Sevsen Şair
TT

​İran gemisi bütün yükleriyle birlikte batıyor

Irak ve Lübnan’daki rejimin yaslandığı oyunun kuralları mezhepçi partizan kotalara dayanıyor. Fakat bu kurallar sarsılmaya ve var olan zemin ise oyuncuların ayakları altından kaymaya başladı.
Göstericilerin açıkça protesto etmelerine rağmen, oyuncuların aynı kartları oynamadaki ısrarı, siyasi partilerin zeminde meydana gelen değişikliklerin tam olarak farkında olmadığını gösteriyor. Çünkü göstericileri memnun etmek için aynı geleneksel kartları oynamakta ısrar ediyor ve sorunun yalnızca değişen yüzlerle sınırlı olduğuna inanıyorlar.
30'dan fazla Irak partisi ve 90'dan fazla Lübnan partisi, son yıllarda ülkede hükümetin oluşumunda seçim sistemine ve seçim koltuklarının din-mezhep kotalarına göre dağılımına dayanıyor. Daha da önemlisi, İran'ın ajanlarıyla ittifak kurulmaksızın hiçbir parlamento, yürütme veya yargı otoritesi oluşturulamıyor.
İran'ın izni olmaksızın herhangi bir siyasi parti bu üç erkin hiçbirinde kendine yer bulamıyor. Tüm siyasi partiler bu gerçeğe yenik düştüler ve bu denkleme teslim oldular.
Bu nedenle partiler, kendileri için bir yer edinebilmek adına Irak'taki Dava Partisi ve Lübnan'daki Hizbullah ile ittifak kurdular.
Tarihi, ilkeleri ve sivil değerleri bir kenara bırakarak yabancı güçlere bağlı olan dinci bir partinin müttefiki olmayı kabul ettiler.
Bunun sebebi ister İran ajanlarının silahları ve bu partilerin başkanlarına yöneltilen tehditler olsun isterse de partileri iktidarı elde etmeye sevk eden samimi bir arzu olsun, sonuç olarak bu partiler İran-Lübnan Hizbullahı ile örgüt bir şekilde ittifak etmeyi kabul ettiler.
Irak’taki partiler de aynı şekilde bölgedeki İran ajanlarına boyun eğerek mecliste sandalye sahibi oldular ve bakanlıkları elde ettiler.
Irak’taki Abdulmehdi hükümeti, hükümeti kurma sürecinde çeşitli zorluklarla karşı karşıya kaldı ve öyle ki herhangi bir bağımsız bakan atayamaması nedeniyle istifa tehdidinde bulundu. Bu sebeple meclisteki sandalyelerin çoğu, Dava Partisi başta olmak üzere İran destekli mezhepçi koalisyonun eline geçti. Her iki ülkedeki sivil partiler eğer İran’ın ajanlarının dayatmalarına teslim olmamış olsalardı, en azından son 15 yıldır bu ajanlar yönetimde olmayacaklardı.
Bu sivil partiler şu anda İran’ın ajanlarının tabandaki ağırlığını kaybettiğini ve mevcut gösterilerinin bu kez güney Irak ve Lübnan halkına dayandığını görmeliler.
Halk artık söz konusu dayatmaya karşı olan hoşnutsuzluğunu dile getiriyor. Sonunda Iraklı göstericiler de Lübnanlılar gibi, ulusal birlik sloganları attılar, İran müdahalesini kınadılar ve buna bir son verilmesini dile getirdiler. Bu kez halk tabanından gelen göstericiler İran'ın ajanlarını tokatladılar.
Eğer partiler halihazırdaki bu gerçekliği okuyamazlarsa ilk kaybedenler arasında yerlerini alacaklardır.
İran’ın karşı karşıya kaldığı uluslararası politik gerçekliği ve ona ve ajanlarına uygulanan yaptırımları da buna eklersek; bütün bunları görmezden gelmek, yok saymaya devam etmek, eski kartları oynamakta ısrar etmek ve eski denkleme bağlı kalmayı sürdürmek, politik bir intihar ve beyin ölümüdür.
İran gemisi bütün yükleriyle birlikte batma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu partilerin gemiye binmeleri,  -her ne kadar kendi ilke ve değerlerine aykırı olsa da- esasen bir zorunluluktan kaynaklanıyordu.
Şu an ise her şey değişiyor. Zeminde yeni bir gerçekliğin oluştuğuna tanık oluyoruz.
Peki siz ey siyasi elitler!
Nasıl oluyor da bütün bunları okumak konusunda bu kadar dar görüşlü ve aciz olabiliyorsunuz!?