Pek çok medya organının yanı sıra düşman ve düşman olmayan yerel, bölgesel ve uluslararası taraflar, Yemen’de meydana gelen iç savaşı ve siyasi çatışmayı Suudi Arabistan-Yemen savaşı gibi sundu. Onlar, bunu Suudi Arabistan ve müttefiklerinin Yemen’e karşı açtığı bir savaş olarak gösterdi. Yine onlar, 25 Mart 2015 tarihinde Kararlılık Fırtınası başladığından bu yana Yemen halkının maruz kaldığı insani sıkıntıların ve Yemen devletinin yüzleştiği siyasi, sosyal, ekonomik ve mezhepsel parçalanmanın sözde Suudi Arabistan-Yemen savaşından kaynaklandığını söyledi.
Böylesine bir açıklama akla aykırı. Bu yanlış açıklama, mevcut Yemen krizini objektif sebeplerden –ki bu sebepler, Yemen kaynaklı sebeplerdir- uzaklaştırıyor ve bu sebeplere çözüm bulunup Yemen krizinin sonlanmasını engelliyor.
2011 yılında Arap Baharı kapsamında diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi Yemenlilerin çoğu da değişim talep ederek sokağa çıktı. Beklentiler, onları Yemen devletini ve Yemen halkını daha iyi bir geleceğe taşıyacak yeni bir toplumsal sözleşmeye dayalı değişime teşvik ediyordu. O dönemde Yemenliler, diğer Arap ülkelerinin sürüklendiği kaosa ve silahlı çatışmaya sürüklenmedi. Yemenliler, yönetimde barışçıl dönüşümü gerçekleştirmek ve herkesin razı olduğu yeni toplumsal sözleşmeyi biçimlendirecek geçici yönetimi kurmak için Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerindeki dostların çabalarını kabul ederek üstünlüğü sağladı.
Husiler de dâhil Yemen’deki tüm siyasi güçlerin imzaladığı Körfez girişimi ve yürütme mekanizması, yönetimdeki barışçıl dönüşümün temel dayanak noktasıdır. Bu girişim, Yemen’deki siyasi geleceğin yol haritasını oluşturdu. Söz konusu girişim ve yürütme mekanizması kapsamında ülkenin geleceğine yönelik yeni bir vizyon belirlemek, anayasayı şekillendirip halk oylamasına sunmak ve yeni anayasaya göre cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini yapmak için ulusal diyalog konferansı düzenlendi.
Yemenliler, 18 Mart 2013’ten 25 Ocak 2014’e kadar devam eden kapsamlı ulusal diyalog konferansları düzenledi. Yemenliler, söz konusu diyalogun kararları ve yeni toplumsal sözleşme konusunda anlaşmaya vardı. Ayrıca onlar, anlaşmaya vardıkları bu kararları uygulama noktasında hemfikir kaldılar. Bu medeni başarıdan dolayı herkes, Yemen’in Arap Baharı krizinden kurtulacağına dair iyimser düşünmeye başladı.
Yemen’in ulusal başarısı konusunda Suudi Arabistan’dan daha mutlu kimse yoktu. Öyle ki bu ulusal başarı, Yemen’de yeni bir meşru yönetim ortaya çıkartacak ve meşru yönetim aracılığıyla Yemen’in kalkınması, güvenliği ve istikrarı desteklenmeye devam edecekti.
Fakat rüzgârlar, daima gemilerin arzuladığı yönden esmez. Husiler, önceki Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih ve Salih yanlılarıyla –ki hepsi de ulusal diyaloga katılmış ve bu diyalogun kararlarını imzalamışlardı- anlaşarak bu başarıyı gözlemleyip çıkar kaynaklı sebeplerden dolayı darbe yapmaya çalıştılar. Gayri milli mezhepsel sebepler, bu nedenler arasında gösterilebilir. Sanki onlar, tüm halkın uzlaşması ve katılımıyla Yemen’in istikrara kavuşmasını ve geleceğe doğru ilerlemesini istemiyorlardı. Onlar, meşru geçici yönetime darbe yapmak için geçiş sürecindeki zayıflığı ve kırılganlığı istismar edip Yemen’i farklı bir yöne sürüklediler.
Meşru yönetim, Husilerin ve Husi yanlılarının darbesinden ve Eylül 2014’te Sana’yı işgal edip meşru yönetimdeki kişileri hapsetmelerinden dolayı bu saldırıya karşı koymaktan başka bir seçeneği yoktu. Nitekim Husilerin ve Husi yanlılarının daha büyük hedefleri olduğu anlaşıldı. Şöyle ki onlar, Yemen’in farklı bölgelerinde genişleyip özel yönetimlerini kurmaya başladılar.
Husiler, devleti yok edip ulusal diyalog kararlarına göre Yemen’e kendi görüşlerini, sistemlerini ve İran’la bağlantılı genişlemeci mezhepsel ideolojilerini dikte etmek istedi. Bu, Yemen krizinin ana sebebidir. Her şeyden önce bunun sorumlusu darbecilerdir. Darbeciler, darbelerinden vazgeçip Yemen devleti de tüm kurumlarını geri almadıkça bu kriz bitmeyecek.
Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi ve hükümetinin temsil ettiği meşru Yemen yönetiminin, bu saldırıya karşılık verip devleti geri kazanmak için en yakın kardeş ülke Suudi Arabistan’dan –ki Suudi Arabistan’ın ulusal güvenliği, Yemen’in istikrarına ve güvenliğine bağlıdır- yardım talep etmekten başka seçeneği yoktu.
