Mısırlı medya mensubu Samar Fuda’nın, Büyük Mısır Müzesi’nde eşi ve kızıyla gezen cellabiyesini giyinmiş Mısırlı bir adam hakkında yaptığı eleştirel yorumun yol açtığı kriz, aslında çok şey gösteriyor.
Hikâyenin aslı, foto muhabiri Şuruk es-Seyyid’in müzede fotoğrafını çektiği, her ikisi de geleneksel cellabiye giyen bir çifte dayanıyor.
Samar Fuda (doksanlı yıllarda aşırıcılar tarafından öldürülen merhum Mısırlı yazar Ferac Fuda’nın kızı) Facebook’ta yaptığı paylaşımda, bu kıyafetlerin Mısır’ın gerçek imajını yansıtmadığını, çünkü Mısırlı erkek ve kadınların 1940’lı ve 1950’li yıllarda Avrupai kıyafetler giydiğini yazdı.
Bu sözleri, kendisini özür dilemeye mecbur bırakan yoğun bir tepki dalgasıyla karşılandı. Fuda, kırsal kökleriyle gurur duyduğunu, babasının da her zaman beyaz cellabiye giydiğini belirterek özür diledi.
Tepki yorumlarından biri de Kültür Bakanı’nın Somut Olmayan Kültürel Miras Danışmanı Dr. Nehle İmam’a aitti. İmam basına yaptığı açıklamada, geleneksel kıyafetin ulusal kimliğe saygıyı temsil ettiğini ve takdiri hak ettiğini söyledi.
Samar’ın sözlerine tepki gösteren pek çok kişi, üstenci bir üslup olarak gördükleri bu ifadeyi protesto etmek için cellabiye giydikleri fotoğraflarını paylaştı.
Kıyafetler sadece üzerimize giydiğimiz kumaş parçaları değildir; aynı zamanda kültürel sembollerdir. Pratik fonksiyonlarıyla birlikte, bulundukları coğrafyanın iklimine (soğuk, sıcak, çöl, orman, dağ, ova) ve çalışma şartlarına göre şekillenir.
Nitekim modern Şii gelenekte siyah, beyaz ve yeşil sarık bulunur. Aynı durum sûfi kıyafet terminolojisi için de geçerlidir. Hristiyan kiliselerindeki kıyafet sembolizmi de buna benzer. Körfez’de bazı şeyhlerin başlık takmama tercihi ve bunu Arap olsun olmasın birçok Müslümanın taklit etmesi de bu yüzdendir.
Örneğin, Güney Irak’taki kadınların siyah abaya giymesi yabana atılacak bir şey değildir; köklü, doğal ve siyasallaşmamış bir kıyafettir. Suudi kadınlar için de benzer bir durum geçerlidir. Arap kırsalındaki kadınların çoğu için de aynısı söylenebilir. Peki, 2006 yılında bazı Lübnanlı genç kızların İran çadoru giymesini nereye koyacağız?!
Bu, köklü ve masum bir kıyafet midir; yoksa belirli bir ideolojik ve siyasi mesaj mı taşımaktadır?!
Nitekim gazeteci-yazar Hazım el-Emin’in (Allah rahmet eylesin) daha önce Hayat gazetesinde yazdığı gibi, 2000’li yıllarda Lübnan’da İran çadorunun satıldığı mağazaların bir kısmı Hizbullah tarafından yönlendiriliyordu.
Lübnan’ın güneyindeki köylü kadınlar ise kendi yerel, sade, geleneksel kıyafetlerini giyerlerdi.
Cellabiye, Mısır’ın köylerinde ve bazı şehir mahallelerinde doğal bir kıyafettir. Belli durumlarda ve özel vesilelerde de kullanılır. Müzedeki adam da cellabiyeyi bir mesaj vermek veya bir gösteri yapmak için giymemişti. Onun nazarında ortada fotoğraflanacak, tartışılacak veya bunca gürültü koparacak hiçbir şey yoktu.
Biz Mısır’da da Arap dünyasında da hâlâ aynı suyun içinde çırpınıyoruz: Biz kimiz?