Dennis Ross
Başkan Bill Clinton'un Ortadoğu özel koordinatörlüğü, Başkan George Bush'un Dışişleri Bakanlığı'nda Politika Planlama Direktörü olarak görev yaptı.
TT

Savaş, Lübnan’da başlayıp başka ülkelere yayılabilir

Tabiat, boşluk kaldırmaz. Aynı şekilde iktidar politikasının dünyası da boşluktan hoşlanmaz. ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den güçlerini çekeceğini açıklamasından sonra tarafların bırakacağı boşluğu doldurmak için itişmesi garip değil. DEAŞ terör örgütünün dört Amerikalı’nın öldüğü patlamayı üstlenerek henüz yenilmediğini ispat etmeye çalışması yetmedi; üstüne İranlıların Suriye’ye silah sevkiyatını artırdığına dair işaretler belirdi.
İsrailli yetkililer, İran’ın yeni girişimlerinin Trump’ın açıklamasından sonra başladığını ve  daha çok mevcut Suriye üslerine gelişmiş füzeler yerleştirmeye odaklandıklarını, bu tercihte de Beşşar Esed rejimini korumayı taahhüt eden Rusların, İsrail’in Suriye üslerine yapacağı saldırıyı engelleyeceği düşüncesinin etkili olabileceğini ifade ediyorlar.
Hiç şüphe yok ki İranlıların arzu ve beklentileri, Rusların uçaklarından birini düşürüp 15 Rus askerinin ölümüne sebep olduktan sonra İsrail’e karşı aldığı sert tutuma dayanıyor. Çelişkili olan, İsrail uçaklarının görevini tamamlayıp üslerine döndükten sonra Suriye’ye ait uçaksavar füzelerinin uçağı düşürmesidir.
Ancak, Ruslar Suriye’de müttefikleri Esed’i korumak adına bulundukları için belki de İsraillileri suçlamayı daha uygun gördüler.
İranlılar, İsrail’in Suriye’deki üslerine veya kuvvetlerinin çalıştığı tesislere yönelik İsrail saldırılarını engellemek için Ruslara güvenebileceklerini düşünüyorlarsa maalesef yanılıyorlar. Öyle ya ABD’nin Suriye’den ayrılmasını isteyen Ruslar, İsraillileri ‘keyfî’ hava saldırısı sebebiyle eleştirmişti.
 
ABD’nin güçlerini çekeceğini ilan etmesinden sonra İsrail, Suriye’deki İranlılara karşıt bir tutum almadan veya saldırmadan önce, caydırıcılık ölçütlerini düşürdü. Zira Suriye topraklarındaki Amerikan güçlerinin varlığı, en azından şu iki sebepten ötürü İranlıları hareketlerinde temkinli olmaya itmiştir:
İlki, Suriye’deki güçlerine karşı bir Amerikan askeri cevabından kaçınmak.
İkincisi, Rusya’nın kendilerine, Suriye’de kalması için Amerikalılara bahane verecek şekilde hareket etmemeleri için baskı yapmasına imkan vermemek.  
İranlıların Amerikan güçlerinin ayrılmasının kendilerine daha etkin olma fırsatı vereceğine inandıkları çok açıktı. Bu aynı şekilde Ruslar için de geçerlidir.
Nihayetinde Kudüs Güçleri’nin askeri danışmanları ve bu topraklar üzerinde bulunan Şii milis ajanları, Ruslar ve Esed için boşluğu doldurmak ve Suriye’deki DEAŞ artıklarını ortadan kaldırmak adına ihtiyaç duyulan varlıklardır.
Bununla birlikte Ruslar ve İranlıların, ABD’nin ayrıldığından emin olamamaları, İsrail’i Suriye’deki sınırlarını ve kırmızıçizgilerini kökleştirme konusunda daha kararlı kılacaktır.
İsrail, Suriye’de 200’ü aşkın operasyon gerçekleştirdi. Amacı ise Lübnan’da yaptıklarını Suriye’de de yapan İranlıları hoş görmeyeceklerini ortaya koymaktı.
Trump’ın açıklaması, aynı şekilde İsrail’in kendi başına olduğuna; ABD’nin İran’ın ek tahkimlerini veya Suriye’de daha gelişmiş füze kabiliyetlerini geliştirmesini sınırlamak için hiçbir şey yapmayacağına da bir işaretti.
Yeni koşullara bakılınca uçak düşürme hadisesinden sonra Suriye’deki operasyonlarının sayısını büyük oranda düşürmüş olan İsrailliler, harekete geçmeyi tercih etti ve sekiz gün içerisinde iki operasyon gerçekleştirdi. Saldırılarının hedefi, Uluslararası Şam Havalimanı da dâhil olmak üzere, Şam ve etrafındaki bölgeler. Bu hedefler, İran’ın silah depolarını, istihbarat merkezlerini ve eğitim üslerini de içine almaktadır.
Bu iki operasyona karşılık İranlılar, Golan Tepeleri’ndeki Harmon Dağı’nda yer alan ve çok sayıda İsrailli turistin bulunduğu İsrail’e ait bir kayak merkezine yönelik savaş başlığı taşıyan bir balistik füze atışı gerçekleştirdi. İsrailliler önce füzeyi düşürdü; sonra da İran’a ait farklı tesislere saldırı başlatarak bir kısım İran silahını ve Şam’ın güneyindeki el-Kisve’de yer alan bir savaş üssünü vurmayı başardı.
Ayrıca İsrailli uçaklara ateş açan Suriye hava savunma bataryalarını da yok ettiler. İntikam saldırılarının ardından İsrail Ordu Sözcüsü şu ifadeleri dile getirdi: “Füze atışı Şam’daki bir noktadan ve Suriye Hükümeti’nin İran birliklerinin bulunmadığı güvencesini verdiği topraklardan geldi.”
 
Çok açık ki İranlılar, Suriye’de bulunuyor ve kendi üslerine ek olarak Suriye ordusu ile de ortak noktalar paylaşıyorlar. İsrail, böyle bir İran varlığını engelleyeceğini göstermek için harekete geçti.
İranlıların attığı füze, sınırları geçmişti. Tıpkı Mart 2018’de İran’ın silah taşıyan insansız bir hava aracını İsrail’e doğrudan gönderdiği zaman olduğu gibi. O zaman ilk kez Suriye’deki ajanları üzerinden değil de doğrudan İsraillilere saldırmaya hazırdı.
Atılan son füzenin büyüklüğü ve taşıdıkları, İran’ın İsrail’e doğrudan daha fazla zarar vermeye hazır olduğunu gösterdi. Ama İsrailliler, İran saldırısını yeniden başarısız kıldı ve İranlıları zarara soktu.
Şu anda gelinen durum sakinleştirecek mi? Belki, ama ABD’nin Suriye’den çekilmesi ile birlikte İsrail, kendine özgü kırmızıçizgiler koyması gerektiğine inanıyor ve İranlıların söz konusu kırmızıçizgileri aşması durumunda da daha sert önlemler alacak.
Şimdi soru şu: Suriye’de bir kez daha askeri zarara uğrayan İranlılar, gerilimi sonlandırmaya ve Suriye’deki pozisyonlarını azaltmaya karar verdi mi vermedi mi? Her halükârda Suriye’den ayrılmayacaklar. İsrailliler ne söylerse söylesin İranlıların ayrılmayacağını biliyor ama İran varlığını sınırlandırmak ve güdümlü füzelerin kendilerine karşı kullanılmayacağından emin olmak için çabalıyorlar.
ABD’nin güçlerini Suriye’den çekeceğini açıklaması, bu hafta İsrailliler ve İranlılar arasında gerçekleşen askeri gerilime katkı sağladı belki ama çekişmenin kaynağı bizzat bu değil. İran Hava Kuvvetleri Komutanı, “İsrail’in yıkımına yol açacak nihai savaşa hazırız” derse, İsrailliler de ne ile karşılaşacaklarını anlar ve İranlıları böyle bir tehdidi uygulamaya kalkışmaktan men etmeleri gerektiğini hissederler.
İsrail, kendisi için Suriye ve Lübnan’dan daha büyük bir tehlike yaratmayı hedefleyen İran kalkışmalarına karşı kararlılıkla çalışmayı sürdürecek. İsrail tarafından doğrudan İran topraklarına karşıt bir saldırı almaksızın Lübnan ve Suriye topraklarından İsrail’e karşı binlerce füze saldırısı gerçekleştirebileceklerine inanıyorlarsa, bu konuyu gözden geçirmelerinin iyi olacağını İranlılara anlatacaklar.
Bölgede veya dışarıda hiç kimsenin Lübnan’da başlayabilecek savaşın bölgedeki diğer ülkelere sıçramayacağını düşünmemesi gerekir. Nitekim İsrail, Hizbullah füzeleri ile Lübnan ve Suriye’den atılan İranlı füzeler tarafından binlerce saldırı ile karşılaşırsa, İran için yüksek öneme sahip hedefleri vuracaktır. Peki İran buna karşılık kimi vuracak? Liderleri, Hizbullah füzelerinin yaptıklarına biraz eklemede bulunarak Körfez ülkelerini vurmaya karar verebileceklerini düşünüyor. Bu senaryo, hızlı bir şekilde gerçekleşebilir ve bitirilmesi kolay olmaz.
Böyle bir çekişmenin hangi tarafın çıkarlarına hizmet edeceğini belirlemek zor. Trump yönetimi Ruslara açık bir şekilde, böyle bir çatışmanın ABD’yi bölgeye geri getireceğini söylese Putin, İranlıların Suriye’deki faaliyetlerini kısıtlamak için daha fazlasını yapmaya teşvik olacaktır. Daha büyük bir bölgesel çekişmeden kaçınmak, böylesi sınırların konmasına bağlıdır.
*Şarku’l Avsat’a özel