Cumhurbaşkanı Hadi, düşmana karşılık vermek ve Yemen devletini geri kazanmak için Suudi Arabistan’dan meşru yönetime yardım etmesini resmen talep etti. Suudi Arabistan, Cumhurbaşkanı Hadi’den talebine ilişkin resmi bir mektup yazıp bu mektubu krallığa ve bir nüshasını da Birleşmiş Milletlere ve Arap Birliği’ne göndermesini istedi.
Kendi açıklamasına göre Cumhurbaşkanı Hadi’nin önünde “Yemen’i ya İran’a teslim etmek ya da kardeş Körfez ülkelerinin müdahalesini talep etmek” şeklinde iki seçenek vardı.
Körfez ülkeleri ve Arap Koalisyonu’na destek verenler; Yemen devletini, meşru yönetimi ve kurumları geri almak için yardım elini uzatmakta gecikmedi. Meşru Yemen yönetiminin Güvenlik Konseyi’nin 2216 sayılı kararıyla desteklenen bu yardıma ihtiyacı olduğundan söz konusu meşru destek, 4 yıldır devam ediyor. Nitekim 2216 sayılı karar, meşru Yemen yönetiminin desteklenip devlet kurumlarının geri alınmasını ve Körfez İşbirliği Konseyi’nin Yemen’deki çabalarının desteklenmesini vurguluyor.
Kraliyetin meşru Yemen yönetimini destekleyip ona yardım etmesi, kraliyetin dış politikası ve ulusal güvenliğiyle doğrudan bağlantılı olan Suudi Arabistan ve Yemen arasındaki tarihi ilişkilerin bir parçasıdır. Kral Abdulaziz döneminden bu yana Yemen’e yönelik izlenen bu politika şu şekilde özetlenebilir:
“Yemen’in güvenliği ve istikrarı, Suudi Arabistan’ın güvenliği ve istikrarı demektir. Yemen’in güvenliğinin ve istikrarının sarsılması, Suudi Arabistan’ın ulusal güvenliğini doğrudan etkilemekte ve Suudi Arabistan’ın ulusal güvenliğine bir tehdit oluşturmaktadır.”
Bunun için Yemen’de, toplumsal dengeyi koruyan, Yemen’in güvenliğini, istikrarını, Suudi Arabistan’la sınır güvenliğini garantileyen ve halkın razı olduğu bir istikrar egemen olmalıdır.
Şartların ve zamanın değişmesine rağmen tarih, bir şekilde tekerrür ediyor. Suudi Arabistan Krallığı, Eylül 1962 devriminin sonlarında meşru Yemen yönetimini destekledi. Suudi Arabistan, Riyad’a düşmanca davranan cumhuriyetçilere karşı Mütevekkili Krallığı’nın yanında yer aldı. Suudi Arabistan, 8 yıllık iç savaşta meşru yönetimi desteklemeye devam etti. En nihayetinde çatışan taraflar, Yemen halkının razı olduğu siyasi bir çözüme ulaştı ve ardından Suudi Arabistan, yeni meşru yönetimi destekledi.
Yemen’deki mevcut meşru yönetimi desteklemek Suudi Arabistan’ın geçmişten beri değişmeyen politikasının bir parçasıdır. Bugün bu politika kapsamında meşru yönetim anlayışı desteklenmektedir. Yemen halkı, eski meşru yönetime ya da Körfez girişimi ve yürütme mekanizmasıyla uyumlu herhangi bir çözüm konusunda anlaşmaya varması halinde Suudi Arabistan, bu çözümü desteklemekten asla geri durmayacaktır.
Yine Suudi Arabistan, Yemen’in meşru duruma geri dönmesi konusunda uluslararası girişimleri desteklemekten asla geri kalmadı. Bu desteklerden ilki, Kuveyt konferansına ve en sonuncusu da Stockholm müzakerelerine yönelik destektir. Fakat meşru yönetimin Yemen devletine geri dönmesi ve Husiler dâhil tüm Yemen güçlerinin ulusal diyalog kararlarına yeniden katılmasıyla ilgili başka alternatifin olmadığı noktasında Suudi Arabistan’ın tutumu açık ve net olmaya devam edecektir. Ayrıca Suudi Arabistan, meşru yönetim dışındaki silahlı güçlerin ya da milislerin Yemen’in ve krallığın güvenliğini ve istikrarını tehdit etmesine müsaade etmeyecektir.
Yerel, bölgesel ve uluslararası güçlerin Suudi Arabistan’ın Yemen’e yönelik müdahalesinin gerçek sebeplerini görmezden gelip Yemen krizinin sorumluluğunu krallığa yüklemeye çalışması, gerçeklere aykırı olup krallığın çabalarına yönelik bir haksızlıktır.
Suudi Arabistan ve müttefikleri, meşru Yemen yönetimini destekleyerek Yemen’in güvenliğini ve istikrarını savunuyor. Suudi Arabistan, askeri bakımdan meşru yönetimi desteklediği zaman Yemen’le savaşmış ya da Yemen’e savaş açmış olmuyor. Krallık, milyonlarca Yemenliyi ağırlıyor. Suudi Arabistan, 2015 yılından beri 11 milyar doların üstünde insani ve kalkınmaya yönelik yardımlar yaptı. Bu krizin devam etmesinden Suudi Arabistan ve Arap Koalisyonu değil, aksine dış odaklı hedeflere hizmet etmek için Yemenlilerin ulusal diyalog kararlarına darbe vuranlar sorumludur.
TT
Biz ve Yemen: Müdahaleye yönelik yanlış açıklamalar
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة