Ortadoğu’da herkes Libya’da ateşkes umudunu yeşerten Serrac-Hafter zirvesine dikkat kesilmişken, görüşmelerin merkez üssü Rusya’nın başkenti Moskova’da 9 yıl aradan sonra bir ilk yaşandı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Esad rejiminin İstihbarat Şefi Ali Memlük bir araya gelerek İdlib krizini masaya yatırdı. Şam merkezli SANA haber ajansı, görüşmede Türkiye’nin “YPG ile ortak mücadele edelim” önerisine rejimin “Askerlerinizi Suriye’den çekin” şerhiyle karşılık verdiğini aktardı. Her ne kadar ajanslar toplantının iç savaşın başından bu yana “ilk temas” olduğunu ifade etse de aslında bu doğru değil. Tarafların pek çok kez gayri resmi kanallardan iletişim kurduğu biliniyor. Fakat gerek bilgilendirmenin SANA’dan yapılması gerekse Ankara’nın konu hakkında sessiz kalması, “Türk heyetine Rusya tarafından bir emrivaki mi yapıldı?” sorusunu akıllara getiriyor. Bu soruya yanıt vermek için Ankara-Moskova hattında iki haftadır süren İdlib diplomasisine bakmak yeterli.
TürkAkımı projesinde vanayı çevirmek için 8 Ocak’ta Türkiye’ye gelen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bir gün öncesinde herkesi şaşırtarak Ortodoksların Noel’ini Şam’da kutlama kararı aldı. Putin, Türk diplomasi tarihinde Suriye İç Savaşı’yla özdeşleşmiş Emevi Camii’nde Esad ile poz vererek Ankara’yı şaşkına çevirdi. Aslında bunun bir mesaj olduğu çok açıktı. “Emevi Camii’nde Noel kutlamasının” ardından İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen Putin, Suriye’nin İdlib kentinde ateşkes ilan edilmesi kararına imza attı. 12 Ocak itibariyle İdlib’de 25 günlük ateşkes yürürlüğe girdi. Buraya kadar her şey normal. Ateşkes, her 3 ayda bir ilan edilenden farksız. Ancak Rusya’nın, Trablus’u kuşatan General Hafter’i durdurarak Moskova’ya getirtmesi kimsenin beklemediği bir şeydi. Hele ki Hafter’e bağlı güçler, Sirte’yi ele geçirmiş ve Trablus’ta ilerlemeye başlamışken.
Rusya’nın Libya’da Hafter’i dizginleme kararıyla Suriye’de İdlib’i rejim topraklarına katmaya çalıştığı açık. Son dönemde Ortadoğu coğrafyasında Ankara’nın attığı her adım Moskova’nın hanesine başarı olarak yazılıyor. Bunun son örneği Suriye. Barış Pınarı Harekâtı sonrası Türkiye ve Rusya masaya oturarak ABD’nin boşalttığı YPG kontrolündeki alanların rejim denetimine geçmesi konusunda anlaşmıştı. Fakat Esad rejimi bu süreçte başarısız oldu. Pentagon’un Suriye’nin kuzeyinde kurduğu üsler Rus bayrağı asılarak el değiştirirken, rejim ile YPG arasındaki pazarlıklarından bir netice çıkmadı. Bir başka değişle Esad’a bağlı güçler kendi ajandasına göre hareket etti. Mevzilerine takviye yapan rejim, 24 Aralık’ta İdlib’e kara harekâtına hız verdi. 40 kasabada denetimi sağlayan rejim askerleri, “devrimin sembolü” Marret el-Numan ilçesine dayandı. Rus uçaklarının yoğun bombardımanı nedeniyle İdlib’de yaşayan milyonlar Türkiye sınırına doğru yola koyulunca, Cumhurbaşkanı Erdoğan-Putin zirvesinden ateşkes kararı çıktı.
Elbette Libya ve Doğu Akdeniz’de enerji savaşına giren Türkiye açısından Marret el-Numan fazla bir önem taşımıyor. Buradaki kritik nokta, İdlib’in rejimin denetimine geçmesi durumunda milyonlarca Suriyelinin, Türkiye sınırına dayanacak olması. Fidan-Memlük görüşmesinde Esad yönetiminin “Eğer İdlib’deki muhalifler rejim güçlerine katılırsa ateşkesi uzatırız” teklifinin hayata geçmesi zor. Esad rejiminin YPG ile çatışmaya niyeti yok. Kendi siyasi-askeri planları çerçevesinde Halep’ten Şam’a uzanan M5 otoyolunun kalbindeki Marret el-Numan’ı ne pahasına olursa olsun ele geçirecek. Peki, Türkiye, Libya’da Hafter’in Trablus’a yönelik operasyonunu durdurması karşılığında İdlib’i Putin’e mi teslim edecek?
TT
Ver İdlib'i al Trablus'u
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة