Hanna Salih
Lübnanlı yazar
TT

Halkından korkan yönetim!

Beyrut, 4 gün boyunca askeri kışlaya döndü. Sebep, devletin 2019 yılı bütçesini görüşmek ve kabul etmekti. Nitekim mali yılın başlamasından bu yana 7 ay geçti ve geçmiş aylarda 5 milyar dolarlık bir açık kaydedildi.
Temsilciler Meclisi’ne ve Hükümet Sarayı’na giden tüm caddeler, dikenli teller, beton bloklar ve demir bariyerlerle kapatıldı. Ana noktalara itfaiye araçları getirildi. Çevik kuvvet birimlerinin yanı sıra bölgeye yaklaşık bin asker konuşlandırıldı. Mağazalar zorla kapatıldı, kafeler boş kaldı. Trafiğin ara sokaklara yönlendirilmesinden dolayı binlerce vatandaş, yoğun trafik nedeniyle büyük sıkıntı yaşadı. Yöneticilerin tek endişesi, insanların ekmeğine el uzatmaya dayalı mali politikalara yönelik halkın itirazlarını olağanüstü duruma benzer sıkı önlemlerle engelleyerek vergi bütçesini meclisten geçirmekti.
Milletvekilleri, parlamentonun canlı yayınlanan oturumlarından istifade etti. Aşırı sorumsuz sahte yöntemi teyit etmek ve popülerliğini artırmak için bu fotoğraf, milletvekillerini cezp etti. Milletvekilleri, iktidarın ve 2016 yılındaki tüm siyasi çözüm taraflarının sanal yönünü sırayla arz etti. Öyle ki siyasi çözüm çevreleri, kanunlaşan etnik kota sistemi karşısında yargılamanın ve ulusal sorumluluğun kasıtlı olarak yok edildiği bir ülkede ülkenin kararını Hizbullah’a teslim etti.
Milletvekillerinin dillerinde en çok dolaşan sözcükler şunlardı: Yolsuzluk, hırsızlık, israf, anlaşma ve rakamlarla oynamak. 136 kaçakçılık koridorunun bulunduğunu kamuoyuna açıklayan Maliye Bakanı,  resmi güvenlik organlarının (Lübnan’da alternatif ordunun, alternatif organların ve alternatif güvenliğin olduğunu unutmayalım) kaçakçılıktan yararlananların isim listesini temin ettiğini ve iktidarın elinde kaçaklık türüyle ilgili bilgi olduğunu dile getirdi. Ancak bakan, yasal bir konuşma yapmadı. Maliye Bakanı ve milletvekilleri, vatandaşların haklarını savunma iddiasıyla güvenlik organlarının kaçakçılık koridorlarını kapatmasına engel olan sebeplere değinmedi.  Herkes, bu soygunculuğun devam etmesine razı oldu. Çünkü bu soygun, resmi gözetim altında çalışan ve Hizbullah’ın kara ekonomi kaynaklı gelirlerine inanan koruma alanının bir parçasıdır.
Milletvekilleri, 4 gün boyunca süslü konuşmalar yaparak, insanların evlerini dolduran TV yıldızlarına dönüştü. Milletvekilleri, bitkin vatandaşların rollerini oynayarak, kötü siyaset, yasal soygun, riyakârlık, taassup ve rehin politikası hakkında sorular sordu. Sosyoekonomik çöküşten zarar gören her vatandaş gibi milletvekilleri de israf, hırsızlık ve kaçakçılık gibi yolsuzluğun çeşitli yönlerini açıklamakla yetindi.
Başbakan Saad Hariri, Lübnan halkına yaptığı konuşmada “Cumhurbaşkanı, Temsilciler Meclisi Başkanı ve Başbakan bu bütçeyi istemeyebilir. Ancak yapabileceğimiz şey bu” dedi. Konuşmasındaki tutarsızlığa ve yürütme otoritesinin başı olmasına rağmen Hariri, hükümetin görüşlerine uyum gösterdi.
Hariri, milletvekillerine “Bu müzayede niçin? Bütçe belirlemeye hepiniz katılmıyorsunuz” diyerek karşılık verdi. Bu başlıktan çıkarılan anlam şu şekilde: Anlaşma yöntemi, kara ekonomiyi örtmek, zenginlere vergi muafiyeti ve kamu parasının büyük bir bölümüne el koymak tüm bunlar, yöneticilerin ve yurtdışından “temiz para” geliri azalan Hizbullah’ın lehine olan şeyler.  Bugün halkından korkan ve parlamentoyu demir ve ateşle çevreleyen iktidar, yetkililerin hesaplarında kazanca dönüşen kayıpları engel olmak için vatandaşları destek vermeye çağırdı. Dolayısıyla ortak bir politikayla en büyük protestoyu düzenleyen emekli askerlerin gelirlerine, sağlık hizmetleri ve emeklilik için ayrılan ödeneğe vergi getirmek mümkün.
Demokratik sistemde erken yaşlılık dönemine giren hükümeti sadece yargılamak değil, aynı zamanda tüm iktidarı devirmek ve erken seçim dayatmak için az söz yeterlidir. Nitekim hükümet parlamentoya bir bütçe tasarısı sundu. Söz konusu bütçe tasarısının etnik kota sisteminin suçlarını finanse etmek için insanların ceplerine el uzatma bütçesi olduğu söylendi. Taraflar, hükümet çalışma programını ve anayasanın başbakana verdiği rolü veto etme hakkına sahip olmasının ardından kendi içerisinde tartışmalı hükümet, toplantı yapmaktan aciz kaldı.  
Lübnan ve bölge, İran rejiminin ve başta Hizbullah olmak üzere askeri kollarının kötü faaliyetlerini engellemeye çalışırken, iki Hizbullah milletvekili Muhammed Hasan Rad ve Emin Şerri ile üst düzey güvenlik yetkilisi Vefik Safa’ya yaptırım uygulanmasına rağmen ülke, ülkenin rolü ve halkın çıkarları, kâğıt üzerinde bile yer almadı. Söz konusu kişiler, parlamento sisteminin yargıdan nasıl soyutlanacağı konusunda bir nevi karikatür sundu.
Milletvekillerinin ezici çoğunluğu, konuşmalarında adil olmayan bütçeye karşı çıktı. Fakat 100 milletvekilinden 83’ü, bütçeyi destekledi. Onlar son anda 136 illegal kaçakçılık geçidini işletenlere ödül vermeyi reddetti. Nitekim tüm ticari mallara yüzde 3 oranında vergi getirildi. Bu da fiyatların yaklaşık yüzde 5 oranında yükselmesine neden olacak. Bu, vergi ödeyenlerin namına kaçakçıların kârlarının yüzde 3 oranında artması demektir. Bu da yolsuzlukla mücadele yerine Lübnanlıların yaşam sıkıntısını artıracaktır. Bu durum, rehin alınan ülkenin kurtarılması ve soygunculuğun durdurulması için büyük bir kesimin itiraz etmesine yol açacaktır.