Fuad Matar
Lübnanlı gazeteci, araştırmacı yazar.
TT

Tunus'ta Cumhurbaşkanlığı avı ve 26 avcı

İnsan, Tunus’un yaşadığı mevcut cumhurbaşkanlığı durumundan ötürü hayrete düşebilir. Bu durum, aşamaları henüz tamamlanmamış bir Mağrip kalkınmasının bir parçası mı yoksa avcıların bol olduğu cumhurbaşkanlığı avının kutlaması mı?
Bu maratona katılanlar arasında iki hanım da bulunuyor. Bu iki hanımın başkanlık arzusu, kültürlerin etkileşime girdiği bir ülkede şaşırtıcı görünmüyor.
Öyle ki Tunuslu, Araplığı ve Müslümanlığı ile gurur duyduğu ölçüde Avrupalı karaktere de sahiptir.
Tunus’un Cumhurbaşkanlığı konusunda yaşadıklarını geçmiş bir zamanla kıyasladığımızda yeni Cumhurbaşkanlığı durumunun, yönetimin uzun bir süre çeşitli başkanlık eğilimleri yaşamış dengeyi yeniden kazanacağı istikrarlı bir devlet oluşturacağı söylenebilir. İşaret edilen eğilimler arasında ebedi Başkanlık olgusunu ortaya çıkaran Burgibacı eğilim de yer alıyor. Ancak bu ebedilik arzusu gerçekleşmedi ve eğilim, otuz yılla yetindi.
Bu otuz yılın yirmi yılında tüm Tunusluları etrafında topladı, daha sonra resmî kamusallıklara aile özelliklerinin dahil olmasıyla görüş birliği dağılmaya başladı.
Ailevî olanla resmî olanın iç içe geçmesi ve halkın bu özel uygulamalardan memnun olmaması sebebiyle ebedi cumhurbaşkanlığı olgusu doğdu ve aşamalı olarak büyüdü.
Nitekim Burgiba kendisini ya da diğerleri onu yaşam boyu başkan olarak atadı. Bu düşünce Mısır Cumhurbaşkanlığı evindeki özel ailevî eğilimi de ayarttı. O kadar ki neredeyse Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ve (merhum) Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin yoldaşları Mursi’nin ardından bunu planlıyorlardı.
Sudan Cumhurbaşkanlığı evi de aynı koşullar ve güdülerle baştan çıktı. Nitekim sivil ayaklanmaya ek olarak ‘kurtarma rejimini’ vurarak onu havaya uçuran ve mahkeme kafesine koyan (devrilmesine yönelik resmî ifade) askerî bir fırtına da olmasaydı Ömer el-Beşir de bu arzuya uyacaktı.
İlginç olan şu ki ne el-Beşir ne de Mübarek, yaşam boyu başkanlık olgusunun tohumunu atanların başına gelenleri, hırslı General Zeynelabidin Bin Ali’nin Cumhurbaşkanı Burgiba’ya darbe yaparak onu nasıl iktidarın zirvesinden aşamalı olarak unutulma kuyularına düşürdüğünü hesaba kattı.
Sonra da Bin Ali, bedel ödedi zira o da en azından halkın tahammül edeceğinden daha uzun bir başkanlık istiyordu ve bu başkanlık, Burgiba için temenni ettikleri ve istedikleri başkanlığın temelini atabilirdi. Ancak cumhurbaşkanının iktidarda kalma süresinin uzunluğuna alerjisi olan Tunus ayaklanması, onun da hayallerini boşa çıkardı.
Sığınma, mahkeme oturumlarında ve daha sonra onun çıkardığı hükümlerdeki itiraf sandalyelerinden halen daha az eziyet vermekte. 
İlelebet cumhurbaşkanlığı olgusu, gerçekleşmemiş ve uzun el ve acı dil uzatmada ve sınır ötesindeki ülke halklarını ve dikkat ve ilgi çekici görünen hükümetleri acı verici şekilde taciz etmede zaman zaman İran devrim rejiminin rakibi olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için bile bizce gerçekleşmeyecek olsa da, avcıların Tunus cumhurbaşkanlığı avına yönelik bu ‘saldırısı’, hiçbir Arap cumhuriyetinde eşi görülmemiş olduğundan şaşırtıyor.
Alışıldık olan en az bir (tıpkı Lübnan’daki Cumhurbaşkanlığı için karar merkezi olan ABD, Maruni Patrikhanesi ve sonra çeşitli mezhepleri ile İslamcı otoritelerin bir ön seçim ile karar vermesi gibi. Gerçi Hizbullah, daha sonra söz konusu mezhepleri, dikkat çekici bir oranla bir 'Direniş'e indirgedi) ya da devlet başkanlarının referandumla görevlendirilmesinden farklı olarak Mübarek döneminin bitmesinden sonraki Mısır’da olduğu gibi en fazla üç adayın olmasıdır.
Hatta Mısır’da görev süresi biten cumhurbaşkanı ile onu seçen ya da destekleyen kişiler arasında kendisinden sonraki cumhurbaşkanının bir ya da iki adayla rekabet etmesi için bir ön düzenleme olur.
Bu, Tunus’un Kuzey Afrika'daki kardeşi Moritanya’da da yaşandı ve olay en sessiz şekilde sona erdi. Sağlık durumu bozulmadan önce Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika da bunu arzuluyordu.
Sonra Tunus ayaklanmasından daha şiddetli olan ve daha çok Sudan ayaklanmasına benzeyen bir halk ayaklanması sebebiyle işler değişti ve Cumhurbaşkanı, bir uzaklaştırmaya maruz kaldı.
Cezayir de Sudan’dakine benzer bir denklem olgunlaşana kadar lidersiz kaldı. Halk ayaklanması işte böyle ülke ülke dolaşarak etkisini konuşturdu ve egemen konseye, bir kamuoyu hükümeti ve ne konseyde ne de hükümette eşi görülen bir kadın payı kazandırdı.
Çok geçmeden, el-Baci Kayid es-Sibsi döneminin son bulmasından gerçekleşmesi beklenmeyen olayın yaşanmasına kadarki dönem için cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması gerektiğine dair istişarelere karar verildi.
Her parti, başkanlığı kendisi için istiyor. Tunus’ta parti sayısı çok. Tunus toplumu üzerinde etkin ve bağımsız olan isimler, cumhurbaşkanlığını tecrübe etmeyi gözlüyor. Bundan dolayı adayların sayısı, Tunus’un demokrasi, parti, Akdenizlilik, liberallik ve din düzleminde ikizi olan Lübnan’dan tutun diğerlerine kadar hiçbir Arap cumhuriyetinde kaydedilmemiş bir rekor rakamdır.
Cumhuriyet rejimi o kadar basit mi ki başkanlık macerasına atılmak, bir mizaç meselesi haline geldi? Bir diğer deyişle çok sayıda vatandaşı kendisine çeken bir parti var ve orada da bir başkanlık yarışı varsa neden bu yarışa katılmasın?!
Oylama süreci sona erip sonuçlar açıklandığında ve farklar alay konusu olduğunda bu süreç bir daha tekrarlanacak mı yoksa bir şokla, hatta tecrübenin daha derin bir analizi ile meydana gelen bir uyanış, partileri bir bütünleşme pozisyonu almak zorunda bırakacak ve böylece devlet yöneticiliği için yarışacak iki ya da en fazla üç parti mi var olacak? Bu, bir ciddiyetin olduğu izlenimini verir.
Demokrasi, devlet başkanlığı seçimleri de dahil olmak üzere çeşitli etkinliklerin, cumhurbaşkanlığına aday olan kişinin hak ettiği veya etmediği, kazandığı veya kazanmadığı söyleneceği için bir tür böbürlenme olduğu meselesini aşan belirli kurallara ve kavramlara sahiptir. Ama mesele bu değil, sadece onun bir cumhurbaşkanı adayı olduğunun söylenmesidir.
Başkanlık yarışına bir partinin adayına karşı başka bir partiden bir aday ile girilirse ya da üçüncü bir partiden bir aday olursa mesele ciddiyet kazanır ki bu istenen bir şeydir. Ama böyle değil de Tunus’un eşsizlik gösterdiği şekildeyse yaşanan tablo şöyle oluyor: Cumhurbaşkanlığı sadece bir av, 24 erkek ve iki kadın avcı da onu kovalıyor.
Tunus’taki yeni dönemin cumhurbaşkanlığının ciddiyet kazanması için böyle bir şeye daha fazla dikkat edilmesi gerekiyordu. 25 Temmuz 1957 yılında bağımsızlığını ilan ettiğinden bu yana Tunus’un beşinci cumhurbaşkanı olacak kişinin, neredeyse cumhurbaşkanı olarak yaşayan Burgiba, aynı meselenin kendisini meşgul ettiği Bin Ali, barış içerisinde bir cumhurbaşkanlığı geçiren Fuad Mebzaa ve Munsif el-Merzuki’den sonra Eylül 2019’un sonunda beşinci cumhurbaşkanı olarak ilan edilmesi için de bu gerekliydi.
Cumhurbaşkanlığı avı ve 26 avcının maratonu başlasın.
Tunus’ta istenen gerçekleşir ve rengi tekrar yeşile dönerse komşu Libya ve onun öncesinde komşu Cezayir de derinlemesine düşünecek ve umut edecek.
Cezayir’in öncesinde ise komşu Moritanya var. Genel olarak Mağrip siyasetinde, halklarının bir istikrar dönemine duyduğu ölçüde bir arzuya sahip olunmaz.