Bu savaş çoktan bekleniyordu; yirmi yıldır bekleniyordu, ancak bu süre içinde patlak vermedi. Hem İran hem de İsrail, 7 Ekim 2023 saldırısına kadar sınırlı vekalet savaşları ile yetinerek çatışmadan kaçınmayı başardı. 7 Ekim’den sonra İsrailliler tehdit kaynaklarını ortadan kaldırmaya ve stratejilerini çimler uzadıkça biçmekten, yani vekillerin tehditlerini bertaraf etmekten tüm ahtapotu ortadan kaldırma yönünde değiştirmeye karar verdiler. Hamas ile başladılar, sonra Hizbullah'ın kapasitesini imha ettiler, Suriye'de Esed rejimi üzerindeki örtüyü kaldırdılar ve şimdi de İran'a savaş açtılar.
İran meselesinde İsrail'in caydırıcılık doktrinini geçersiz kılan Tahran’ın gelişen nükleer ve füze gücü konusu da var ve bu, güç dengesini yeniden kendi lehlerine çevirmek ve caydırıcılığı yeniden sağlamak için savaşı gerekli kılıyor.
Ben-Gurion, İsrail caydırıcılığı kavramıyla ilgili olarak “Uzun bir savaş bizim seçeneğimiz değil; gerçek silahımız caydırıcılık” demişti. Moşe Dayan buna daha da açıklık getirerek: “Sadece savaşı kazanmamalıyız onların savaş açma fikrinden bile korkmalarını sağlamalıyız” demişti.
Caydırıcılık, İsrail'in askeri politikasının stratejik bir ayağı olmaya devam ediyor ve bu nedenle en azından teoride, İran'ı kendisi için tehlikeli olan güç ve kapasitesinden mahrum bırakmaya çalışıyor. Ancak, iki ağır silahlı ve yıkıma hazır kuvvet arasındaki savaş son derece tehlikelidir. Yakın geçmişte savaşların nasıl kontrolden çıktığını gördük.
Hasan Nasrallah, birkaç roket attığında kendisinin öldürüleceğini ve örgütünün zayıflayacağını asla hayal etmemişti. Beşşar Esed, Moskova'nın bir banliyösünde izole edilmiş bir mülteci olacağını asla hayal etmemişti. Sinvar da 7 Ekim saldırısını planladığında Gazze'de bu korkunç yıkımın yaşanacağını hayal etmemişti.
Çatışmalar sadece dört gündür devam ediyor ve kayıplar ağır. İranlılar üst düzey komutanlarını kaybetti, nükleer ve füze tesisleri önemli hasar gördü. İsraillilerin burnu kanıyor; İsrail'in üçüncü büyük şehri Yafa, İran füze saldırıları sonucu 1948’deki savaştan bu yana tanık olmadığı kapsamlı bir yıkıma uğradı. Demir Kubbe, küçük bir nüfusa ve alana sahip bir ülke için tam koruma sağlayamadı.
Bu çatışma, kâr ve zarar kavramı açısından önceki savaşlardan farklı.
İsrailliler ağır insan kayıplarına katlanmaya hazırlar. Geçmişte, sadece bir avuç insan öldüğünde bile hükümetler düşerdi. Şu ana kadar Gazze savaşında İsraillilerin kayıp sayısı 400 askeri aştı ve savaş durmadı. Savaşı farklı kılan da bu, hem İsraillilerin hem de İranlıların maliyeti üstlenmeye istekli olmaları. Her ikisi de bunu bir ölüm kalım savaşı olarak görüyorlar.
Her iki taraf da düşmanı sivilleri hedef alarak kırmızı çizgileri aşmakla suçluyor ve bu, füzelerin çoğunun kasıtlı olarak şehirlere yöneltildiği İran-Irak savaşında olduğu gibi, savaşın genişlemesini meşrulaştırmanın bir girizgahı gibi görünüyor. İsrail Savunma Bakanı, “İran'ın şehirlere saldırısı devam ederse Tahran yanacak” diyerek tehdit etti. Bu da, savaşın başında yasak olan siyasi liderlerin hedef alınmasına yol açacaktır.
Savaşı ilk haftasında durdurmak mümkün mü? İsrail kaynakları, İran'ın savunma sistemlerini, füzelerini ve komuta kademesini dağıtmakta hızlı bir başarı elde ettiklerini söylüyor. Ancak, tüm tesisler yok edilmediği için İran’ın halen stratejik bir gücü ve kapasitesi var.
Her iki taraf da ateşkesi kabul edip nükleer müzakerelere dönmek için yarım bir zaferle yetinecek mi? Tahran, yıkım sürecini durdurmak için bunu konuda istekli olabilir, ancak İsrailliler henüz sonuçlardan memnun görünmüyor. İran'ın önümüzdeki yirmi yıl boyunca kendilerini tehdit etmesini önlemek için “misyonu tamamlamak” istiyorlar.
Başta ABD Başkanı Donald Trump olmak üzere diğer oyuncular savaşı durdurmaya meyilli olacaktır. Peki Trump savaş kontrolden çıkmadan önce ikinci haftasında bunu yapacak mı? Savaş nasıl kontrolden çıkabilir? Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş iki ülkeyle başladı; bugün ise Kuzey Kore askerleri, İran'a ait insansız hava araçları ve Batı Avrupalı uzmanlar da kendisine dahil oldu.