Türkiye ile ABD arasında varılan Güvenli Bölge mutabakatı gereği YPG’nin çoğunluğunu oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) çekilmesi için tanınan süre bu akşam TSİ 22.00’de doluyor.
Örgütün ilk adımda Rasulayn ile Tel Abyad arasındaki 32 kilometre derinliğinde kontrol ettiği alanı terk etmesi bekleniyor.
Sahada kritik saatlerin yaşanacağı anlarda herkesin bir gözü de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Soçi’de yapacağı görüşmede olacak.
Zira her an değişen denklemde, yeni baş aktör SDG’nin davetiyle Münbiç, Kobani, Ayn İsa, Tel Temir, Haseke, Kamışlı ve Tabka’ya Suriye bayrağı diken Esad rejimi ve onun garantörü konumundaki Kremlin.
Herkes şimdiden Moskova ve Şam’ı muzaffer ilan etti bile. Türkiye ile yaptığı anlaşma gereği bölgeden yüzlerce askerlerini çekerek Irak’a dönen ABD’ninse esamisi okunmuyor.
Peki, ABD neden ve nasıl bu noktaya geldi?
Aslında ABD’nin içerisine düştüğü durumu en iyi gösteren olay dün yaşandı. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne çekilmek üzere Semalka Sınır Kapısı’na harekete edecek Amerikan askerlerini taşıyan zırhlılar, Haseke’den çürük domates ve taşlarla uğurlandı.
Pek tabii “bölge halkının” bu öfkesi, Amerikan işgaline karşı verilen bir tepki değildi. Pentagon’un bölgede onlarca üsse sahip olması ve Suriye petrollerinin kontrolünü DEAŞ’tan ele geçirmesi adına Amerikan askerlerinin emir-komutasında yüzlerce ölü veren SDG’liler, ihanete uğramış hissediyordu.
Aşk-nefret ilişkisi çürük domateste vücut buldu ve Amerikan zırhlısının camında iz bıraktı.
Halbuki çok değil, bundan tam 2,5 yıl önce aynı ABD bayraklı araçlar YPG flamaları ve tezahüratlarla karşılanmıştı. Pentagon’un talimatıyla YPG’nin çoğunluğunu oluşturduğu SDG isimli “Suriye’nin renklerini -Arap, Süryani, Kürt tugaylarıyla– temsil ettiğini iddia eden” yepyeni bir yapı kurulmuştu.
O SDG, Amerikan F-16’larının hava desteğiyle Rakka ve Deyr ez-Zor’u yerle bir ederek, Suriye topraklarının dörtte birini ve ülkenin enerji kaynaklarının da yüzde 30’unu ele geçirmişti.
Bugün gelinen noktada Washington, “kazanımlarının bir kısmını” kenara bırakarak, itibarının ayaklar altına alınmasına ses çıkarmayarak, Suriye haritasında daha fazla yer kaplamayı reddediyor.
Amerika’nın yenilmeyeceği miti üzerine kurulu, her adımında bir akıl arayan komploculuğu bir köşede bırakırsak, Pentagon’un sahadaki geri çekilişi esasında emperyalizmin merkezinde yaşanan krize işaret ediyor.
Ülkesinde 2020 sonbaharında yapılacak başkanlık seçimlerini düşünen Donald Trump, seçmenlerine vaat ettiği gibi, askerlerini evine döndürmenin peşinde.
Cumhuriyetçi bir başkanın Oval Ofis’e oturmasıyla Ortadoğu’da İran’ı birincil hedef olarak belirleyen Pentagon ise, Suriye’de askerlerini tutarak Tahran’dan Akdeniz’e ulaşan milis koridoru projesini baltalamayı tasarlıyor.
Askeri kanat hala petrollerin kontrolünün Rusya ve Esad’a geçmesine engel olmak gerekçesiyle Suriye’de 200 asker bırakması için Başkan’a baskı yapıyor.
Tüm bunlara Trump’tan rahatsız olan Pentagon güdümündeki Cumhuriyetçi yerleşikler ve muhalif Demokratlar’ın “Başkan’ı azil ittifakı” eklenince, ABD’de her aktörün birbirinin kuyusunu kazdığı bir tiyatro ortaya çıkıyor.
Türkiye’de sıkça duyduğumuz iç politikanın dış politikayı esareti altında tuttuğu tablonun bir benzeri de Washington’da yaşanıyor.
Durum böyle olunca, Beyaz Saray’daki kaos, Suriye’de Amerikan zırhlısının camına yapışan domateste kendini gösteriyor.