Şerif Egemen Ahmet
Gazeteci
TT

Trump'ın oy deposu Filistin

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’yu yanına alarak, büyük bir umutla beklenen, sözde Filistin-İsrail barış planının detaylarını sonunda duyurdu. Beyaz Saray’da salı günü açıklanan ve İsrail’e dilediği her türlü imtiyazı veren “Yüzyılın Anlaşması”, Filistin’i ve ulusal onurunu para karşılığı satın almayı öngörüyor.
Detaylara inildikçe tek taraflılığı ve Filistin’e dayatılmak istendiği belli olan 80 sayfalık barış bildirisinde İsrail açısından yok yok. Anlaşmaya göre öncelikle Kudüs, bölünmez bir bütün olarak İsrail’in başkenti olarak sayılıyor. Netanyahu’nun seçim vaadi olarak ilhak etme arzusunu dile getirdiği Ürdün Vadisi de İsrail’e teslim edilirken, yönetim kadrosundaki değişikliklerin ardından “İran’ın Filistin şubesi” şeklinde hareket eden Hamas’ın silahlarını bırakması şart koşuluyor.
Sözde barış anlaşması ayrıca, Filistin’de eli tabanca tutan her türlü resmi yapının ilgasını içeriyor. Kısacası Yüzyılın Anlaşması İsrail’in Filistin topraklarını işgalini meşrulaştıracak her türlü hamleyi içeriyor. Karşılığında Filistin’e reva görülen tek şey ise birkaç uyduruk altyapı ve sanayi projesiyle refah düzeyinin artırılması.
Planın Filistin tarafından kabul görmeyeceği çok açık. Fakat Yüzyılın Anlaşması’nın bu kadar aceleye getirilerek Arap tarafına dayatılmasının da bir nedeni mevcut. Her şeyden önce Ortadoğu’yu kaosa sürükleyecek plan, ülkelerinde yargı süreçleriyle boğuşan iki lideri -Netanyahu ve Trump- siyaseten kurtarmayı amaçlıyor.
Bir sene içerisinde üçüncü kez sandık başına giden İsrail’de hakkında yolsuzluk yargılaması başlatılan Netanyahu, planın açıklanmasından saatler önce parlamentoya sunduğu dokunulmazlık talebini geri çekti. Bu kararla siyasi hayatının en büyük kumarını oynayan Netanyahu’nun boynundaki yargı ipinden kurtulmak adına 2 Mart’taki genel seçimleri kazanmaktan başka çaresi yok.
Ancak Başbakan olarak dokunulmazlık zırhına kavuşacak olan İsrail liderinin, böylesi bir siyasi yol ayrımında yüzünü her emrini anında yerine getiren ABD Başkanı Trump’a dönmesi olağan gözüküyor. Kurulduğu günden bu yana dış politikanın iç politikaya şekil verdiği İsrail’de, Trump ABD’sinin desteği her türlü yolsuzluk skandalının üzerini örtecek güçte.
Netanyahu’yu kurtaracak senaryonun benzeri Trump açısından da geçerli. Başkanlık seçimlerine 10 ay kalan Trump, diplomatik alanda atacağı her adımı Amerikan sınırları içerisinde oya çevirmeye odaklanmış durumda.
ABD Senatosu’nda -muhtemelen Cumhuriyetçilerin desteğiyle reddedilecek- devam eden azil yargılamasında savunma avukatları sayesinde moral üstünlüğünü ele geçiren Trump, 2020 başkanlık seçimlerinde zafer elde etmek için İsrail lobisine ihtiyaç duyuyor. Sırtını Evanjelistlere dayayan Trump, beyaz Hristiyan orta Amerikalı seçmeni kontrol eden oy tacirlerinin gönlünü hoş etmeyi amaçlıyor. Bu anlamda ABD’nin Yüzyılın Anlaşması, bir barış planından çok Bibi Netanyahu ve Donald Trump’ın seçim stratejisinden fazlası değil.
Peki Filistin’in “devlet dayatmasına” karşı çıkma ihtimali var mı?
Köhnemiş ve halktaki karşılığını yitirmenin eşiğine gelen Filistin siyaseti aktörlerinin “barış komplosuna” direnmesi pek mümkün değil. Uluslararası desteğe her zamankinden fazla ihtiyacı olan Filistin yönetimi, bu sefer Arap ülkelerinin de baskısı altında.
Yüzyılın Anlaşması’nın açıklandığı Beyaz Saray’daki toplantıya Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır’ın da dahil olduğunu unutmamak gerek. Barış planının deklare edilmesi ile birlikte Körfez ülkeleri Filistin’e “Şu anlaşmayı en azından bir değerlendirin” dayatmasında bulundu bile. Diplomatik alanda plana en yüksek perdeden tepki gösteren ülke ise Türkiye. Fakat “Filistin halkı ve toprakları parayla satın alınamaz” ifadeleriyle taşı gediğine koyan Dışişleri’nin tepkisi, henüz Ürdün dışında önemli bir Arap aktörün desteğini bulamadı.
Sonuç olarak, silahsız ve kuşatılmış bir devletçiğe ikna edilmeye çalışılan Filistin bugün her zamankinden daha yalnız. İslam dünyası veya üçüncü dünyanın milli kurtuluşçu rejimlerinin mazide kalan desteğini mumla arayan Filistin yönetimi, Yüzyılın Anlaşmasını yırtması durumunda “barışı reddeden” taraf olarak yaftalanacağının farkında.
Planın reddi de kabulü de Ortadoğu’ya daha fazla işgal ve kandan başka bir şey vadetmiyor. Ancak her ihtimalde Trump ve Netanyahu, siyasi arenada rüzgarı arkasına alarak yeni bir seçim zaferine doğru yelken açacak gibi görünüyor.