Atmosfer aynı atmosfer ve gerilim aynı gerilim. 39 yıl önce İran-Irak arasında Birinci Körfez Savaşı(1980-1988) meydana geldi. 1991 yılında Kuveyt’i Irak işgalinden kurtarmak için İkinci Körfez Savaşı çıktı. 2003 yılında Irak’ta Saddam Hüseyin rejimini devirmek için Üçüncü Körfez Savaşı patlak verdi. Bugün ise bölge, herkesin bildiği siyasi ve askeri bir gerilim yaşıyor. Sanki gökyüzünde dördüncü savaş bulutları dolaşıyor.
ABD’nin bölgeye Abraham Lincoln uçak gemisini göndermesinin ve farklı uyruktan 4 ticari geminin el-Fuceyra Emirliği karşısında Körfez sularında sabotaja uğramasının ardından dördüncü savaş ihtimali daha da güçlendi. Amerikan gemi inceleme-soruşturma ekibinin ilk değerlendirmesine göre saldırı, İran veya İran destekli güçler tarafından yapıldı ve bu saldırıda patlayıcı cihazlar kullanıldı. Daha sonra da Husiler aracılığıyla İran, Suudi Arabistan’ın doğusundan Yenbu Limanı’na petrol transfer eden iki adet pompa istasyonuna yönelik drone ile terör saldırısı düzenledi.
Gerilimin ve istikrarsızlığın tek sebebi İran’dır. Nitekim Riyad, İran’ın bölgenin güvenliğine ve istikrarına yönelik tehlikesine birçok kez dikkat çekti. Suudi petrol boru hatları, terör saldırılarına maruz kaldığı zaman bu saldırılardan sadece Suudi Arabistan değil, tüm ülkeler etkileniyor. Suudi Arabistan’ın bu saldırıları kontrol etme gücü olmasa; Avrupa, ABD ve Asya’nın 200 dolara ulaşan petrol fiyatlarının baskısıyla karşı karşıya kalacağını görürdünüz. Suudi Arabistan’ın yardımı olmadan bu felakete dayanabilirler mi?!
Doğal olarak burada şu soruyu sorabiliriz: İran ve bölgedeki güçlerine tolerans göstermenin yanlış olduğunu anlamak için dünya, 4 yıl beklemeli miydi? Şu an dünya, Suudi Arabistan’ın Yemen’de Husi-İran darbesine müsaade etmemesinin yerinde bir karar olduğunu anladı mı? Dünya, Suudi Arabistan’ın kararının bu darbenin felaket sonuçlarından dünyayı kurtardığının farkına vardı mı?
Büyük kararlar alındığı zaman bu kararları eleştirmek kolay ve bu kararların doğru olduğunu kabul etmek zordur. Büyük karar alanların ve izlemekle yetinenlerin tek kefili, zamandır. Suudi Arabistan, Yemen’de İran varlığına yönelik savaşta stratejik bir karar almasaydı; İran rejiminin dünyanın en önemli iki boğazını(Hürmüz ve Babu’l Mendeb Boğazları) kontrol ettiğini görecektik. İşte İran, kendisi tuzağa düşüyor.
Soruşturmalar, kendisini işaret etmesine rağmen İran, 4 gemiye yönelik saldırıyı reddetti. Ancak müttefiki Husiler, petrol boru hattına yönelik saldırıyı üstlendiklerini açıkladı. İran’ın onayı olmadan Husilerin, Hizbullah’ın ya da diğer militanların bu tür bir terör saldırısına cesaret edebileceğini zannetmiyorum. İşin ilginç yanı şu ki İran, Tahran’ın ve vekillerinin davranışlarını yakından gözlemlemek ve onlara karşılık vermek gibi kısa vadeli ya da Tahran’ın nükleer projesine müsaade etmemek gibi uzun vadeli bir hedef için Körfez’e uçak gemisi gönderen ABD’nin sert mesajını anlamadı. İran rejimi, Obama’yla dans etmenin Trump’la mücadeleden farklı olduğunu unuttu.
ABD güçleri Körfez’de ne yapıyor? Neden ABD, USS Abraham Lincoln uçak gemisi ile B-52 bombardıman uçaklarını bölgeye gönderiyor? İran dostlarının ABD’nin bu hareketinin sadece Körfez ülkelerini korumaya yönelik olduğunu düşünmesi doğru değildir. Müttefikinin İran değil de ABD olması herkesi sevindiren bir hedeftir. Ancak ortada bir parametre mevcut. Washington, tüm bu sıkıntılara “ABD, İran tehditlerine karşı askerlerini ve çıkarlarını savunma noktasında asla tereddüt etmeyecek” şeklinde İran’a sert bir mesaj göndermek için katlanıyor. Ayrıca herkes, İran’ı savaşın eşiğine gelmekten sakındırmak istiyor.
Gerçekleri çarpıtanlara delilleriyle birlikte tek bir hakikat sunuyoruz: Bölge ülkelerinden hiçbirisi, savaşa teşvik etmiyor. İran, savaş çıkartmak isterken, diğer ülkeler ise bu savaşı engellemek istiyor.
TT
İran'ı savaştan uzak tutmak
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة