Mustafa Fahs
TT

İbadi’nin uyanışı

Sonunda Irak eski başbakanı ve İslami Davet Partisi’nin Siyasi Büro Başkanı Haydar İbadi, parti içerisindeki bütün görev ve yetkilerinden vazgeçtiğini açıkladı.
İbadi, partiye bağlılığını koruduğunu ifade ederek, Davet Partisi liderliği ile ilişiğini kesmek için istifasını sunduğunu belirtti. İstifa mektubunda özeleştiri yapılması ve parti yapılanmasının yenilenmesi çağrısında bulundu.
İbadi, istifasına gerekçe olarak da İslami Davet Partisi’ne taze bir kan kazandıracak ve onu yeniden ayağa kaldırma sorumluluğunu üstlenecek genç liderlerin önünü açma arzusunu gösterdi. Çünkü İslami Davet Partisi, 2003 yılından sonra parti üyelerine devletin kılcal damarlarını iyice yerleşme ve kök salma, devlet organlarına sızma ve yönetme imkanı veren imtiyazları ve iktidarı kaybetmesinin ardından sallantılı bir döneme girmiş bulunuyor.
İstifa mektubunda İbadi, partililere şu sözlerle hitap etti:
“Hatasız ve masum hiçbir siyasi ve sosyal bir deneyim yoktur. Önemli olan hataları gözden geçirip düzeltebilmektir. Daha da önemlisi bilinçli bir şekilde devam etmek, sorumluluk ve hazırlık kurallarına göre planlama yapmak ve buna uymakta kararlı olmaktır.”
Haziran ayının ortasında düzenlenmesi beklenen parti genel kongresi öncesinde İbadi istifa ederek ortalığı karıştırdı. Çünkü İbadi, partiden ayrılmadı sadece istifa etti. Bir yandan partinin politikalarından kendini uzak tutarken, diğer yandan da siyasi tutumlarının artık İslami Davet’in dış yükümlülükleri ile bağdaşmadığını düşünen ve Tahran tarafından desteklenen parti içerisindeki güç merkezlerinin planladığı, kendisini uzaklaştırma planının önünü kesti.
İbadi ile bu güç merkezleri arasındaki anlaşmazlık, özellikle son olarak Haşdi Şabi liderlerine yönelik sert saldırısı ve onları Bağdat ile diğer Irak şehirlerinde değeri yüksek emlaklara el koymak ve kamu malını kullanarak, zengin olmakla suçlaması üzerine arttı.
Irak’ta ABD-İran mücadelesinin kızıştığı bir zamanda, İbadi’nin Haşdi Şabi’ye yönelik eleştirilerinin dozunu artırması, parti içinde Tahran’a yakın bazı tarafların İbadi’nin niyetinden kuşku duymasına ve İbadi aracılığıyla Irak’ı Tahran’ın yanında yer almak ve mevcut durumunu feda etmek konusunda uyaran dış tarafların başını çektiği, hükümeti zayıflatma planının bir parçası olarak görmelerine yol açtı.
Pratik olarak 2003 yılı sonrası Irak’ta iktidar parti deneyimi, İslami Davet’in tek Şii parti olduğunu ve diğer Şii tarafların tarihi ve dini siyasi kişiliklere bağlı akımların ötesine geçemediğini kanıtladı.
Davet Partisi; 2005 yılından 2018 kadar iktidarda kaldığı süre boyunca başbakanlık yapan 3 şahsiyet (İbrahim Caferi, Nuri Maliki ve Haydar İbadi) aracılığıyla devletin kılcal damarlarını ele geçiren en büyük organize kadroyu sunmayı başardı. Bu da Irak’ta etkili olan dış güçleri ve özellikle şu ana kadar onun yerine ikna edici bir alternatif bulamayan Tahran ve Washington’u kendisi ile bağını güçlendirmeye itti.
Bu kanaat, İran liderlerini bilhassa da Irak’tan sorumlu olanları kendilerine daha yakın olan kanatların rolünü pekiştirerek, partiyi restore etme ve bir sonraki döneme hazırlamaya çalışmasına yol açtı. İbadi’nin görevinden istifa etmesi ve parti içinde herhangi bir görev üstlenmekten uzak durması, İbadi ve hatta Maliki gibi temel şahsiyetler yerine Tarık Necm gibi parti içerisinde güçlü ve organize şahsiyetlerin daha büyük bir rol oynayabileceği birleşik bir yeni liderlik çatısı altında saflarını birleştirmenin önünü açtı.
Bilhassa İran’ın şartları ve hesaplarına göre Irak’ı yönetme görevinde İslami Davet kadar başarılı olmasının mümkün olmayan Haşdi Şabi’nin iç ve dış soruna dönüşmesinin ardından İran’ın, müttefiklerine siyasi koruma sağlayabilecek organize bir alternatif üretmek konusunda  karşılaştığı zorluklar göz önüne alındığında, Davet Partisi’ne yeniden yatırım yapmaya başlaması, yeni güç dengelerinin dayattığı ince hesapların sonucudur.Bu nedenle İslami Davet, İran’ın Irak içerisindeki neredeyse tek siyasi vekiline dönüştü.
Bu aşamada, partinin yeniden yapılandırılması, sınırlı da olsa çıkarlarına tehdit oluşturan ve Irak’ı bölgesel ve küresel siyasi haritadaki konumuna geri döndürecek bağımsız bir dış siyaset talebinde bulunan asi yüzlerden temizlenmesi görevi, İran’a düşmektedir.
Aynı şekilde İran’dan bağımsız bir siyaset izleme talepleri; Şii ulusal kimliğin uyanışı, Şiilerin Irak’a egemen olma politikası izlemekle suçlamaya başlaması ve İran’a karşı sosyal ve kültürel hassasiyetlerinin patlak vermesi ile aynı zamana denk gelmiştir.
En başa, yani İbadi’nin geç kalan uyanışına dönecek olursak; bu uyanışın meclis seçimleri öncesinde istifa etmesini bekleyen düşmanlarını ve dostlarını rahatsız ettiğini belirtmeliyiz. Çünkü İbadi’nin bu dönemde istifa etmeyip, bunu partisinin iç seçimlerine ertelemesi, istifasının etkisinin parti ile sınırlı kalmasını sağladı.
Oysa meclis seçimleri öncesinde partiden istifa etseydi, bu, ulusal bir etki yaratarak, kendisine Irak’ın ulusal lideri olma yolunu açabilirdi.
Iraklı bir aktivist ve terör konusunda uzman olan Hişam El-Haşimi, bu konuda sosyal medya hesabından şu mesajı paylaştı;
“Haydar İbadi’nin İslami Davet Partisi’ndeki görevinden istifa etmesi ya da vazgeçmesi onun ne lehine ne de aleyhine olacak bir zamanda yaşanmıştır. İbadi kendisini sıfırlayarak yeni bir siyasi döneme girmiştir. Kendisine başarılar diliyorum.”
Peki şu aşamada girişilecek bir yeniden yapılandırma, partiye iktidarı kaybetmesinin ardından yitirdiği konumunu ve etkisini geri kazandırabilecek mi?
Yine İbadi’nin önemli fırsatları kaçırmasının ardından yaşadığı bu uyanış, ulusal liderlik için kendisine yeni bir fırsat sunacak mı?