Davud Ferhan
Iraklı yazar
TT

Her defasında sayaçları sıfırlamak

19 Ağustos 2003 öğleden sonra, ABD'nin Irak'ı işgal etmesinin başlamasından dört ay sonra, 200 kilometrekarelik bir alana sahip olan tüm Bağdat'ta duyulan büyük bir patlama Irak'ın başkentini sarstı. 1991 yılında tüm bir bina olarak kiralan ve BM Genel Merkezi olarak kullanılan binaya Bomba yüklü araçla saldırı düzenlendiği anlaşıldı. Önceden burası "Canal Otel" adında dört yıldızlı bir oteldi ve ismini tam karşısında bulunan ordu kanalından alıyordu. Patlama, Amerikan saldırganlığının durmasından bu yana en geniş çaplı olanıydı. Saldırıda BM Eski Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Brezilyalı Irak Temsilcisi Sergio Vieira De Mello'nun da aralarında bulunduğu en az 20 kişi öldü, 100 kişi de yaralandı. Patlama esnasında binada çok sayıda Iraklı ve yabancı uyruklu çalışan vardı. Başka bir patlama, ertesi yıl aynı binayı hedef aldı. İki patlamayı da “Ebu Musab el-Zarkavi örgütü” üstlendi.
 Tesadüfe bakın ki Gazeteciler ve muhabirler -kendim de dâhil olmak üzere- ertesi gün BM temsilcisi ile eski rejimin yıkılmasından sonraki gelişmeler hakkında konuşmak için randevu almışlardı.
21  Mayıs’ta BM Güvenlik Konseyi, 2019 yılı 2470 sayılı Kararını kabul etti. BM kararlarının önceki ve sonraki tüm metinlerine baktığımızda “yeniden vurgulandı… Anlaşıldığı kadarıyla… Gösterilen gayretler takdir ediliyor… Yeniden hatırlatmak gerekirse… Teyit edildi…” ifadelerini sıkça görürüz. Irak’la ilgili alınan karar sayısı 17’dir. "2003’ten 2018’e kadar her yıl bir karar alındığı görülüyor (2004’te iki karar alındı). Kararlardaki metinler, rahatlıkla her yöne çekilebilecek genel ifadelerden oluşuyor. Totaliter rejimlerdeki geleneksel gazetelerin pespaye ifadelerine benziyor.
BM Güvenlik Konseyi kararlarının birçoğunun “kâğıt üzerinde kararlar” olduğunu bilmek için üstün bir zekâya ihtiyaç yok. Başı sonu birbirine benzeyen kapalı ifadeler. Çoğu zaman uygulamadan kimin sorumlu olduğu dahi yoktur. En son kararla ilgili yaptığımız okumalardan elde ettiğimiz ilk sonuç, Amerikan işgalinin başlamasından bu yana yani kararın çıktığı sabaha kadar hiçbir şeyin değişmediğidir. Allah ömür verir de o günlere yetişebilirsek 2050 yılının (x) sayılı kararında da adeta birbirinin tekrarı ifadeler okuyacağız. Ünlü şarkıcı Macide Rumi’nin dediği gibi “Kelimeler artık kelimeler gibi değil.” "Irak'ın egemenliği, birliği, toprak bütünlüğü, istikrarı, refahı, güvenliği, yeniden yapılanma ve uzlaşma" gibi klişe ifadeler eksik olmaz. Kararda, yolsuzlukla başa çıkmak için "Irak Ulusal Hükümeti Programı"na atıfta bulunmayı da ihmal etmemişler. “Hükümet kurumlarını güçlendirmek” için tüm dinamiklere sahip olunduğu da vurgulanmış. Hepsi de sözden ibaret… Sadece sözden…
Önceki rejimde, Irak hükümetine bağlı gazetelerde, her yıl 17 Temmuz devriminin yıldönümünde makale/editoryal yayınlamak bir gelenek haline gelmişti. Bu tür başyazılarda uzmanlaşmış bir meslektaşımız her yıl, başlangıcı ön sayfada, devamı vefat haberlerinin olduğu sayfada tamamlanan uzunca bir makale yazardı. Yarım saatten kısa bir sürede bir kilometreden daha uzun olan bir makale yazma konusundaki olağanüstü yeteneğine hayran kalırdık!
Ümmü Gülsüm’ün “Kevkebu’ş-Şark/ Doğunun Yıldızı” şarkısı bile neredeyse bir saat sürüyor. Meslektaşım, son on yıl boyunca yazdığı tüm makalelerin ilk makalenin bir tekrarı olduğunu itiraf etti. Sonraki yıllarda yaptığı tek şey, "birinci yıldönümünü ikinci, üçüncü veya onuncu yıldönümü" olarak değiştirmekti. Felsefesi ise, mademki “liderlik” ilk makaleye itiraz etmedi, sonraki yıllarda tekrarlamak en iyisi… Maksat arada maraz doğmasın!
