Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Körfez ve arzulanan ekonomik büyüme

45 yıldan biraz daha uzun bir süre önce, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinden bir grup aktivist, “Körfez Kalkınma Forumu” adını verdikleri bir forum kurma fikrini ortaya attı. Bu gönüllü forum, her yıl Körfez ekonomileriyle ilgili bir kalkınma konusunu müzakere etmek üzere toplanıyor. Örneğin, son iki yılda Riyad'da Körfez'de kültür ve kalkınmaya odaklanan bir toplantı düzenlendi; ardından Umman'ın Maskat şehrinde iklim değişikliği ve Körfez'de kalkınma üzerine bir toplantı düzenlendi. Forumun önümüzdeki şubat ayında Manama'da tekrar toplanması planlanıyor ve bu kez “Körfez Ülkelerinde Yapay Zeka ve Kalkınma: Fırsatlar ve Zorluklar” teması ile dijital dönüşümü ele alacak.

Forum bugüne kadar eğitim, kadınlar, su ve KİK'in geleceği, Körfez'deki güvenlik tehditleri ve diğer birçok konu dahil olmak üzere çeşitli konularda yaklaşık 35 kitap yayınladı. Bu kitaplar, bu yıllık gönüllü toplantılarda sunulan tartışma ve makalelerin bir ürünü ve çevrimiçi olarak ücretsiz bir şekilde mevcut.

Körfez'deki kalkınma meselesi ve bu meseleye yaklaşım kolay değil; çünkü kalkınmanın itici güçleri değiştiği için proaktif düşünmeyi gerektiriyor. Ancak, “gelir kaynaklarını çeşitlendirme” sloganıyla yola çıkan Körfez ülkelerinde geleceğe yönelik net ekonomik planlar olduğu söylenmeli. Suudi Arabistan Krallığı ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde böyle planlar mevcut ve diğer birçok Körfez ülkesi de geleceğin ekonomisine yönelik ileriye dönük bir yaklaşım benimsemiş bulunuyor.

Petrol fiyatları siyasidir ve dünyadaki önemli siyasi kararlara göre yükselip düşer. Ayrıca, bir enerji kaynağı olarak, bugün alternatif enerji olarak bilinen kaynaklar gibi farklı kaynaklar ile değiştirilebilir veya başka ülkelerde ve toplumlarda başka petrol rezervleri bulunabilir ve bu da onu stratejik olmayan bir meta haline getirebilir.

Mevcut çalışmalar, inovasyon ve teknolojik yenilenmenin ekonomik büyümeyi sağlamadaki kritik rolünün altını çiziyor. Bazı teorisyenler, Avusturyalı iktisatçı Joseph Schumpeter'in fikirlerinden esinlenen “yaratıcı yıkım” kavramından bahseder. Bu, yeni inovasyonların eski ekonomik sistemlerin yerini aldığı, eski endüstrilerin daha verimli ve üretken olanlar lehine yıkıldığı süreci ifade eder. Bu yıkım ve inşanın merkezinde, bu sürecin omurgasını oluşturan insan gelişimi ve eğitim kalitesi yer alır. Yani geleneksel üretim biçimlerinden modern üretim biçimlerine geçiş için eğitime öncelik vermeliyiz. Büyüme yalnızca niceliksel genişlemeyle değil, aynı zamanda yetkinlik odaklı yeni üretim ve istihdam modelleri yaratan kamu yönetimindeki radikal yapısal dönüşümlerle de gerçekleşir.

Bunun en çarpıcı örneği Endonezya'dır. Yakın zamana kadar bu ülke bir petrol üreticisiydi, ancak rezervlerinin tükenmesi nedeniyle üretici iken ithalatçıya dönüştü. OPEC'in sütunlarından biri olan Endonezya, örgütten ayrıldı. Petrol bir zamanlar Endonezya'nın milli gelirinin yüzde 70'ini oluşturuyordu ve ekonomisi rantçı hale gelmişti. Üretimdeki düşüş, ekonomisinin yeniden değerlendirilmesini zorunlu kıldı ve 1980'lerin ortalarından 1990'ların ortalarına kadar “Büyük Dönüşüm” olarak adlandırılan süreci başlattı. Bu dönemde Endonezya, hafif ve orta ölçekli sanayiyi teşvik etti, mevzuatını yeniden düzenleyerek yabancı yatırımları çekti, tarımını geliştirdi, hizmet ve turizm sektörlerini genişletti ve finansal sistemi ile vergi politikasında reformlar yaparken aynı zamanda yasal şeffaflığı da iyileştirdi.

Bu yüzyılın başından itibaren Endonezya, petrole bağımlı olmaktan çıktı; bunun yerine bazı büyük şehirlerinde elektronik ve teknik endüstrileri geliştirmeyi ve özellikle yapay zeka ve e-ticaret alanlarındaki girişimleri desteklemeyi benimsedi. Yeşil ekonomi olarak bilinen bir yapıya geçiş yaptı.

Bu önemli dönüşüm, eğitim kalitesindeki iyileşme ve üniversiteye kayıt oranlarındaki artışla birlikte, eşi benzeri görülmemiş bir kentsel orta sınıfın büyümesine, işsizliğin azalmasına ve kişi başına düşen gelirin artmasına katkıda bulundu. Bu orta sınıf, iç pazarı yönlendirebilecek hale geldi. Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu'nun güçlendirilmesiyle de yolsuzluk giderek azaldı.

Körfez ülkelerinin bu deneyimden çıkarabileceği ders belki de “ölçek ekonomileri” kavramıdır; yani küçük ülkelerin pazarları kaçınılmaz olarak sınırlıdır, bu nedenle, birleşik bir Körfez pazarının tartışılması, eğitim paradigmasında mevcut nicelik odaklı yaklaşımdan istenen niteliğe doğru radikal bir geçişle birlikte ele alınması gereken bir önceliktir.

Körfez ülkelerinde eğitimi geliştirmek için ciddi girişimler olduğu, ancak bu çabaların belirli ülkelerle sınırlı kaldığı ve bölge genelinde birbirini tamamlayıcı şekilde olmadığı da unutulmamalıdır.

Gıda ve su güvenliği de altı KİK ülkesi arasındaki iş birliğiyle sağlanabilir. Kalkınma Forumu'nun su üzerine yaptığı bir araştırma, GSYİH'ye mütevazı katkısına rağmen su kaynaklarının yüzde 40'ının tarıma ayrıldığını ortaya koyuyor.

İlerleme hafife alınamaz. Toplumlar, büyümeyi sağlayan faktörleri izlemeli ve sürdürülebilirliğini sağlamalıdır; bunların başında bilimsel inovasyon ve toplumun değişime açık olması geliyor. Dünya çapında art arda yaşanan teknolojik inovasyon dalgaları, küresel pazarı dönüştürmektedir. Nitekim Hindistan gibi bir ülke, şu anda artan işsizliğe yol açan teknolojik gelişmelerin etkilerinden muzdarip. Ekonomik ve teknolojik gelişme, bütünsel olarak ele alınmazsa toplumlar için olumsuz sonuçlar doğurabilir.

Sonuç olarak, Körfez Kalkınma Forumu, Arap kütüphanesini karar vericilerin sürdürülebilir kalkınmayı sürdürmelerine yardımcı olan çok sayıda çalışmayla zenginleştirmiştir.