Bazı eski makaleleri yeniden biçimlendirip yazdığımızda, bugün dünyanın benzer yaşam ilişkilerini ortaya çıkartan bireysel ya da konjonktürel zamanı yaşamış oluyoruz. Konjoktürel zaman, beşeri toplumların, ekonomilerin, devletlerin, kültürlerin ve siyasi formatların önemini ortaya koyar ve savaş mağdurları, terör olayları ve siyasi rejimler gibi o anki önemli hadiseleri göz önünde bulundurur. Öyle ki siyasi rejimler, halkı ülkelerinden ayrılmaya ve göç etmeye zorladı. Halk, savaş alanlarından güvenli bir yaşamı garantileyen diğer ülkelere göç etmek için ağır bir bedel ödedi.
Tüm bunlara rağmen tarih, onlara, Doğu’da ve Batı’da medeniyet kurmalarına olanak sağlayan uygun bir çevre inşa etmelerine, ümitsizliği yenmelerine, savaş törenlerinden ve umut hapishanelerinden kurtulma imkânı verdi. Zira farklı uyruktan birçok insan, Almanya gibi Batılı ülkelere sığındı. Mevcut milletler, bireyler, toplumlar ve ülkeler arasındaki ilişkiyle ilgili olarak aşağıdaki bilgiyi alıntılamakla ve modern tarihin fırsatlarını ve öncü rolünü aktarmakla yetineceğim.
Buradan hareketle tarihin, ilişki ve çevre bakımından beşeri gruplarla daha fazla irtibatlı olduğunu görüyoruz. Böylece Alman halkını Avrupa’nın en perişan ve en mutsuz halkı olarak sınıflandırmaya sevk eden şartlardan dolayı bazılarının zihninde oluşan düşünceden uzak bir şekilde gerçek Alman halkıyla tanışmış oluyoruz.
Almanlar, kendilerini savunmakla pek uğraşmayıp bozukluğa ve bozukluğu gidermeye odaklandı. Alman gazetecilerin dünyada 15’den fazla ülkede kendi toplumlarına yönelik klasik düşünceyi ele alan ‘Dünya Bizi Böyle Görüyor’ kitabı, bu sorunun Almanları yeni bir yaşama götürdüğünü ve hayatta derin bir değişiklik meydana getirdiğini teyit ediyor. Kitap, düşünceleri temelden sarsan şiddetli çalkantıların yaşandığı cesur bir tartışmayı başlattı. Şöyle ki, bu tartışmadan insan ve düşünce arasında yeni ilişkiler ortaya çıktı. Ortak yaşam ve hoşgörü bakımından ideal bir topluma dönüşmek için toplumu yalnızlıktan kurtarmaya yönelik tarih sorunu aşıldı.
Bu çerçevede Almanların endüstriyel üstünlüğüne ışık tutmayacağım ve çalışma saatlerine azami ölçüde dikkat ettiklerini reddetmeyeceğim. Tam tersine buradan insanlık konusuna ve Alman halkının ötekiyle ilişkisine geçiş yapacağım. Amaç, kendi topraklarında yaşayanlara karşı muamelede Nietzsche’nin ‘Gönül Çağı’ olarak ifade ettiği klasik çağın aksine romantik çağa entegre olmak için belirsiz ve karmaşık ilişkileri çözmeye net bir örnek sunmaktır. Zira değerler ağır bir değişime uğradı. Almanya’da yaşayan yabancıların sayısı, 10 milyonu geçiyor.
Almanların sosyal ve insani yaşamlarındaki bu pozitif dönüşüm, 1967 yılında nüfus sayımlarının başladığından beri 10 milyonu geçen kalıcı nüfusun artmasıyla sınırlı kalmadı. Almanya, birkaç gün süren kültür festivalleri düzenleyerek kendi topraklarında yaşayan topluluklara kültürel yönleri göstermeye özen gösterdi. Bu topraklarda yaşayanlar, iyi bir grup aracılığıyla festivallere katılıyor ve farklı kültürlerden gelen sanatçılar, gösterileriyle kalabalığı eğlendiriyor.
Göçmen kökenli 15 milyon Almanın varlığı, birçok belirtilere işaret etmektedir. İktidardaki koalisyonun ortağı Demokratik Sosyalizm Partisi, özellikle Suriye ve komşu ülkelerden gelen mültecilerin topluma entegre olmasını kolaylaştıracak şekilde anayasanın ilk 20 maddesini Arapça’ya tercüme edip mültecilere dağıtmaya özen gösteriyor.
Aynı şekilde farklı ve çeşitli kültürlerin varlığı, Alman toplumuna kültürel bir zenginlik kattı. Kültür festivali, Almanya’nın kültür sahnesine eklenen bir değerdir. En büyük Türk gettosunun ve çok sayıda yabancı nüfusun bulunduğu Berlin’in Kreuzberg bölgesinde her yıl kültür festivali düzenlenmektedir. 75 ülkeden 5 bin kişinin ve 900 sanatçının yanı sıra festivale yüz binlerce insan katılmaktadır. Sıfırın altında 11 dereceye ulaşan hava sıcaklığı, festivalin başladığı ilk 4 saatte sayıları bir milyona ulaşan ziyaretçiler için bir engel oluşturmuyor.
Alman tecrübesine dayanarak Körfez ülkelerinde yaşayanlarla ilgili birkaç soru gündeme getireceğim. Bu beşeri ve kültürel çeşitlilikten neden yararlanmıyoruz? Almanya’da düzenlenen festivaller gibi neden kültür ve eğlence festivalleri düzenlenmiyor? Zira 80 milyonluk (39 milyon erkek ve 41 milyon kadın) nüfusla kıyaslandığında Körfez’deki yabancı nüfusun yerli nüfusa oranı, Almanya’daki yabancı nüfusun oranını geçmektedir.
Ayrıca festivalin dili, gettolar üzerindeki gurbet etkisini azaltmak için her yıl düzenlenen festivalde yabancılarla Alman toplumunu kaynaştırıyor ve Almanlarla Körfez toplumları arasındaki uyumu ve birlikte yaşamı sağlamlaştırıyor. Yine yabancıların yaşamını anlama noktasında güvenlik boyutlarına sahip olan bu uyum ve yakınlaşma, yabancılara net bir vizyona göre birlikte yaşama gücü veriyor. Bu çeşitlilik, karışım ve farklılık sosyal yaşama güzellik katıyor ve klasik yaşamın ritmini değiştiriyor. Alman tecrübesine dayanarak diğer kültürlere açılacağımız bir pencere açsak ve bu görevi ilgili bir kuruluşa versek ne güzel olurdu!
TT
Beşeri ve kültürel çeşitlilikten nasıl istifade edilebilir?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة