Hazım Hayrat
Mısır’ın Eski Şam Büyükelçisi
TT

Suriye ve boş koltuk

Suriye’nin Arap Birliği’nde bulunmaması, şartların değişip değişmediği ya da bu karara yol açan sebeplerin geçip geçmediğiyle ilgili hukuki ve siyasi tartışmaları zaman zaman gündeme geliyor.
Aslında üyelik, üyeliği askıya alma ya da bazı ülkeleri uluslararası örgütlerden ihraç etme kuralları, kapsamlı bir incelemeye dayanıyor. Bazen siyaset hukuka, bazen de hukuk siyasete üstün geliyor. Fakat her halükarda toplu siyasi iradenin kararına götüren kurallar mevcut.
Arap ve uluslararası düzlemde Birleşmiş Milletler Antlaşması, üye devletin üyeliğini dondurmak ya da üyelikten çıkarmak için net kriterler belirledi. BM Antlaşması’nın üyelikle ilgili 2’inci bölümünün 5’inci ve 6’ncı maddesinde şu ifadeler yer alıyor:
Madde 5: Güvenlik Konseyi tarafından aleyhinde bir önleyici ya da zorlayıcı önlem alınmış bulunan bir BM üyesi, üyelik sıfatından doğan hak ve ayrıcalıklarını kullanmaktan, Güvenlik Konseyi’nin tavsiyesi üzerine Genel Kurul tarafından alıkonulabilir. Güvenlik Konseyi, bu hak ve ayrıcalıkların kullanılmasına yeniden izin verebilir.
Madde 6: Bu antlaşmada belirtilen ilkeleri çiğneyen bir BM üyesi, Güvenlik Konseyi’nin tavsiyesi üzerine Genel Kurul tarafından örgütten çıkarılabilir. 
Görüldüğü üzere BM Antlaşması’nda geçici siyasi eğilime bağlı kalmadan üye devletin üyeliğini askıya alma ya da üyelikten çıkarma konusunda net kriterler belirlenmiştir.
BM kurulduğundan beri, 1974 yılındaki tek bir durum hariç BM’ye üye bir devletin üyeliği askıya alınmadı ya da BM’ye üye bir devlet üyelikten çıkarılmadı. Güney Afrika, Genel Kurul’un toplantılarına katılmaktan men edildiği zaman üyelikten çıkarma işlemleri tamamlanmadı. ABD, Fransa ve İngiltere’nin veto hakkını kullanması nedeniyle 6’ncı maddeye göre Güney Afrika’yı BM’den çıkarma girişimleri başarısız oldu.
Arap Birliği Antlaşması’nın 18’inci maddesinde ise şu ifadeler yer almaktadır:
“Arap Birliği Konseyi, üye ülkelerin oybirliğiyle antlaşmanın gereklerini yerine getirmeyen herhangi bir devleti birlikten ihraç edebilir.”
Yani Arap Birliği Antlaşması, ihraç kriterlerinin de oybirliğiyle alınmasına karar verdi.
Arap Birliği kurulduğundan beri üyelikten çıkarma ya da üyeliği askıya alma konusunda (birkaç ayı geçmemesine rağmen Libya’nın yanı sıra) Mısır ve Suriye’yle ilgili iki gelişme yaşandı. Tesadüfe bakın ki Mısır ve Suriye, Arap Birliği’nin kurucu ülkeleri arasında yer alıyordu. Ayrıca iki ülke, birleşme konusunda da Arap hayalini gerçekleştirdi. Mısır ve Suriye, Ekim 1973’te İsrail’e kaşı yürütülen onur savaşına birlikte katıldı. Açıkçası Arap Birliği’ne üye ülkeler, bir devletin üyeliğini askıya almak istediği zaman oybirliğiyle karar alıp uzlaşmaları gerekiyor. Antlaşma ve uygulama böyle.
Bazıları, siyaset ve hukuk konusunda çetrefilli sorular gündeme getiriyor. Arap Birliği, metin dışına çıksalar dahi ülkelere bir devlet ya da rejim olarak mı muamele ediyor?  Arap Birliği Konseyi’nin karar alma kriterleri nedir? Saddam Hüseyin, birliğe üye Arap devletini (Kuveyt) işgal edip haritadan silmeye çalıştığında ve Suudi Arabistan gibi kardeş Arap ülkelerini bombaladığında Arap Birliği aynı kriterlere göre mi hareket etti? Diğer ülkelerin iç işlerine müdahale eden, radikal gruplara silah ve fon desteği sağlayan, kaosu yayan, nüfuzunu yayması için Türkiye ve İran gibi Arap olmayan bölgesel ülkeleri getiren devletler, Arap Birliği Antlaşması’nın 18’inci maddesine göre antlaşmanın gereklerini yerine getiriyor mu yoksa üyelikten çıkarılmayı mı hak ediyor?