Tam da bu nedenle bugün, önceki yıllardaki kararların kopyası olan Güvenlik Konseyi kararları ile karşı karşıyayız. Genel Sekreter Kofi Annan gitti yerine Güney Koreli Ban Ki-moon geldi şu an Portekizli Antonio Guterres var, ancak değişen bir şey yok. Önceki kararlar, Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesinin memnuniyetini aldıkları sürece aynen kalacak demektir. BM Irak'a Yardım Misyonu (UNAMI) görev süresinin yenilenmesi dışında Kararlarda yeni bir şey yok. En büyük felaket veya felaketlerin felaketi, yıllık yenileme kararının mevcut, önceki ve daha önceki hükümetin talebi üzerine gerçekleşiyor olmasıdır. Tüm kararlar ve icraatlar yalnızca Hükümetin izniyle veriliyor. BM Irak'a Yardım Misyonu (UNAMI) kendi çerçevesi dâhilinde ihtiyaç duyulan çok geniş alanlara yardım edebilmesine rağmen, ne yazık ki tüm yardımlar Irak Hükümeti’nin onayıyla belirlenmektedir.
Dolayısıyla, BM Irak'a Yardım Misyonu’nun çalışması tamamen yozlaşmış ve başarısız mezhepçi bir rejimin isteklerine göre şekillenmiş oluyor. Sayacı her seferinde sıfırlamış oluyoruz!
Ancak, İnsan hakları ihlalleri, fiziki işkence, demografik değişim, seçim sahtekârlığı, İran'a petrol kaçakçılığı, Rezerv Para birimlerinin Tahran'a dönüşümü, güneydeki milyonlarca insanın –özellikle- içme suyundan mahrum bırakılması, İşsizlik, kalitesiz eğitim, salgın hastalıklar, mülteci kampları, Iraklılarla mezhepsel ve ırksal ilişkiler ve İran destekli milislerin devlet içinde devlete dönüşmeleri, her nedense önemsiz ikincil meseleler. BM Kararlarında sık sık geçen  “yeniden vurgulandı… Anlaşıldığı kadarıyla… Gösterilen gayretler takdir ediliyor… Yeniden hatırlatmak gerekirse… Teyit edildi…” ifadelerinin yanında her nedense bu hassas meselelerin esamesi okunmuyor.
2003 yılından 2019 yılına kadar alınan BM kararlarının hiçbirinde bu konulara değinilmemiş. İki satır dahi olsa, eski doktorların, bilim adamlarının, üniversite profesörlerinin, yazarların, medya uzmanlarının, memurların ve ordunun pilotlarının tasfiyesine atıfta bulunmayan bir rapora rapor denilebilir mi? Göstericilerin öldürülmesine, eski siyasetçilerin ve eski ordu liderlerinin yargılanmadan tutuklanmalarına, Ninova, El Anbar, Salahaddin ve Diyala eyaletlerinden Binlerce vatan evladının zorla kaçırılmasına hiçbir şekilde değinmeyen rapora, rapor denilebilir mi?
BM’nin, büyük bir ülkeyi yıkma ve asil bir halkı yok etme suçuna yalancı şahitlik yaparak ortak olmaması için, BM Irak'a Yardım Misyonu çeşitli alanlardaki uzmanlarına dayanarak yıllık bir rapor hazırlamalı ve bu raporu beceriksizlik, başarısızlık ve yolsuzlukla suçlanan Hükümet'e sunmak yerine Güvenlik Konseyine doğrudan sunmalıdır. Eğer konsey, hükümetin kendi “başarıları” hakkında söylediklerine güveniyorsa, raporlar elbette ki sorgulanır hale gelecektir. Bu hükümet, milisleri avlamak için Merkür'e bir uzay aracı fırlattığını iddia edebilir ve Konsey bu iddialara inanabilir, bizim için sorun yok! Durum bu şekilde devam edecek ise BM Irak'a Yardım Misyonu’na ihtiyaç var mı ki? Neleri başardıklarını ve hangi planları gerçekleştirmede zorlandıklarını ayrıntılı bir şekilde yazmalarına bir şey demiyoruz.
Açıkça söylemek gerekirse, 2019 tarihli 2470 sayılı Karar ve benzeri önceki kararlar Irak halkına umut vermiyor, ancak yalnızca BM karargâhlarında istihdam olanakları sağlıyor.