Selman Dusari
Suudi Arabistanlı gazeteci, Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

​Irak’ta çözüm İran müdahalesini sonlandırmaktan geçiyor

1921’deki kuruluşundan bu yana Irak'ta politik yaşam, başka Arap ülkelerindeki yönetimlerin doğasından farklı olmuştur. Ülkenin kuruluşu ile benimsenen saltanat rejiminden, Abdülkerim Kasım döneminde geçilen Cumhuriyet rejimine, ondan Baas Partisi’nin 1968’de iktidara gelmesinden ABD’nin 2003’te Irak’ı işgali ile başlayan yeni siyasi rejime kadar Irak’ta yönetimlerin doğası hep farklı olmuştur. Iraklılar, ABD’nin 2003’te Irak’ı işgali ile başlayan yeni rejimle nihayet uygun gördükleri yönetim modeline kavuşmuş oldular.
Her ne kadar bu rejim, mezhepsel ve etnik bölünmeler üzerine kurulu bir anlaşmalı demokrasi biçimi olsa da. Iraklıların rejimlerinin şeklinden memnun olup olmaması ve Irak’taki göstericilerin rejimin devrilmesi için talepte bulunması bir yana rejim kökünden ortadan kalksa da bu çözüm olmayacak. Sorun dezavantajları ne olursa olsun mevcut rejimde değil, İran’ın, Irak’ın içişlerine karışmasındadır. Irak'ı yöneten rejimin geleceği ne olursa olsun, İran rejimi Irak’ta bir ayaklanma çıkarmak ve doğrudan müdahale etmek noktasında çözümsüz kalmayacak.
İranlılar, Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasından iki kazanç elde ettiler. Bir yandan muhaliflerinden ve tarihi düşmanlarından kurtuldular. Öte yandan, devletin bağlantılarını kontrol eden ve iktidara nüfuz eden Iraklı güçlerden yararlandılar. Bu nedenle İran, Lübnan’daki gösterilerde olduğu gibi Irak'taki gösterilerde de protestoların ana hedefi oldu.
Iraklı göstericilerin DEAŞ’lılar olduğunu söyleyen İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani değil miydi?
İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, düşmanların protesto dalgasını sürdürmek için Lübnan ve Irak’ta komplolar düzenlediğini açıklamadı mı?
Burada, protestocuların yaklaşık bir yıl önce, ülkenin güneyindeki Basra kentinde bulunan İran konsolosluğuna, "İran dışarı, İran dışarı” şeklindeki meşhur sloganı atarak saldırdıklarını hatırlayalım. İran etkisinin tüm siyasal sınıflara yayıldığı bir sır değil. Devrim Muhafızlarına bağlı İranlı büyük şirketler bile Irak'ın ekonomik yapısının bir parçası haline geldi ve kendi çıkarlarını Irak ulusal çıkarlarının üstünde görmeye başladı. 1400 kilometre ortak sınırı olan iki ülke arasındaki ticaret büyüyor. Irak, İran'ın petrol dışı ihracatında en büyük pazar durumunda. Yolsuzluk canavarının sonsuza dek İran kapısında bekleyecek olması yeterli değil mi?
Irak’ta 2003'ten beri her şey değişti; partiler geldi gitti, hükümetler sırasıyla geldi gitti, seçimler yapıldı ve yolsuzluğun sonlandırılması talepleri dile getirildi. Ancak sabit kalan ve değişmeyen tek bir şey var; o da İran’ın, Irak’ın içişlerine müdahale etmesi.
Irak’ın politik denkleminde değişmesi gereken tek şey İran’ın Irak’ın içişlerine müdahalesidir. Her ne kadar hükümetler değişse, biri gidip yerine başkası gelse de bunların hepsi uzun vadede fayda vermeyen sakinleştirici ilaçlar gibidir. Asıl çözüm İran müdahalelerini engellemek ve bu müdahalelerin kökünü kazımakta saklıdır. Aksi takdirde Iraklılar arasındaki ekonomik, siyasi ve sosyal kayıplar artacak ve gösteriler art arda bastırılacak.
Gerçekten de, İran muhalefet lideri Meryem Recevi'nin dediği gibi, mollaların etkisi atom bombasından yüzlerce kez daha tehlikelidir.