Günümüz dünyasının güçlü ülkeleri, ulusal güvenliklerinin, dışlanmış, yoksul ve aç insanların sayısını azaltmaya bağlı olduğunu anlayamadılar; bu insanların sayıları, uluslararası politikada birden fazla derin kusur olduğunu doğrulayacak şekilde artmaktadır. Gerçekten de maddi ve fiziksel onurları tehdit altında olan ötekileştirilmiş insanların sayısının arttığını takip eden herkes, tarihin tüm derslerinin pek de dikkate alınmadan bir kenara atıldığını fark edecektir. Belki de gerçeği anlamada cehalet, kayıtsızlık ve kibir döngüsünün en büyük örneği, gerilimin ne kadar yıkıcı olabileceğini ve hegemonyanın dünyanın en güvenli ve en donanımlı yerlerinde bile patlayabilen saatli bombalar ürettiğini gösteren 11 Eylül 2001 olaylarıdır.
Planlayıcı akılların statülerine, maddi ve ilmi seviyelerine aldanmamak gerekir; zira bunların sayısı ne kadar olursa olsun, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdadır. Terörizm ve şiddet olgusunu anlamak veya onu yönlendiren faktörleri ve değişkenleri tespit etmek için bir ölçüt değildir.
Küresel güvenliğe yönelik tehdit, onları kullananlar, yaşamın ve onurun kıyısında yaşamalarını sömürenler için kolay av olan dışlanmış ve marjinalleştirilmiş kesimlerden kaynaklanmaktadır.
Tarihin defalarca yüksek sesle tekrarladığı mesaj şudur; tehlike her zaman adaletsizlikten, dışlanmaktan, yoksun bırakılmaktan ve baskıdan doğar.
Elbette burada amacımız ideal bir dünya değil ve idealizmin dünyevi bir mesele olmadığını unutmuyoruz, biz burada sayıların oranını ve niteliğini tartışıyoruz. Zira yoksulluk, açlık ve işsizlik her toplumda vardır, ancak farklı oranlarda. İşsizliğin yüzde 5'in altında olduğu bir ülkeyi işsizlik sorunu var saymayız ama yüzde 10 ve üzeri bir oran şüphesiz ki sorundur.
Bir erkeğin eşini öldürmesi, toplumda kadın cinayetleri olgusunun olduğu anlamına gelmez, ancak bir ayda 10 hatta 20 cinayet vakası kayıtlara geçtiğinde, gerçek bir korku çığlığı atmaya, evlilik ve aile dosyalarının açılmasına ihtiyaç var demektir.
Bu iki örneğin sunulmasının amacı, meselenin yoksulluk, işsizlik veya suç işlemek olmadığını, tehlikenin toplum içindeki boyutuyla ölçüldüğünü vurgulamaktır.
Dolayısıyla bu yazıda bizi ilgilendiren rakamlar yoksulluk, açlık, okuma yazma bilmeme oranlarını kapsayan rakamlardır. Bunlar sıradan rakamlar değil ve hepsi yıllardır alarm zillerini çalıyor. Bu rakamların önemini daha iyi anlamak için dünyadaki yoksullara acı veren kışkırtıcı bir rakamın üzerinde durmak yeterlidir. Dünyanın silahlara her zamankinden daha fazla para harcadığını (yüzde 9,4 artış) ve maliyetin 2024 yılında 2,72 trilyon dolara ulaştığını bir hayal edin? Burada dünya derken, ilk sıralardaki ülkeleri kastediyoruz; yüzde 39 ile ABD ve onu takip eden Çin, Rusya ve Almanya.
O yoksullar, o işsizler, o mülteciler ve o cesetler için bundan daha büyük bir tahrik olabilir mi? O cesetler ki, karadaki kötü koşullardan usanıp, yeni bir hayat arayışıyla denize açılan ve boğularak ölen, denizdeki balıklar için lezzetli bir öğüne dönüşen gençlere ve çocuklara aittir.
Güçlü ülkeler, dünyanın sorunlarının çoğunu çözebilecek, dünyanın güvenli ve barışçıl olmasını sağlayabilecek büyük miktarlarda parayı askeri mühimmat ve silahlara harcamayı tercih ettiler. Bu da dünyanın kendi yıkımına doğru gittiği ve güvenliği reddettiği anlamına geliyor. Ulusal güvenlik söylemi, objektif ve rasyonel olarak düşünülmemiş bahaneden başka bir şey değil, çünkü eğer gerçekten bir fikir olsaydı, silahlara harcanan para yoksulluğa, açlığa ve iklim değişikliğinin yoksul insanlar üzerindeki etkileriyle mücadeleye yönelik çabalara yönlendirilirdi.
Biz bu rakamlar arasında tarafsız bir diyalog, herhangi bir şey söylemeye gerek bırakmayan bir rakamlar diyaloğu öneriyoruz.
- Silahlara yapılan harcamaların hacmi astronomik boyutlarda ve artışta olup, 2,72 trilyon dolara ulaşmıştır.
-İklim değişikliğine uyum sağlamanın yıllık maliyetininse 387 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Ancak bu uyum sürecini finanse etmekle yükümlü olan ülkeler, sadece kırıntılar sunarak sorunları daha da büyütüyorlar.
- Dünyada 1 milyardan fazla insan çok boyutlu yoksullukla karşı karşıya bulunuyor.
- 2023 yılında 733 milyon insan açlık yaşadı.
- Dünya nüfusunun dörtte birinden fazlası güvenli içme suyu hizmetlerine erişemiyor.
Çok açık bir şekilde görüldüğü gibi, silaha her yıl harcanan para, dünyadaki dışlanmış ve ötekileştirilmiş insanların dörtte üçünün sorunlarını çözmeye yetecek miktardadır.
Güçlü ülkeler yoksulluk, açlık, altyapı eksikliği ve iklim değişikliğinden muzdarip halklara yardım kırıntıları sunarken, silahlara tereddüt etmeden astronomik meblağlar harcamayı tercih ettiği sürece, sürdürülebilir kalkınma hedefleri bu yüzyılın afyonu olmaya devam edecektir.