları gerçekleştiren ekibin “ciddiyeti” ve azmi nedeniyle takdiri hak etmektedir. Arap dünyasında biz bu tür bilgi araçlarına –tekrar ediyorum ciddi bilgi araçlarına- hak ettiği değeri vermiyoruz.

Gazetemizde meslektaşımız Sevsen Ebtah, Alman Friedrich Ebert Vakfı'nın Arap dünyasından 16-30 yaş aralığındaki 12 bin genç erkek ve kız üzerinde yaptığı bir çalışmaya yazısında yer verdi.

Çalışma Ürdün, Cezayir, Mısır, Irak, Yemen, Lübnan, Libya, Fas, Filistin, Sudan ve Tunus olmak üzere 11 Arap ülkesi ile Lübnan'daki Suriyeli mültecileri kapsadı.

Dr. Şeyma Marzuk'un çevirisiyle Dar el-Saki tarafından “Yoksun Nesil” başlığıyla yayımlandı.

Bu çalışmanın odak noktası, bu ülkelerdeki Arap gençleri arasındaki görüş eğilimlerini ve fikir türlerini belirlemekti. Çalışma tam da kasvetli “korona” yıllarının bittiği zamana denk gelmiş.

Dikkatimi çeken hususlardan biri bu gençlerin devletin kendilerini gözetme ve destekleme konusunda daha fazla sorumluluk alması yönündeki istekleriydi. Ama aynı zamanda siyasi partilere katılmak istemiyorlar ve siyaseti küçümsüyorlar.

Demokrasiyi iyi yönetişimin olmazsa olmaz bir unsuru olarak görmüyorlar.

Gemiyi kurtaracak “güçlü bir lider”in varlığının en iyi yönetim modeli olduğunu düşünüyorlar. Onlara göre din hayatın seyrinde daha büyük bir rol oynamalı. Orduya büyük güven duyuluyor ve özellikle kabile bağlarının olduğu ülkelerde (Yemen ve Libya) kabile güvenin adresi.

Geleneksel medyaya güvenmiyorlar ve onu kötü haberlerin aktarıldığı bir yer olarak görüyorlar, ancak sosyal medyayı da güvenilir bir kaynak olarak görmüyorlar. Onlar, telefonlarındaki uygulamaları öncelikle aileleri ve arkadaşlarıyla iletişim kurmak, ikinci olarak da kafa dinlemek ve boş zamanlarını doldurmak için kullanıyorlar.

Göç ve yolculuk hayali kuranların öncelikli adresi artık Batı ülkeleri değil, yerlerini yüzde 14'lük oranla Arap Körfez ülkelerine bıraktılar!

Bunlar bahsi geçen heyecan verici çalışmadan bazı kesitlerdi. Bu çalışmanın Arap gençliğinin tamamını değil, bir kesimini yansıttığını söylemeye gerek yok. Bu araştırmada yer almayan ülkeler ve genç Arap kesimler de var; örneğin, birçok ülkeden yurtdışına eğitim için gönderilen öğrenciler ve Körfez ülkelerinden gençler yer almadı.

Ama bu çalışma gençlerin eğilimlerini incelemek açısından faydalı ve “güçlü bir lider”in varlığına odaklanılması, demokrasinin üretkenliğine ve parti siyaseti deneyimine çok fazla güvenilmemesi dikkatimi çekti. Dikkatimi çeken bir diğer husus, dijital devrimin ve yapay zekânın hâkim olduğu bu çağda, bazı Arap ülkelerinin gençleri arasında kabile çadırının ve din kubbesinin altına geri dönüş eğiliminin varlığıydı.

Sonuç olarak, bir devlet Suudi Arabistan ve BAE gibi kalkınma, eğitim ve moderniteye dayalı başarılı bir yönetim modeli ürettiğinde, devlete olan bağlılık ve güven artmaktadır, birincil kimliklerin kollarına düşmekten kaçınılmaktadır. Bunun aksi de doğrudur. İşin ironik tarafı, siyasi faaliyetler, çok partililik ve modernite ile Körfez ülkelerinden önce tanışan ülkeler, devlet öncesi döneme geri dönerken, Körfez’in -ya da büyük kısmının- derin bir milli aidiyet duygusuyla modern dünyaya doğru yol almasıdır.

Bu tür             “ciddi” ve sürekli çalışmalar, doğal hatalar içerseler de karar vericiler için yolu aydınlatıp, rotayı göstermektedir.