Bazılarının zihninde şöyle bir soru dolaşabilir... Geçmişte ve günümüzde görüş birliğini engelleyen kronik Arap-Arap çekişmeleri, Arap ülkeleri arasındaki güvensizliğe ve belirli şartlarda güç merkezlerinin hâkim olduğu kararların alınmasına mı yol açtı? Bu soruları gündeme getirenler, rejimleri savunmayı değil aksine Arapların mutlak çıkarını güvenilir bir şekilde analiz etmeyi hedefliyor.
Bu çerçevede sembolik anlama sahip ülkelerin koltuğunun yıllarca boş kalmaya devam etmemesi gerektiğini düşünenler var. Böyle düşünenlere göre tarih, bir devletin üyeliğini askıya almanın ya da üyelikten çıkartmanın o devletin tutum ve davranışını değiştirmediğini, tam tersine durumu daha da karmaşık hale getirdiğini ve bunun Araplara olumsuz yansıdığını kanıtladı.
Antlaşmaya göre ülkelerin üyeliğini askıya almak için konulan oylamadaki oybirliği kuralı neden şu an Arap Birliği Konseyi’nde, Suriye’nin geri dönmesinin üçte ikilik çoğunluğa göre değil de uzlaşmaya ve oybirliğine bağlı olduğunu söylüyor? (Antlaşmanın değiştirilmesiyle ilgili konularla kıyaslandığında Konsey’in önceki kararlarda 18’inci maddeye göre üçte ikilik oylamaya bağlı kaldığı gerekçe gösterilse bile kurallar sabit ve nettir.)
Kısacası Arap Birliği Konseyi, Suriye krizinin çeşitli iç ve dış sonuçlarından dolayı Kasım 2011’de Suriye’nin üyeliğini askıya aldı. Libya’nın üyeliğini durdurma gibi bu kararın da uzun sürmeyeceği bekleniyordu. Bu kararın amacı, politikalarını değiştirmesi için rejime baskı yapmak değildi. Arap Baharı ülkelerindeki diğer rejimlerde olduğu gibi bu rejimin yakında devrilip iktidara geçecek muhalif güçlerin ortaya çıkacağı iddia edildi. Fakat şu anki gerçek farklı. Rejim devrilmedi. Muhalefet de sorumluluk almak için birleşmedi. Hatta rejimin yakın bir süreçte devrileceğiyle ilgili herhangi bir işaret de yok. Bazı ülkeler, bu durumun farkına vardı ve Suriye sahnesine karşı tutumunu değiştirmeye başladı. Suriye’nin bölünüp nüfuz bölgelerinin kalıcı hale gelmesine ve Suriye topraklarında İran-İsrail çatışmasının devam etmesine yönelik endişelerin yanı sıra Rusya’nın, İran’ın ve Hizbullah’ın müdahalesi sonucu Suriye’deki olayların gidişatı rejimin lehine oldu.
Sonuçta Suriye’nin koltuğunun Arap Birliği’nde boş kalmaya devam etmesi, Arap boşluğunu oluşturan gereksiz boykot düşüncesinin halen canlı olduğunu gösteriyor. Maalesef bu boşluğu başkaları dolduruyor. Kardeş Suriye devletinin kaynakları ve geleceği, İran’ın, Rusya’nın, Türkiye’nin, İsrail’in ve radikal grupların eline geçti.
Araplar olarak Irak tecrübesinin tekrar etmesini istemediğimizi düşünüyorum. Zira uzun süre yalnız bıraktığımız Irak’a geri döndüğümüzde vakit geç olmuştu. Arap uzlaşmasının gerçekleşmesinin zor olduğunu bilmemize rağmen Suriye’nin Arap Birliği’ndeki koltuğuna geri dönmesi için bu uzlaşmanın gerçekleşmesini ümit ediyoruz.
Suriye’nin ödüllendirilmek için Arap Birliği’ne geri dönmesi istenmiyor. Suriye hükümeti, Arap dostlarının oynadığı rolün komplo ya da iç işlerine müdahale olmadığını bilmesi gerekiyor. Aksine Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasını desteklemek ve modern tarihte en büyük insani krizi yaşayan kardeş Suriye halkının sıkıntılarını sonlandırmaya yardım etmek için Arap Birliği’ne geri dönmesi isteniyor. Şu ana kadar Suriye’de 400 binden fazla insan öldü. 5,6 milyon mülteci ile 6,5 milyon göçmenin yanı sıra 13 milyon insan yardıma ihtiyaç duyuyor. Tamamen tahrip edilen altyapının yeniden imar edilmesi için uzun yıllara ihtiyaç var. Suriye krizi, Arap vicdanının göz ardı edemeyeceği bir trajedidir.