Bilhassa rahmetli dedem Abdülaziz Dahil’i dinlerken medeniyetin başkenti Bağdat’ı ziyaret etmemiş olmak bu Allah’ın fakir kulunun içinde gittikçe büyüyen bir üzüntüye dönüşürdü.
Dedem bizlere daha ulaşımın araçlarla sağlanmadığı dönemlerde Necd’in ortasındaki Beride’den dünyadaki en büyük deve pazarına sahip olan –ki hala da öyledir- Arap bölgesine ulaşmak için nasıl yürüyerek gittiğini anlatırdı.
Dedemin ve onun babasının işi; Necd halkının büyük bir çoğunluğu gibi o zamanların en önemli ulaşım aracı olan “çöl gemisi” yani deve ticaretiydi. Bu kişilere “Agel sahipleri” denirdi. Çünkü onlar develerini agel ile bağlarlardı. Arapların kefiyye üzerine koydukları agelin adının kökeni de buradan gelmektedir. Deve sahipleri gitmek istedikleri yere ulaşınca başlarındaki ageli çıkarıp develerini bununla bağlarlardı. Günümüzde bizim arabalarımızı kapalı otoparklara park etmemiz gibi.
Babam ve amcam bana her zaman Irak ve halkından sevgiyle bahsetmişlerdi. Hatta atalarımın 200 yıl önce başayan göçü nedeniyle bazı akrabalarımız halen Irak’ta yaşamaktadır.
Aşiretler aracılığıyla aralarındaki akrabalık, düşünce ve vicdan bağına rağmen Suudi Arabistan ve Irak ilişkilerindeki kesinti doksanlı yıllarda Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgaline kadar uzanmaktadır. Yakın bir zamana kadar devam eden bu kesinti yaklaşık 25 yıl sürmüştür.
Şahsen bundan dolayı ne kadar acı çeksem de her etnik kökenden ve mezhepten sürgünde yaşamak zorunda kalan binlerce Iraklıyı, çocukluk ve gençliklerini geçirdikleri yerlerden, dostlarından ve ailelerinden ayrılmak zorunda kalan bu insanların acısının büyüklüğüne karşılık benim acımın küçük kaldığını görüyorum.
Avrupa’da ya da ABD’de mali durumu çok iyi olan birçok Iraklı ile karşılaştım. Ama onlara ne zaman Irak’tan bahsetmeye başlasam hepsi duygulanır ve gözlerinden yaşlar boşanırdı. Nasıl böyle olmasın ki? Zira Araplar şöyle demez mi:
İnsan bu dünyada birçok evde yaşar
Ama ilk evine ilelebed özlem duyar
Irak ya da Iraklılar ile bir hatırası olmayan Suudi Arabistanlı yok gibidir.
Dicle ve Fırat nehrinin suları Suudi Arabistanlılar için en cazip mekanlardan biriydi.
Basra’nın hurma ağaçlarının gölgesi ez-Zubeyr kenti aracılığıyla şehirlerimize ve çöllerimize kadar uzanırdı. Bu kentin halkı ülkemizde Zebaralar diye bilinirlerdi.
Orada gençliğinin en güzel yıllarını geçiren ya da orada doğan ve yaşlanan çok Suudi Arabistanlı vardır.
Nasıriye kentindeki “Eş-Şuyuh” pazarının ise Necd halkı için ayrı bir değer taşımaktadır. Çünkü Irak topraklarında Necd halkının kurduğu Khamisiyah Emirliği burada yer almaktadır. Bu bölgede bulunan yıkıntılar hala o uzak tarihi izlerini muhafaza etmektedir.
Hangi Suudi Arabistanlı, Hudayri Ebu Aziz’in ya da Dahil Hasan’ın şarkılarını dinlediğinde mest olmaz ki? Bir zamanlar Bağdat’ta yeni çıkan her şarkı hemen Suudi Arabistan’da da yayılırdı. Neredeyse her Suudi Arabistanlı altmışlı yıllarda ve sonrasında Irak üniversitelerinde eğitim görürdü. Eskiler Bağdat’ın Abbasiye bölgesini ne kadar iyi tanıdıkları ile övünürlerdi.
Irak’ın savaşlar ve ambargo nedeniyle yaşadığı krizler ve zorluklar orada mutlu bir şekilde yaşayan ve güzel hatıralara sahip her Suudi Arabistanlıyı da ilgilendirir. Şemr, El-Şe’lan, El-Cebur ve Tai’ler gibi farklı mezheplerden aşiretler birbirine karışmış ve akraba olmuşlardır . Genellikle siyasal İslamcıların ve bağnazların derinleştirdiği nefret dalgası nedeniyle bu ilişki ve bağ unutulsa da edebiyatın hafızası hala kendisini canlı tutmaktadır. Bunları söylerken gözümün önünde sanki Kerbala ve Necefli siyah sarıklı alim Muhammed Said El-Hububi’nin 19. yüzyıl sonunda ailesinin ikamet ettiği El-Müşahade pazarının ortasında durup şu beyiti okurken ki hali canlanıyor:
Vatanın Necd ve sevgilin Iraklı
Kavuşmak ise bir temenniden ibarettir
Suudi Arabistan’ın kurucusu Kral Abdülaziz bin Suud’un “İhvan” grubu ile mücadele etmesinin en önemli nedeni Irak’a sürekli saldırmalarıydı. Son saldırıları da geçen yüzyılın yirmili yıllarının başında gerçekleşmişti. Ardından Suudi Arabistan ve Irak kralları arasındaki o tarihi görüşme gerçekleşmişti. İkinci Körfez Savaşı’na kadar da ilişkiler dostane bir şekilde devam etmişti.
Dedemiz El-Kuseymili gazeteci Süleyman Salih Dahil okumak için Bağdat’a gitmiş, orada Irak’ın o zengin dünyası ile karşılaşmış ve Bağdat halkından biri haline gelmişti. Bu gazeteci ve entelektüel kalbinde ve çantasında her daim Irak halkına taşıdığı o büyük sevgiyi muhafaza etmişti. Irak'ta Bağdatlı alim Mahmud Şükrü El-Alusi’den eğitim almış, müçtehid Hibetüd-din Hüseyni Şehristani Necefi El-Kazımi ile arasında , bugün nefret sahibi kişilerin belki de hiç anlayamayacağı karşılayacağı bir dostluk ilişkisi gelişmişti. Necef’de yayınlanan “El-İlim” dergisinin 1910-1912 yılları arasında yayınlanan sayılarına göz atanlar sözkonusu dergide ismi zikredilen Süleyman Efendi ile aralarındaki işbirliğinin boyutunu görecektir. Bunu anlamak için sahip olduğu Riyad gazetesindeki ilanlara bakmak yeterlidir. Bu dergi Bağdat’ta 1910 yılında yayınlanan Riyad gazetesiyle birlikte basılırdı.
O zamanlarda alanlarının en yetkin isimlerinden olan Iraklı profesörlerin siyasi nedenlerden dolayı Bağdat Üniversitesi ile ilişikleri kesildiğinde Kral Suud Üniversitesi onlara memnuniyetle kucak açmıştı. Siyasi İslam’ın önde gelen isimlerinden birisi halkı onlara karşı kışkırtmak istediğinde ise Kral Faysal bin Abdülaziz onlarla bizzat görüşerek onların endişelerini gidermiş ve onlara bu vatanın onlarında vatanı olduğunu söylemişti. Suudi Arabistanlı öğrencileri hala bu hocaları hayırla yad etmektedir. O günler geçip gitse de dil bilimci Muhammed Mehdi El-Mahzumi’nin fotoğrafı sözkonusu üniversitedeki Arap Dili Bölümü’nün cephesini süslemeye devam etmektedir. Kral ile gerçekleştirdikleri bu samimi görüşmenin etkisiyle psikolog Nuri Cafer kızına “Neccud” oğluna ise “Faysal” adını vermişti. Irak’ın gücü komşularının gücüdür. Onun onuru ve izzetin onlarındır. Çünkü Irak onların evi ve ailesidir.
Siyasi çalkantılar geçip gider ve ülkelerimiz tarihi dönemeçleri atlatıp durur ama komşular her zaman daimdir. Hiç komşusunu kendi seçen bir ülke gördünüz mü? Hayır, bu ülkelerin kaderidir. Halkı, toprağı ve suyu ile Irak’a komşu olmak da Suudi Arabistan için en güzel kaderdir.
El-Habubi bir sevgili muhabbeti ile “Kavuşmak bir temenniden ibarettir” demişti. Ama bizler: Temenni ettik ve kavuştuk diyoruz ve nefret yanlılarının aramızı tekrar açmalarına asla izin vermeyeceğiz.
Eğer rahmetli El-Mahbubi:
"Vatanın Necd ve sevgilin Iraklı” diyorsa affına sığınarak bu sözlerini şu şekilde değiştirmek istiyoruz:
"Her Iraklı Suudi Arabistanlıdır ve Suudi Arabistanlı Iraklı’dır”.
TT
Her Iraklı Suudi, Her Suudi Iraklıdır!
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة